*Çocukken resmî bayram kutlamaları ile Petrolspor’un maçlarını izlemek için şimdilerde Petrol-İş Sendikası binasının olduğu yoldan Site semtine giderdik. O zamanlar Site semti ile Rafineri’yi birbirinden ayıran cadde, Beşiri-Hasankeyf-Mardin yolu idi…

*O güzergah çok hareketliydi. Toprakların akaryakıt istasyonu yol üzerindeydi. Çekirdekçi Ali’nin küçük bakkalı Akyürek Mahallesi’nin gözde alışveriş yeriydi. Site, biz aşağıda oturanlar için ulaşılmaz hissi veren ayrı bir dünya idi. Böyle tesislerin ve yaşam kampüsünün varlığı bölgede, daha doğrusu ülke genelinde Zonguldak-Ereğli dışında başka hiçbir şehirde yoktu…

KİŞİ BAŞINA DÜŞEN YEŞİL ALAN
Evet tarihte Batman’ın en eğlenceli ve karma semti olarak anılacak bölge Site semtidir.

Bu fotoğraf karesine dikkatlice bakar mısınız?

70’li Yılların başında çekilmiş.

1 Nolu misafirhanenin bahçesindeki havuz ve çevresi küçük bir ormanı andırıyor.

Bu kareye hayranlık duymamak elde mi?

O zamanlar TPAO’ unun Sitesi’nde sayısız park ve yeşil alan varken… Petrol kentinde bir park varmış. Atatürk Park’ını yaptıran da Belediye Başkanı merhum Mustafa Ramanlı olmuş.

Elbette bu şehirde son yıllarda park sayısı artırıldı ama yarım milyonluk şehir için yeterli değil elbette.

Yetkililerin geç olmadan önce, kişi başına düşen yeşil alan/m2 arttırması gerektiğine inanıyoruz.

Bu artış insana verilen değerin ölçülerindendir.

Bir zamanlar bu şehrin lokomotifi TPAO idi ama şimdi değil.

Bunun nedenleri, tasarruf tedbirleri ve gereksizlik kriterleri olamayacağı aşikar.

Neden? diye tekrar sormuş olalım, belki bu defa cevap alırız.

1990’da Batman ‘İl’ olunca TPAO küçüldükçe küçüldü.

Kendi kabuğuna çekilen bu devasa kuruluşu, sonrasında TÜPRAŞ ardından da BOTAŞ ve diğer petrol sektörleri izledi.

Ülkenin ekonomisine büyük katkı sunan ve bugüne kadar sadece Raman Dağı’nda 110 milyon varil petrol üretimi yapan TPAO’nun Batman’a kazandırdığı bir ‘Petrol Müzesi’ bile yok.

Özel İdare’nin proje çalışmasını tamamladığı ‘Batman Petrol Müzesi’nin hayata geçirilmesi için Enerji Bakanlığı, 4 yıl önce söz vermişti.

Bu söz de maalesef suya yazılmış oldu ve bizler de halen o müze yapılacak mı diye umutla bekliyoruz. 

Batman’ın çevresindeki dağlarda sayısız petrol kuyularından milyonlarca varil petrol elde edilmiş ama yılda bir defa bile olsa TPAO ya da Tüpraş’ın 1 M3 hibe asfaltı, adı ‘Petrol kent’ olan kentin cadde ve sokaklarında görülmemiş.

Bu durum başlı başına sorgulanması gerekir!

Petrol yanı başımızda ama her nedense, biz sadece petrol taşıyan araçların ardından bakıyoruz.

Sizce de anormal değil mi?

TPAO, sonrasında Tüpraş da 2007 tarihinde özelleştikten sonra yavaş yavaş şehirle bağlantısını kesmiş durumda. 

Batman Rafineri tesislerine randevusuz girmek mümkün değil.

Askeri kışlaya giriş, rafineriye girmekten daha az izin işlemi gerektiriyor.

Bu sıkıntılar bir yana, önümüze düşen bir diğer fotoğraf karesine daha bakalım…

BİSİKLETLİ GÜNLER

Bir dönemler Batman’da bisikletler modaydı.

Özellikle Siteli gençliğin hobisi bisikletti.

Batman’dan tarihi Malabadi’ye gençler bisikletle pikniğe giderdi.

50 Yıl önce Batman’dan Malabadi’ye bisikletli yolculuk bir başka keyifliydi.

Aradan yarım asır geçmiş, şehir merkezi yarım milyonu bulmuş… Bisikletle dolaşanların sayısız yok denecek kadar az.

Hemen herkesin altında bir araç.

Kimsenin doğru dürüst bisiklet kullandığı yok.

Eskiden bu şehir, doğa dostu ve spor amaçlı bir araç olması bakımından bisikleti severdi ama şimdi prestij kaybı olarak görülüyor ne yazık ki…

Herkeste bir araba hobisi oluştu.

Bu durum tüketim ve gösteriş çılgınlığıyla açıklanabilir ancak.

Bu şehrin eski güzelliğini nostaljik esim ve sözlerde arıyoruz ne yazık ki.

Şehir merkezinde 100 bin araba oluştu.

Bisiklet sayısı ise azaldıkça azaldı.

Bir zamanlar ‘Kento’ ve kardeşlerinin bisiklet mekanlarının önü kalabalıklaşırdı, özellikle bayramlarda herkes bisikletlere birkaç tur binmek için harçlık toplardı.

Ne güzel günlerdi araç sayısının az olduğu, o günler…

Öğrenciler, işçiler ve esnaflar bisikletsiz yapmazdı.

Genellikle her evde bir bisiklet vardı.

Şimdi o bisikletlerin yerini araba aldı.

Şu ikinci fotoğraf karesine bakınca, şaşırdım kaldım.

1971’in Mayıs’ın da piknik yapan Siteli gençler, diz boyunu bulan ot içindeki manzarayı şimdilerde bulmak mümkün mü….

Özetle bu iki fotoğraf karesi bize çok şeyi anlatıyor.

Evet bu iki resim bize, çağdaş yaşamın bir gereği olsa da teknolojinin birçok değeri yıkıp attığını çok iyi anlatıyor.

Yani diğer bir tanımla; makineye can veren insan, kendi yarattığı makinenin dişleri arasında her geçen gün daha fazla eziliyor.

Sağlıcakla kalın...