Roboskê yani Uludere de 34 yurttaşımızın hayatını kaybettiği hava saldırısının fail veya faillerinin belirlenmesi için açılan soruşturmalar bir türlü sonuçlanmazken Amerikan gazetesi Wall street Jaurnal gezetesinin yayınladığı haberler herkes birbirine girdi.
Olay o kadar karışık hale getirilmek isteniyor ki mümkün olsa iz kaybettirilecek. Oysa duruma uygun olan bir Kürt atasözü var. İz kaybettirmeye yönelenlere denir ki;” Ez dibêjim Hirç vaye Tu dibîji rêç vaye!” Yani resmi hali; “Ben ayı burada diyorum sen izi burada diyorsun!”
28 Aralık 2001 tarihinde gerçekleşen olayı sağır sultan bile biliyor artık. Sınır ticareti yapan Roboskê köylüleri PKK militanı oldukları varsayımı ile savaş uçaklarıyla düzenlenen saldırıda katırları ile birlikte öldürüldüler.
Sayıları bilinen
Kim oldukları bilinen
Geldikleri ve gittikleri yer bilinen
Yaptıkları bilinen
Geçecekleri yerler bilinen
Tamı tamına 35 yurttaşımız neden yaptıkları bilinmeyen kim olduklarını açıklamaktan korkan birilerinin emriyle yok edilmek üzere saldırıya uğradılar. Sonuç ölen 34 kişi kalan 1 kişi o kişi de ülkeyi terk etti.
Tartışma dönüp dolaşıp istihbaratın nereden geldiğine kilitlendi. Haberi Amerikan Predatörleri mi verdi yoksa Türk Heronları mı?
Bu çok fark eder mi? Yok etmez. Sadece Milli Egemenlik konusunda bir farklılık yaratır ki zaten bu konuda Amerika’ya ne kadar göbekten bağlı olduğumuz herkesçe biliniyor. Eski zamanlarda ülkeler arasında yapılan anlaşmaların ihlal edilmemesi için ülkelerin krallarının yakınları diğer ülkenin yönetim sarayında konuk(!) edilirdi. Modern çağda durum biraz daha değişmiş görünse de mantık aynı. İktidarın en kıymetli varlığı Amerika’nın elinde ve iktidar kılını bile oynatamaz. Yoksa Amerikan Gazetelerinin açıklamalarına karşılık Genelkurmayın açıklamasını sıradan mı göreceğiz.
Mesele Uludere köylülerini Predatör mü yoksa Heron mu gördü meselesi değil. Mesele görüldüğü halde ve istihbaratı alındığı halde neden hedefin tanımlanmadan hava saldırısının düzenlendiği ve insanların öldürüldüğü meselesidir. Mesele bu emri kimin verdiği meselesidir. Mesele suç işleyenin adalet karşısına çıkıp yaptığının hesabını vermesi meselesidir.
Aralık ayının üzerinden tam beş ay geçti. Bütün dünya yapılan yanlışlığı öğrendi. Hata Amerika bile çıkıp kardeşim biz sizi uyarmıştık ama siz öldürdünüz bari temizleyin demeye getiriyor ama yöneticiler pişkin pişkin gün geçirmeye çalışıyor. Hem de konu ile ilgili olarak açılan bir soruşturmanın varlığına ve Meclis Alt Komisyonunun çalışmalar yürütmesine rağmen.
Roboskê mağdurları Adalet istiyor. Katırların sırtında taşıdıkları 34 canlarının hesabının adalet karşısında verilmesini bekliyor. Bu olay timsah gözyaşları ile geçiştirilemeyecek kadar açık ve ortadadır.
Yapılan açıklamalarda ve yazılan yazılarda haber alma kaynağı MİT olarak gösteriliyor. Milli kaynak olarak gösteriliyor. Milli kaynakların aldıkları ve paylaştıkları bilgilerin sağlıklı olması bu şekilde ise Allah bilir bizim bilmediğimiz, görmediğimiz şudur budur denilerek öldürülen ne kadar insan var.
Otuz yıldır süren çatışmalar her şeyi kirletti artık. Akla kara birbirine karıştı. Silahlar konuştukça hiçbir şey adil olmayacak. Hiçbir şey sağlıklı olmayacak. Savaş baronları kazanacak bu halklar kaybedecek. İktidar hırsı, çıkar hırsı insanların kanına canına mal olacak. Eğer bu halklara bir iyilik yapılmak isteniyorsa bu çatışmalar, operasyonlar, kan dökmeler son bulmalı anlaşma sağlanmalıdır.
Hiç değilse savaşta ısrarcı olduğunuz kadarın yarısı kadarı barışta da ısrarcı olun bir de milli kaynakları barış için harekete geçirin, hataları savaşta değil barışta yapın bari! Belki insanlar ölmez?