Batman Lisesi’nden mezun olduğu yıl, 1980 darbesi öncesiydi.

Fotoğrafa olan tutkum kadar muhabirlik de ayrı bir serüvendi benim için.

Fotoğrafçılık mesleğim gereği hem muhabirlik hem de kameramanlık da yapardım.

Daha liseyi okuduğum yıllarda; bir gün resim öğretmeni ve okul Müdürü Musa Yelken hoca bana bir görev verdi;

“İrfan, yıl sonu etkinliğimiz var. Makineni kap çarşı, sokak, cadde ne varsa çek gel dedi.”

O zamanlar da fotoğraf makine markasından şaşmadığım ‘Nikon F 3’ makinemi kaptığım gibi kendimi Cumhuriyet Meydanı, yanı başındaki 1’nci ve 2’nci Cadde’de buldum. İlginç gördüğüm manzaraları dondurdum.

Tabii o dönemler siyah-beyaz fotoğraf çalışılırdı.

Şimdiki gibi imkanlar yoktu.

‘Çalışan Çocuklar’ ağırlıklı çektiğim fotoğraflar, resim öğretmenim Musa hocanın ilgisini çekmişti.

Okulun duvar gazetesinde o siyah-beyaz kareleri görünce, bir anda donup kaldım.

Sınıf arkadaşlarım başta olmak üzere öğretmenler ile idareciler beni kutladı.

Musa hocam beni odasına çağırdı;

“İrfan, iyi bir iş çıkarmışsın. İyi bir foto muhabiri olacaksın dedi.”

Çok mutlu olmuştum.

Bu övgü, beni foto muhabirliğine daha da motive etmişti.

O kareler beni bir anda beklemediğim bir meslekle buluşturdu.

Yıllarca TRT Kameramanlığını da yaptım.

Bazı ulusal yayın organlarının da muhabirliğini sürdürdüm.

1991 Yılında Beşiri ilçesindeki bir futbol sahasında maçı Vali Tuncer Perçinler ile birlikte izlemiştik.

TRT için çekim yapıyordum.  Toprak zeminli sahanın ortasında yere yığılan Mehmet Türen’i o an dakika dakika görüntülemiştim.

O görüntülerim iki hafta süreyle TRT’nin spor programında ‘sporcu sağlığıyla’ ilgili tartışmalara da konu olmuştu ve o görüntüler bana ‘yılın gazetecilik’ ödülünü getirmişti.

İşte gazeteciliğe başladığıma serüvenin kısaca öyküsü böyle ama bugün de biraz da çileli meslek olan yerel medyada sahadaki gazeteciler için de bir parantez açmak istiyorum.

Daha çocuktuk.

Batman’da o yıllarda bir ya da iki gazete vardı.

Allah mekanlarını cennet eylesin, nur içinde yatsınlar…

Nazım Sökmen, Haluk Yargıcı, Enver Arslan ve Hüsamettin Turan, bu şehrin ilk gazetecileridir.

Onların çektiği çileyi hiç birimiz ne gördük ne de yaşadık.

El dizgisi ile gece yarılarına kadar, hurufat kasalarını başında, elleri simsiyah mürekkep ve nasır tutmuş parmaklarıyla gazete çıkaran o ustaların hakları hiçbir zaman ödenmez. 

Onları rahmet ve saygıyla yad ediyorum.

Ama ne acı ki, o güzel simaların adları ne bir parkta ne de şehrin bir cadde-sokağında yok.

O güzel insanlar olmasaydı, Batman basını bu kadar güçlü olur muydu?

Onlar bize yol gösterici oldu.

Batman’ın amiral gazetesi Çağdaş, bugün 41’nci yayın yılına ‘merhaba’  diyor.

Gazete kurucusu merhum Enver ağabeyimizin, yıllar önce ağabeyim merhum Tevfik Tapan ile ‘eski Çıkmaz’ pasajındaki Haluk Yargıcı’nın, matbaasında gazete için hurufatları nasıl yan yana dizdiklerini dün gibi hatırlıyorum.

Ne günlerdi…

Hey gidi günler hey…

Gazete hazırlamak öyle kolay iş değildi.

Bu çileli mesleğin duayenleri, ilçe döneminde bile hep sahadaydılar.

Şimdiki gibi haberi sitelerden indirip, takla attırıp; o eseri kendine mal etme gibi bir şansları da yoktu.

İşte Batman’da ‘gazeteciliğin okulu’ olarak gördüğüm Çağdaş, eski gelenekleri ile günümüz teknolojisini bir arada yürüten belki de tek gazetedir.

Çağdaş’ı bugünlere getiren tüm emekçileri kutluyorum; ‘41 Kez Maşallah’ diyorum.

Nice 41’nci yıllara Batman Çağdaş…

Kaynak: HABER MERKEZİ