Bakanlar kurulumuz yaptığı toplantıdan sonra aldığı müjdeli kararı kamuoyuna duyurdu. Bu kararla atama bekleyen yüz binlerce öğretmenin hayalleri başka bir atama kararına kadar ertelenirken içlerinde belki çıkar diyenler de umutlandı.

Öyle ya bunca yıl okuduktan sonra bir iş ve aş sahibi olmak isteyen gençlerin artık işe başlamaları gerekiyor.

Ülkemizde eğitim ve öğretimin kalitesi konusunda ilerlemeler görülse bile bunun yeterli olmadığını biliyoruz. Bunun değişik nedenleri var. Birincisi fiziki ve mekânsal yetersizlikler, ikincisi maddi sıkıntılar, üçüncüsü eğitimin kalitesi gibi.

Ancak eğitim ve öğretim konusunda sistemsel bir kriz yaşadığımızı da kabul etmemiz gerekiyor. Çünkü iktidarlar artık eğitim politikalarını kendi dünya görüşlerine göre ayarlamaya çabalıyorlar. Çağın gereklerine göre yapılması gereken düzenlemeler ne yazık ki farklı gerekçelerle farklı yönlere kaydırılıyor.4+4 sistemleri ile işin yönü değiştirilirken daha tuvaletini kendi başına yapamayan çocuklarımızın da okula başlaması zorunlu kılındı.

Konuyu fazla dağıtmadan atamalar konusuna dönelim. Önce Gamze Kolcunun haberini verelim ardından da detaylara inelim;

“MEB 37 bin öğretmen ataması için branş dağılımlarını yayımladı. 105 alanda yapılacak atamalara göre en fazla kadro 4 bin 189 ile sınıf öğretmenliğine verildi.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) öğretmen ihtiyacının karşılanması için 15 Eylül’de 37 bin öğretmen ataması yapacak. Adayların başvuruları 4-10 Eylül arasında elektronik ortamda gerçekleştirilecek. 
Milli sporcular 
KPSS şartı olmadan atanacak. En çok öğretmen alınacak alanlar şöyle:
 “Sınıf öğretmenliği 4 bin 189, İngilizce 3 bin 964, din kültürü ve ahlak bilgisi 3 bin 819, ilköğretim matematik 2 bin 574, okul öncesi öğretim 2 bin 90, Türkçe 1974, özel eğitim 1593, fen bilimleri-fen ve teknoloji 1535, rehberlik 1440, matematik ise 1334.”
En az öğretmen alınacak alanlar şöyle: “Yaşayan diller ve lehçeler Kürtçe-Zazaki (1), sağlık ortez-protez (2), tarım teknolojisi (3), uçak bakımı, sanat ve tasarım (4), psikoloji, plastik teknolojisi (5).”

İlk etapta elbette sevindirici bir haber ile karşı karşıyayız çünkü en azından 37 bin gencimiz iş sahibi olacak ve öğrenciler de öğretmenlerine kavuşacak ancak burada dikkat çeken unsurlar var.

Mesela 3819 kişilik Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kontenjanına karşılık 2574 Matematik öğretmeni kontenjanı gibi. Bir de fen ve teknoloji dersinin öğretmenlerinin sayısı var 1535. Dikkat edilirse bilimsel derslerin öğretmen sayılarının toplamı Din Kültürü öğretmenlerinin sayısına neredeyse deng geliyor.

Merak edip bu karşılaştırmaları birkaç yıl öncesinden yapmaya çabaladık. Karşımıza enteresan bir tablo çıktı desek yanılmayız. İşte tablo

Yıllar - Atanan öğretmen sayısı- Din Kült. ve Ahlak bilgisi öğretmen - Matematik öğretmenleri

2009           -24085                                            -632                                          -766

2010           -70000                                          -2646                                        -2867

2011           -41544                                          -2093                                        -1828

2012           -57164                                          -3758                                        -1559

2013           -40000                                          -3953                                        -1979

2014           -10000                                            -250                                           -415(l.atama)

2015           -37000                                          -3819                                        -2574

Şimdi bu tabloya bakarak eğitim ve öğretim anlayışımız ve bakış açısı hakkında bilgi sahibi olmak mümkün.

Türkiye çağdaş bilimin öncülüğünde yeni nesiller yetiştirirken elbette maneviyatına da önem veren bir ülke olacaktır. Kimsenin manevi değerleri görmezlikten gelmesi veya bu değerlerin yozlaşmasına göz yumması elbette beklenemez.

Lakin çağdaşlıktan, demokrasiden, özgürlükten, bilimden ve bilimsel gelişmelerden söz eden bir toplum ve ülke olacaksak çocuklarımızı nasıl yetiştirdiğimizi de ona göre belirlememiz gerekiyor. Yukarıda izah etmeye çalıştığımız konu ve tablo incelendiğinde bilimsel tarzda öğrenci yetiştirme konusunda sıkıntıları olan bir ülke olduğumuzu hatırdan çıkarmamamız gerekiyor.

Bu anlayışla ilerlediğimizde maneviyatına önem veren bir toplum yetiştirme imkânına sahip olmuş olabiliriz ancak bu bakış açısı ile çağdaş dünyada hak edilen bir konuma gelmemiz beklenemez. Çünkü çağdaş dünya artık Marsta yaşam koşullarını araştırıyor biz ise hala elde edilen verilerin ne anlama geldiğini tartışıyor olacağız.

Bu nedenle bugünkü koşullarda pek anlam ifade etmese de bir hatırlatmada bulunalım. Milli Eğitim Bakanlığı artık öğrencilerin yetiştirilmesi konusunda daha hassas ve çağdaş davranmalıdır. Öğretmen atamalarını dünya görüşleri çerçevesinde bir kadrolaşmaya doğru yönlendirmemelidir. Çünkü bu yanlıştan belki zihniyet olarak karlı çıkabilme olasılığı bulunur ancak çağdaş bir ülke olma konusunda sınıfta kalınır bilinmeli.