Türkiye’de asker intiharları son yıllarda yaygınlaşarak artarken zorunlu askerlik meselesin de buna paralel olarak vicdani red talepleri ile birlikte tartışılmaya başlandı.  Ancak Askerlik konusu ülkede yıkılamaz bir tabu olarak kabul gördüğünden bu konuda çıkan seslere pek sahip çıkılamıyor ve çıkan sesler de cılız kalıyor. Konu genelde kamuoyundan ziyade çocuklarının acı akıbeti ile karşı karşıya kalan ailelerin kişisel çabalarına kalıyor ve ailelerin ceberut yapılarla mücadelede güçleri eksik kalıyor.
Askerde intiharı seçen er ve erbaşların dini inançları, etnik kökenleri veya cinsel tercihleri de göz önüne alındığında ortaya çıkan tabloların sunduğu veriler ister istemez insanlarda kuşku yaratıyor. Genelde peygamber ocağı olarak bilinen askerlik ocağındaki intiharların mağdurları çoğunlukla aynı adresleri gösteriyor.
Bu durum karşısında kamuoyu, aileler ve aktivistlerin çabaları sonucunda TBMM İnsan Hakları İnceleme komisyonu bünyesinde bir çalışma gerçekleştirildi. İHA haberine göre ortaya çıkan sonuç şu şekilde özetlenmiş bulunmakta; “TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, son 10 yılda intihar olaylarının şehit sayısını geçmiş durumda olduğunu belirterek, bu durumun üzerine gidilmesi gerektiğini söyledi. 

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, asker hakları konusunu görüşmek üzere toplandı. Komisyon Başkanı Üstün, son 2,5 buçuk yılda 175 er ve erbaş, son 10 yılda ise toplam 934 erbaş ve erin intihar ettiğini bildirdi. Üstün, “Son 2,5 yılda iç güvenlik olaylarında 233 şehit, son 10 yılda ise 818 TSK personeli şehit olmuş. Son on yılda intihar olayları şehit sayısını geçmiş durumda. Bu rakamlar kabul edilemez. Bunun üzerine hep birlikte gitmesi lazım'' diye konuştu.”
Şimdi haberi dikkatlice bir kez daha okumanızı öneririm. Ortada bulunan tablonun vahameti ortada. Haberde intihar ettiği belirtilen askerlerin etnik kökenleri ile inançları ve cinsel eğilimleri konusunda detay verilmemiş. Ancak raporda büyük olasılıkla bu bilgiler de mevcut ve bu mevcutlar açıklandığında intihar ettiği söylenenlerin çoğunlukla Sünni Müslüman olmadıkları veya Kürt kökenli oldukları da ihtimal dışı bırakılmayacak olan iddiaların arasında. Dileriz yetkililer bu bilgileri de açıklarlar. Biz de bu iddiada bulunan insanlar yanılmış olurlar.
Ancak askerde hayatını kaybedenlerin sayısı konusunda da somut rakamların bunlar olmadığı inancındayız. Çünkü bu sayı intihar eden askerlerin sayısı olarak açıklanmakta. Eğitim zayiatı, kaza sonucu ölümlerin de bu tabloya eklenmesi durumunda durumun vahameti daha da net olarak görülebilecektir. Mesela Ermeni kökenli Er Savak’ın Sason da arkadaşının kaza(!) kurşunu ile ölmesi gibi birçok olayın da varlığı bilinmektedir.
Sonuç olarak değerlendirildiğinde son iki buçuk yıl içerisinde 175 Er ve Erbaşın son 10 yıl içerisinde 934 Er ve Erbaşın intihar etmiş olması Silahlı kuvvetler bünyesinde ciddi sıkıntıların var olduğunu göstermektedir.  Asker Hakları platformu adına açıklama yapan Doç.Dr. Tolga İslam ise konu ile ilgili şunları söylüyor; “Bir yılda tüm illerden 432 başvuru aldıklarını belirten İslam, kötü muamelenin intihar, kalıcı fiziksel hasarlar ve akıl sağlığını yitirme gibi sonuçları olduğunu söyledi. Sadece dün iki intihar haberi geldiğini belirten İslam, “Sadece 2012 yılında 43 intihar vakası var. Bu açıklanan rakam, daha fazla olduğunu düşünüyoruz”
Konu ile ilgili olarak bilgi veren isimlerden birisi de Tuğgeneral Vurucu, Vurucu; “kötü muameleden dolayı ceza alan, mahkemeye verilen rütbeli sayısının 2008'de 637, 2009'da 709, 2010'da 758, 2011'de 857 ve 2012'de 515 olduğunu bildirmiş. STK gibi bir kurumda ceza konusu olan sayı bu ise dokümanlara yansımayan sayının boyutları da dikkate alınmalıdır.
Genel olarak değerlendirildiğinde ordudaki intihar ve eğitim zayiatlarının TBMM tarafından ele alınmasının gerekliliği ve önemi bir kez daha net olarak görülmektedir. Bu nedenle TBMM İnsan Hakları Komisyonun bu çalışması eksik kalmış olsa bile ortaya çıkardığı sonuçlar itibariyle oldukça önemli ve değerlendirilmesi gereken bir çalışmadır. Tabi sadece çalışma yapıp sonuçları raporlaştırmak ve bu raporları arşive kaldırmak yetmiyor. TBMM bu konuda gerekli yasal düzenlemeleri de yapmalı ve Silahlı kuvvetlerin yapısı ve zorunlu askerlik meselelerini de değerlendirmelidir. Bu çalışmalar sayesinde bu alanda düzelmelerin olması söz konusu olabilecektir. 20 Yaşına kadar bin bir emekle evlatlarını yetiştirip askerlik ocağına teslim eden anne ve babaların eline ”intihar etti” diyerek tabutlarının verilmesi her halde doğru bir yaklaşım değil.