Saltanatla yönetilen Osmanlı imparatorluğunda yönetime katılım, Senet-i İttifak ile başlamış,  Tanzimat ve ıslahat fermanlarıyla ilerlemiş ve meşrutiyetle de sağlam zemin bulmuştur.  Saltanatla yönetilen Osmanlı imparatorluğunda yönetim, babadan oğula geçerdi.  Halkın ülkeyi yönetme ve ülkenin kaderini belirleme anlamında hiçbir yetkisi ve hakkı yoktu. Son dönemlerde Avrupa’daki demokrasi hareketlerinden etkilenen halk, ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak istiyordu.  Osmanlının son döneminde bu istek başarılmıştı. Birinci dünya savaşının başlaması ve Osmanlının, Almanya’nın yanında savaşta yer alması ve yenilmesi bu istekleri bitirmişti.

           Birinci dünya savaşı sonrası misak-i milli sınırları içerisinde yaşayan her millet, vatanın kurtulması için, cepheden cepheye koşmuş ve vatanı kurtarmıştı.  Vatanın kurtuluşu sonrası Osmanlının bir daha dirilemeyeceğine inanan halklar kendi kaderlerini belirlemek için yeni bir meclis inşa ettiler. Kurulan ilk meclis Türkiye cumhuriyeti tarihinin en demokratik meclisi olmuştur.  23 Nisan 1920’de kurulan ilk meclisin temelini ’’ Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’ ilkesi oluşturmuştur.  Mecliste her kesimden temsilci kendine yer bulmuştur.  Kurtuluş savaşının cengâverleri başta kendi halklarının haklarını başta olmak üzere bu ülkede yaşayan her kesimin hakkına saygı gösterecek, kendini ifade edebilecek bir anayasa yapmışlardır.  1921 anayasasında bu arzu kendini belirleyici bir şekilde göstermiştir. Yıllar ilerledikçe bu ülkede ‘’her şey devlet içindir’’ başka bir tabirle ‘’halk devlet içindir’’ ilkesi ülke yönetimine sahip olmuş, bu ilkeye karşı çıkan kim varsa farklı yollarla icaplarına bakılmıştır. Kimi insanların ana dillerine, ırklarına ve de dini değerlerine karşı çıkılmış, onlar adeta yok sayılmıştır.  Kimi dönemlerde devletin rahat yönetilmesi için insanlar, cinsiyetlerine, ırklarına, dini inançlarına göre sınıflandırılmış, birbirlerine kırdırılmış, kargaşa ortamları hazırlanmış ve kimileri kasıtlı öldürülmüştür.

           Cumhuriyetin ilerleyen yıllarında ülkemizin sayı olarak büyük bir kesimini oluşturan Kürtler en fazla mağdur edilen kesim olmuştur. Hem dilleri hem ırkları yıllarca inkâr edilmiş, bu özellerinkilerinden dolayı işkencelere maruz kalmış bir millettir. Özellikle 12 Eylül darbesi sonrası Doğu-Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaşayan halk gayrı insani haksızlıklara maruz kalmıştır. Diyarbakır zindanında kimine dışkı yedirilmiş, kimileri tuzlu-camlı sularda yürütülmüş, kimilerine taciz- tecavüz edilmiş, hakaretlerin en büyükleri yapılmış, devlet yaşasın diye on binler hapishanelere konulmuştur. Kimileri daha orada yaşamını yitirmiş, kimilerine çeşitli hastalıklar bulaşmış, kimileri bu yapılanları kaldıramamış intihar etmiş ve saymak istemediğim onlarcası…  Evet, Kürtler İslamiyet’in yetim çocuklarıdır. İslamiyet’e aykırı ne varsa ona mal edilerek bu mazlum halka yapılmıştır.  Kürtler dini hassasiyetleri en fazla olan toplumların başında gelmektedir. Ülkemizde yıllarca siyaset yürüten iktidarlar özellikle Kürtlerin bu dini duygularını kendi emellerine kurban ettiler, Kürtlerin bu karın boşluğundan oy istediler.  Aldıkları oylarla da onlara hakaret ettiler. Hep şunu unuttular: insanın; ırkını, dilini, vatanını, anne ve babasını seçme hakkı olmadığını.  En çok da oradan vurdular.  Adına ne derseniz deyin bu bölgenin âlimleri, büyükleri, kadınları ve gençleri her şeye rağmen direndiler, dillerini ve dinlerini yaşamaya çalıştılar.   Kürtler, hem dini inancalarından hem de doğanın şartlarının zorunluluğundan dolayı çoğaldılar ve milyonlar oldular. Ülke yönetiminde daha fazla söz sahibi oldular. 

       2015 genel seçimlerine neredeyse saatlerin kaldığı bu günlerde, seçim sonucunu da en çok Kürtler belirleyecektir. Gelin görün ki ülkemizde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bu bölgede seçimlere katılım ülke ortalamasının çok altında kalıyor.  Bu kadar haksızlıklara maruz kalan Kürtler, bu ülkede daha fazla demokrasi istiyorsa sandığa katılımı da o oranda arttırmalıdır. Kim oyunu hangi partiye veriyorsa versin, herkes muhakkak sandığa gitmeli oyunu kullanarak seçme iradesini göstermelidir. Sandıkların kurulduğu seçim gününde herkesin bir birine saygı, sevgi ve hoşgörü göstermesi dileği ile…  Vesselam…