Ülkenin gidişatı iyi değil.

Kim ne söylerse söylesin

Kim ne düşünüyorsa düşünsün

Kim kimi destekliyorsa desteklesin

Kim kime kin güdüyorsa gütsün

Ama şu bilinmelidir ki bu mantıkla, bu siyasetle, bu gidişatla ülkeyi bir arada tutmanın, birlik ve beraberlik içinde yürütmenin, ortak değerlerde buluşturmanın imkân ve olanakları giderek azalıyor.

Bu durum hem ülkenin batısında hem de ülkenin doğusunda farklılaşma ve ötekileştirme ile yürüyor. İnsanlar birbirlerine ve ülkeye olan aidiyetleri konusunda farklılaşıyorlar. Yavaş yavaş olsa bile toplum bölünüyor, farklılıklar derinleşiyor.

Bu gerçeğin altında elbette birçok neden ve faktör bulunuyor. Bunu görmemek ve anlamamak mümkün değil. Lakin önemli olan nokta görülen ve anlaşılan konuların ortadan kaldırılması ve çözüme odaklanılması gereken tarafların ve siyasilerin bu farklılıkları giderek içinden çıkılamaz hale getirmeleridir.

Vatandaş sandıkta kullandığı oylar vasıtasıyla Türkiye’deki çok partili sistem içinde parlamentodaki parti sayısını dörde indirgemekle işin büyük bir bölümünü çözmüş aslında. Yapılması ve bekleneni bu partilerin ülke sorunlarını oturup görüşüp, tartışarak bir çözüme doğru götürmesiydi. Bütün ülkelerde durum bu çünkü. Ancak bizim liderlerimizin böyle bir niyetleri yok. Çünkü onlar için ilk öncelik kendi öncelikleri ve kendi dediklerini uygulattırıp halka kabul ettirmek. Halkın tercihlerini bu nedenle silme ve yeniden tercihe yöneltmekten de çekinmiyorlar.

Toplumsal gerginlikler olduğunda bunu yatıştıracak olan insanlar elbette liderlerdir. Ülkenin çoğunluğunun kararlarına güven duydukları insanların devreye girmesi ile aklıselim hâkim olur. Ancak liderler öylesine siyasal fikirleri içine hapsoldular ki bu farklılıklar tabanı ayırmaya başladı. İnsanlar artık sağcı, solcu, şucu bucu yerine destekledikleri siyasal partiler ile özdeşleşip tanımlanmaya başlandı. İşte bu nokta oldukça tehlikeli bir noktadır.

Ülkeyi bu ayrışmadan kurtaracak olan elbette siyasi liderler ve toplumun ortak aklıdır. Ancak bu aklın ve liderlerin çözüm yöntemi belirlerken bastırma ve yok etme yerine sindirme ve kaçırtma yerine ortaklaştırma ve kaynaştırmasıdır.

Birbirinin en ufak hatasını dağlar kadar büyüten yaklaşımlar olduğu sürece çözüme odaklanma ve çözümde buluşma meselesi de zorlaşıyor. Bu farklı algılama ve bastırma politikaları nedeniyle vatandaşın olup biteni doğru anlaması da mümkün olmuyor. Çünkü basın üzerindeki baskılar ve/veya basının ele geçirilmesi nedeniyle vatandaşın doğru haber alma özgürlüğü ve hakkı da ortadan kalkmış durumda. Basın yayın organları siyasi partilerin ideolojik organları gibi yayın yapmaya ve karşı tarafı vurmaya başladı. Zannediliyor ki eğer bir taraf diğer tarafı kötülerse ülke sorunları çözümlenmiş olacak, oysa durumun böyle olmadığı çok kısa sürede ortaya çıkar. Çünkü eğer böyle giderse tek parti rejimi ortaya çıkar ve o zaman da ne özgürlükler ortada kalır nede serbest şekilde düşünce ifade etme. Bundan en fazla etkilenecek olanlar da bu değirmene su taşıyanlar olacaktır.

İşte bu duruma gelmeden işin çözüm yoluna girmesi gerektiğini düşünüyoruz.Çünkü bu işin böyle gitmeyeceğini çok net bir şekilde görüyoruz.

Cumhurbaşkanı, Başbakan, siyasi partilerin genel başkanları ve diğer toplumsal katmaların liderleri ve başkanlarının diyalog mekanizmasını çalıştırmaya başlaması gerekiyor. Kimse kimseyi ayağına çağırmadan bir araya gelme mantığını ortaya koymaları gerekiyor. Siyasi liderlerin bir birine randevu bile vermedikleri bir ülkede kaos çıkmasın da ne çıksın?

Bir ülkenin en tepesindeki yöneticiler veya siyasetçiler eğer birbirine söylemedikleri laf bırakmıyorlarsa o ülke nasıl düzelsin?

Bir ülkede sorunların çoğaldığı her ortamda eğer silaha başvuruluyorsa orada çözüm nasıl filizlensin? Eğer ülkenin en tepesinde bulunan yöneticiler ülkelerindeki demokrasinin temel taşı olan siyasi partilerin adlarını bile zikretmekten çekiniyorlarsa, legal ve vatandaşların milyonlarca oyu ile seçilen parlamenterlerine “terörist” muamelesini reva görüyorsa, devletin güvenlik güçlerinin dokunulmazlığı olan vekillere müdahalesini görmezlikten geliniyorsa hukuk devletinden nasıl bahsedilsin.

Eğer ülkenin kalbi konumundaki başken Ankara’da yüzlerce insanımızın ölmesine ve yaralanmasına neden olan bombalamalar yaşanıyorsa vatandaşın can ve mal güvenliğinden nasıl emin olunsun?

Bu durumda hem vatandaşlara hem siyasi liderlere hatırlatmayı görev biliyoruz. Bu gidişat iyi değil. Bu ülke böyle gitmez. Eğer bu tavırlar böyle sürerse, eğer kamplaşmalar böyle devam ederse emin olun bu ülkedeki herkes bundan büyük zararlar görecektir. Güçlüyüz, yıkılmayız, ezeriz, çözeriz, yıkarız nidalarını bir kenara bırakın ve ülkenin sorunlarını çözmeye gayret edin.

Gittik, gördük ve döndük ülkenin batısı ve doğusu farklı bilgilere sahip ve mantıktan çok duyguları ile hareket eden vatandaşlar söz konusu. Bunun nedeni de siyasilerin farklı yaklaşımı. Bu ülkenin sorunlarının çözümüne eğer sayın liderlerin katkısı olmayacaksa, bu ülkeyi batırmaya da gayret etmemeleri gerekiyor. Kişisel çatışma ve egemenlik kurma gayretlerinizden vazgeçin ve çözüme odaklanın. Yoksa yarın sorunlarını çözmeye çalışacağınız bir ülke bile bulamayabilirsiniz. Aha bizden sert bir şekilde hatırlatılması. Eğer çözüme odaklanmazsanız bu ülkenin ve bu yurttaşların vebalı boynunuzdadır bilesiniz.