Bu şehrin çekirdeğini İluh Tepebaşı ile çevresindeki küme evler oluşturuyor. İluh, Huzur, Çarşı, Akyürek ve Kısmet bu şehrin ilk mahalleleridir. Şehrin o eski karşı yakasına yolumuz düştüğünde, eski zamanlara doğru, istem dışı bir yolculuk yapıyor ve içimde karmakarışık duygular oluşuyor. Batman’ın büyümesine, gelişmişliğine sevinirken, o eski sıcak ortamların gitgide kaybolması, bizi ister istemez melankolik bir ruh yapısı içine sokuyor…

Elbette bir yandan şehrin büyümesi ve modernleşmesi gerektiğini de biliyoruz. Yeni evler, altyapı, yeni güzergâhlar ve sokaklar gibi… Bunlar yerleşim birimlerinin olmazsa olmazı. Fakat her bir değişimde bir kültürün ve bir yaşam biçiminin de kaybolduğunun farkındayız, bu yüzden duygusal olarak etkileniyoruz…

SERE GİR’DEN ALO TEVŞO’YA

Hafta sonu İluh Tepebaşı’nda Batman’ın karşı yakasında gezindik.

1994 Yılıydı.

Eski traktör garajı olarak bilinen, günümüzdeki köy pazarı olan Alo Tevşo’ya ilk el atan Belediye Başkanı merhum Salih Gök’tü.

O halk ve köy pazarında küçük esnafın sohbetlerini, tarladan toplanan taze sebzelerin kokusunu hiçbir modern evde bulamazsınız.

Bu şehrin ilk temel harcının atıldığı o eski yerleşim yerlerinin hikâyesi belki de hepimizin hikâyesidir.

Modernleşme adına kazandığımız kadar, kaybettiklerimiz de oluyor.

İluh’ta doğan ve hâlen o bölgeyi terk etmeyen Cemil Fidanlık ile İluh Deresi’nin girişindeki mekânında karşılaştık.

Emekli olduktan sonra küçücük bir züccaciye mekânını açan arkadaşımız Fidanlık, daha söze girmeden derdini anlattı:

“Ağabey galiba burada kalan tek İluhlu benim. Oysa 50-60 yıl önce bu çevrede oturanların çoğu İluhlu ailelerdi. Kimisi Batman’ın modern evlerine gitti, kimisi de büyük şehirlere… Emekli olduktan sonra doğup büyüdüğüm burayı terk etmek gibi bir arayışım olmadı hiç. Başta babam olmak üzere aile büyüklerimin ayak izleri var burada. İluh’u nasıl terk edebilirim ki?”

BİNALAR VİRANEYİ ANDIRIYOR

Yazar dostum Recep Kadak, romanında yıllar öncesindeki İluh’u çok güzel özetlemişti. Damdan dama gidiş gelişleri, o kerpiç evleri ve o evlerin olduğu sokakları anlattığı satırları okurken hüzünlü bir duygusallığa kapılmamak elde değil.

Kadak arkadaşımızın yazdığı o İluh evlerinin büyük bölümü viraneye dönüşmüş, çoğu boş. Bilmeyenlerin dışında, o sokakların bir zamanların en hareketli mekânları olduğuna inanması çok zor.

Tek tük Suriyeli ailenin oturduğu, o terk edilmişlik hissi yaratan şehrin bu yakasına geçtiğimizde, bu şehrin kaybolan hikâyesini üzüntüyle arıyoruz ister istemez.

İluh’un Tepebaşı’nın sessiz vedası, bize neyi anımsatıyor?

Bir zamanlar belki de bu şehre ve köklerimize tutunmanın, basit ama çok önemli ve anlamlı bir hayatın değerini öğretiyor.

O eski yapılarda yaşam eskisi gibi şen değil.

Cemil Fidanlık’ın iş yerinden çıkarken engelli aracıyla önümü kesen 36 yaşındaki Selman Kuş’u gördüm.

Akülü aracından inemeyen Kuş, sitem dolu sözleri peş peşe sıralıyor:

“Ağabey ben sizi tanıyorum ama siz belki beni tanımazsınız. Ben de eski İluhlulardanım. Bu mahallenin Pamukçular Caddesi’nde oturuyorum ama inanın bu mahalle o kadar kaderine terk edildi ki artık ne diyeceğimizi bilemiyoruz. Eskiden yaz döneminde akrepler çoktu. Hatta yaz döneminde akrep nöbeti tutardık. Akrepler kerpiç evlerin damlarında çok olurdu. Şimdi ne kerpiç evler kaldı ne de akrepler.”

Günümüzde akrep panzehiri o kadar değerli ki bir gramı bile milyon TL’lerle alınamıyor.

Hatta akrep panzehirini toplamak için Batı illerinden gelen özel firma temsilcileri var.

İluh, 30-35 yıl önce akreplerle gündeme gelirdi

VAHŞİ SULAMA MANZARASI

Şimdilerde hemen herkesin terk ettiği o şehrin çekirdeği olan bölge belki de sessizliğiyle hüzün dolu hikâyeler yazıyordur.

İluh Deresi’ne vardığımda toprak renginde akan o suyu görünce irkildim.

Vahşi sulamanın beraberinde getirdiği toprak, Batman Çayı’na akmaya devam ediyordu.

Kim bilir bu vahşi sulama 2 ay daha sürecek, toprak akmaya devam edecek.

Şehrin karşı yakası olarak bildiğimiz İluh ve çevresi, eski neşeli günlerinden çok ama çok uzak.

İluh Mahallesi’ndeki şimdiki manzaraları her gördüğümde yüreğime ağır bir yük biniyor.

Evet, biz modernleşme adına neler kazanıyoruz, neler kaybediyoruz…

Eskinin değer ve geleneklerini koruyarak çağdaş ve modern bir şehirde yaşamak dileğiyle…

Sağlıkla kalın.