Hayat her zaman insanlara aynı şansı tanımaz. Bu nedenledir ki “son pişmanlık fayda etmez” demektedirler. İnsanlar yaptığı her işte attığı her adımda önce düşünmeli sonra adımını atmalıdır. Adım attıktan sonra gerçekleşen düşünme ancak yanlışı düzeltme amaçlı olabilir.
Bu konu sadece bireylerle sınırlı değil bireylerin oluşturdukları topluluklar, siyasi örgütlenmeler ve çatı örgütlenme biçimi olan devlet için de geçerli. Bu nedenle iyi düşünmek ve sağlıklı karar vererek adım atmak bir zorunluluktur.
Zorunluluktur, çünkü toplumsal konularda atılan atımların bir bölümünde adım atıldıktan sonra ne kadar çaba gösterseniz gösterin yanlışlık varsa tahribatın azaltılmasından başka bir şey yapamazsınız.
“Sözü yerinde söyle demiri tavında döv” atasözü bize neyi;
Ne zaman
Nerede ve
Nasıl söylememiz gerektiğini belirttiği gibi hangi adımı ne zaman ve nasıl atmamız gerektiği konusunda da yol göstericilik yapan sözlerden biri değil mi?
Sadece bu değil elbet.
Ateşe körükle gitmek
Dereyi görmeden paçayı sıvamak
Keskin sirkenin küpüne zarar vermesi
Sözlerdir hep bu yönlü uyarılar içeren sözlerdir.
Yıllardır bölgemizde haksızlıklardan, yanlışlıklardan, ihtiraslardan kaynaklanan gelişmeler nedeniyle kan akmakta, insanlar eziyet çekmekte, yerlerinden yurtlarından olmaktadırlar. Siyasi düşünceleri ne olursa olsun ister sağda ister solda ister ortada bu bölgede yaşayan her canlı ve can taşımayan doğa parçaları bile bu eziyetten paylarını almışlardır. Başta bizim nesil olmak üzere kırk yaş sınırında olun herkes bu acıyı bir şekilde tatmıştır.
Gelinen aşamada dökülen bunca kan ve verilen bunca ızdırap sonuçta gerçeklerin ve hakkın ne olduğu konusunda bir somut fikir vermiştir.
Bu aşamadan sonda yapılan yanlışların vebali elbette daha fazladır. Çünkü daha önce elde olsun olmasın nedenlerle olaylar başlamış ve bir türlü ara verilmediği için düşünme ve karar verme imkanı yoktu. Ancak şimdi herkes attığı adımı hesaplama şansına sahip çünkü silahlar susmuş, mesele ve muhataplar anlaşılmış konunun nasıl çözüleceği konusunda fikirler ortaya çıkmıştır.
Bu aşamadan sonra insanların birbirlerini öldürmeye çalışmasının mantıksal bir izahı yoktur. Kürt meselesinde Devletle oturup müzakere eden veya etmesi gereken muhatap konusunda hem ülke genelinde hem de uluslar arası alanda kimsenin şüphesi kalmamıştır. Hal böyle olunca bu saatten sonra yeni muhataplar aramanın da yeni muhataplar ortaya çıkarmanın da sağlıklı bir politika olmayacağı açıktır. Çünkü bu girişim yeni muhatapların yem olarak kullanılmasından başka bir durum ifade etmez.
Bu durum içerde de farklı bir şekilde algılanmak durumunda. Her insan değişik bir fikre sahip olabilir. Birinin doğrusu diğerinin doğrusu ile uyuşmayabilir ancak bu durum fikirler uyuşmuyor diye insanları birbirine vurdurtmayı gerektirmez. Farklı fikirlerle ortaya çıkmaya çalışanların da toplumsal düzeni, toplumun gelenek ve görenekleri ile yaşam tarzını zorla kendine uydurma hakkı bulunmaz. Ne din adına ne başka sistemler adına ortaya çıkanların böyle bir değişikliğe hakları yok. Kimse bu düşüncemin emri diye bir iddia ile de ortaya çıkamaz. Herkes kendi düşüncesini olsa olsa demokratik bir çerçevede kendi yaşamına uyarlama hakkına sahip olur ancak.
Bu nedenle Bütün siyasal oluşumlar ve devlet sisteminin yürütücüleri;
Eğer halkı düşünüyorlarsa
Eğer dertleri sadece kendilerini korumak ve kollamak değil ise
Eğer sağlıklı bir topluk gibi bir dertleri varsa iyi düşünmek ve sağlıklı adımlar atmak zorundadırlar.
Çatışarak,
Vurarak,
Vurularak bir sonuca gitmek mümkün değil. Toplum için kurşun atan da kurşun yiyen de muteber değildir. Asıl olan barışı ve kardeşliği, tahammülü, hak ve hukuku esas almaktır. Gerisi güç gösterisidir ki bunun sağlıklı bir yol olmadığı açıktır.