Bölgede faaliyet gösteren 763 Sivil Toplum Kuruluşu Güneydoğu Anadolu Bölgesi Gazeteciler Cemiyetinde yaptıkları ortak basın toplantısında Abdullah Öcalan’a uygulanan ve bir yılını dolduran tecrit politikasına son verilmesini talep etti.
Yapılan ortak basın açıklamasında da vurgulanan ana tema bu şartların sürdürülmesi halinde ülkemizde barışın tesis edilmesinin mümkün olmadığıdır.
Mevcut durumda yapılan açıklamalar da göz önüne alındığında iktidarın gelen talepleri değerlendirmesinde büyük bir fayda görüldüğü açıktır. Adım adım gelen bu yönlü taleplerin dikkate alınmamasının ileride telafisi mümkün olamayacak gelişmelerin olmasını beraberinde getirebilir.
Ülkeyi idare edenlerin benim söylediğim söyledik, yaptığım yaptık herkes buna uyacak tavrının çok makul bir tavır olmadığı açıktır. Bir ülkeyi yöneten hükümetin bir şekilde vatandaşın dilek ve taleplerini değerlendirmesi gerekir. Değerlendirmezlerse ortaya çıkan güvensizlik ortamını nasıl telafi edeceklerini açıklamaları lazım.
Bölgedeki Belediye Başkanlarını dikkate almayacaksanız
Siyasi partileri dikkate almazsanız
Sivil Toplum kuruluşlarını dikkate almazsanız
Peki, o zaman kimi dikkate alacaksınız?
Bölgenin sesi ve temsiliyeti olan yukarıda saydığımız kesimlerin tamamı İmralı’da uygulanmakta olan tecrit politikasının barışın önünde engel teşkil ettiğini söylemektedirler. Bu taleplerin hepsine yandaş, kötü niyetli, ardniyetli, baskı ve benzeri ithamlarda bulunmak her halde tercih edilecek yol değil.
Kaldı ki ceza vermenin de cezayı infaz etmenin de yol ve yöntemleri bellidir. Ceza alan her mahpusun öznel koşullarının yanında genel hakları mevcuttur. Belirlenen süre aralığında ziyaretçileri ile görüşme, avukatları ile görüşme, Normalde ülke genelinde bütün mahpusların yararlandıkları haklardan istifade etme, diğer mahpuslarla görüşme, spor yapma vb.
Eğer istisnai durumlar mevcut ise bu durumu güvenceye alan tedbirler alınır ama verilen cezanın dışında ceza içinde ceza uygulaması yapılmaz.
Hükümetin İmralı konusunda uyguladığı politikanın ne ulusal alanda nede uluslar arası alanda savunulabilecek tek bir yanı bulunmamaktadır. Bütün dünyaya göstere göstere hükümet insan hakkı ihlali gerçekleştirmektedir. İnsan Hakları kuruluşları ile hukukçuların ortak olarak yaptıkları belirleme aynen böyle.
Peki, bir hükümet göz göre göre böyle bir hukuksuzluğu neden yapar. Üstelik böyle bir tavrın ortaya çıkaracağı çatışma ortamını bile bile neden böyle bir şeyi teşvik eder. Eminiz ki bu tecrit uygulamasının sonuçlarını hükümet üyeleri bizden çok daha iyi bilmektedirler ve bile bile böyle bir yol denemektedirler. Anlaşılmayan, anlayamadığımız, toplumun merak ettiği soru şu; Hükümet bütün bu sonuçları bile bile böyle bir uygulamayı neden sürdürüyor. Hükümetin bildiği ancak yurttaşın bilmediği cevap nedir?
Tecridin savaşta ısrar olduğunu bölgede yaşayan her birey ve Sivil Toplum Kuruluşu çok iyi bilmektedir. Bu nedenle de 763 kuruluş ortak imzayla tecridin kaldırılmasını istemektedir. Hükümetin bu sese de cevap vermemesi durumunda bölgede destekçi bulmakta ciddi bir sıkıntı çekeceği açıktır. Dileriz hükümet kendisine yönelen talepleri iyi değerlendirir ve olumlu bir sonuca gider aksi durumda uzun bir suskunluk ve çatışma dönemi içerisine girmemiz içten bile değil.