İslam adına savaştıklarını iddia eden ancak hiçbir uygulaması insani ve İslami görünmeyen Irak Şam İslam Devleti çetecilerinin insanlığı utandıran uygulamaları bütün dünyanın gözleri önünde sürüyor.
Kendilerine katılan teröristleri cennet ve huri politikaları ile kandıran ve onlara hunharca cinayetler işlettiren bu çeteci güruhun son icraatlarından biri de Amerikalı bir gazetecinin kafasını kesmek oldu.
IŞİD çetecilerinin yaptıkları uygulamalar ta başından beri insanlık suçuydu. Yoketmeydi, kırımdan geçirmeydi. Ancak dünya onları Kürtlerin direnişi sayesinde tanımaya başladı. Eğer Kürtlere de yaptıkları saldırılar diğer etnik kökenlere ve inançlara karşı yaptıkları saldırılar gibi karşılıksız kalmış olsaydı belki de dünya bu insanlık düşmanlarının durumundan çok daha geç haberdar olacak ve iş çok büyük aşamalara gelmiş olacaktı.
Ancak Kürtlerin organize olarak hayatları pahasına Rojavada direnişe geçmesi ve kendi imkanları ile bir koruma duvarı oluşturması sayesinde bu çetelerin maskeleri düştü. Yenilmez olmadıkları halkın öz direnişi ile durdurulabilecekleri anlaşıldı. Ancak bu durum Irakta Sünni kesimin, Saddamcıların ve bazı Ortadoğu ülkelerinin yardımları ile Musul ve civarının işgali ve teslim edilmesi ile sonuçlanınca bu çetelerin etraflarına geniş saldırılar yapmaları da olağan hale geldi. Kendilerinden olmayan ve kendileri gibi düşünmeyen, inanmayan, yaşamayan insanların üzerine yürüdüler ve onları etnik temizlikten geçirmeye başladılar. Türkmenleri, Ezidilerin, Hıristiyanları, Şiileri toplu bir şekilde katletmeye ve sürmeye başladılar. Bir soykırım uygulamasına giriştiler. Bu durum karşısında da ilk direnişi yine Kürtler gösterdi. YPG militanları sınırı geçerek bu halkların kökten yok edilmesine karşı çıktı ve savunma çizgisi oluşturdu.
Şengal olayı patlak verince de dünya uyanmaya başladı. Çete Erbil kapılarını dayanınca da Kürtlerin diğer liderlerinin de devreye girmesi ile ortak cephe oluşturma fikri ortaya çıktı ve direniş genişledi. Bu çabalara daha sonra ABD ve Avrupa ülkelerinin önce sözlü destekleri ardından da silah yardımı yapacakları açıklaması geldi. Kürtler ihtiyaçları olan silahları aldıklarında da direnişi güçlendirdiler. Şimdi ise ABD havadan hedefleri vururken Kürtler işgal edilen yerleri almak için mücadele ediyorlar. Ancak ABD’nin bu kararlılığı IŞİD militanlarının elinde bulunan iki ABD gazetecisinin yaşamlarına da neden oldu. IŞİD çetecileri bu iki insanın kafasını keserek tehditlerini sürdürdü. Buna karşılık "ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, "İnsanlar Amerikalılara zarar verdiğinde, geri çekilmeyiz, unutmayız. (IŞİD militanları) Şunu bilmeliler ki adalet yerini bulana dek, onları cehennemin kapılarına kadar takip edeceğiz çünkü ikamet edecekleri yer cehennem olacak" diye konuştu.”

IŞİD tarafından Amerikalı gazeteciler Steven Sotloff ve james Foley'in  öldürülmesi ABD’yi daha da kararlı bir mücadeleye yöneltti.
Bu açıklamaların ardından ABD, Avrupa ve Türkiye başta olmak üzere dünyadan beklenen kış şartları bastırmadan IŞiD tehlikesini ortadan kaldıracak girişimleri başlatmaları. ABD ve Avrupa ülkelerinin kararlılığına rağmen Türkiye’nin sergilediği tavrın doğru olmadığını belirtmek gerekiyor. Her ne kadar sorun çetelerin elinde bulunan 49 konsolosluk görevlisinin durumuna bağlanmak isteniyorsa da meselenin bu durum olmadığı görülüyor. Çünkü bu kişiler göz göre göre teslim edildi. Kaldi ki bu insanlar rehin tutuldukları halde binlerce Türkmen katledildi, yerlerinde sürüldü. Malları alındı, kadınları esir pazarlarında satıldı.
Bu nedenle ABD başkan yardımcı IŞİD çetesine cehennemi adres gösterirken Türkiye’nin suskunları oynamasının konumu ile eşleşmediğini bir kez daha hatırlatmış olalım. Unutmamak gerekiyor ki Türkiye’nin sustuğu bu cehennem ortamında PKK militanları Türkmenler başta olmak üzere oradaki insanların can, mal ve namuslarını korumak için çarpışıyor. Bugün savaştan ve haksızın karşısında durmaktan çekinen bir Türkiye’nin yarın bölge liderliğini istemesini millet tebbesümle karşılamaz mı?