2015 yılını acıları ve tatlı anıları ile geride bıraktık. Önümüzde yeni fırsatlar barındıran bir süreç var. Kaderimizi kendimiz belirleyeceğiz. Kararlar ister savaşa yönelik ister barışa yönelik olsun yine de yapılacak işler var. Çünkü bütün engellemeler ve zorluklara rağmen yaşam devam ediyor ve yaşadığımız her gün bir şeyler yapmak zorundayız.

Birey ve vatandaş olarak, yönetici ve idareci olarak, siyasetçi ve ekonomist olarak, işçi ve işveren olarak hangi alanda bulunuyorsak bulunalım mutlaka yeni yıla yeni bir başlangıç hesabı yapmamız gerekiyor. Yeni yıl bir bütçelemeyi de gerekiyor. Kar ve zararları yazacağımız sermaye ve borçları aktaracağımız yeni bir sayfa.

Yılı iyi idare edebilirsek borçları azaltacak, sermayeyi artıracağız. Yılı kötü idare edersek borçlar kabaracak sermaye azalacak ve tefecilerle yüz yüze kalma ihtimali ile karşı karşıya kalacağız. Yerelde tefecileri, genelde küresel sermaye gözünü ekmeğimize, yaşamımıza dikecek.

Şimdi bu çerçevede yeni sayfamıza bakalım. Batman olarak hatırlamamız gereken ilk iş Türkiyenin en fazla işsizine sahip olduğumuz gerçeğidir. Bu durumda kente yatırım yapılması gerekiyor lakin gelin görün ki bu yatırım için sermaye lazım. Yani zengin adımların ilimize yatırım yapmalarını sağlamamız gerekiyor başka çaresi yok. Zengin adam da sakin ve huzurlu ortam istiyor yani sermayesini riske sokmaktan yana değil. Yatırım yaparsam hem para kazanmam lazım hem de riske girmemiş olmam lazım diyor! Bunu anlamak gerekiyor. Yatırımı iki şekilde yapacağız ya özel teşebbüs ya da kamu yatırımı şeklinde. Özel sermaye yani zengin yatırımcı gelmediğinde küçük yatırımcıların birleşerek iş yapmaları gerekiyor ki işte o kültür de bizde yok. Nasıl ki bir oy verdiğimiz siyaset temsilcisi milletvekili ve Belediye başkanını mecburumuz olarak görüyorsak başarısını bize sağladığı menfaatlerle ölçmeye kalkışıyorsak, sermaye birlikteliği konusunda da kendimizi öyle görüyoruz ve işler yürümüyor.

İlimizin bir de eğitim meselesi var. Kocaman olarak ortada duruyor. Kent merkezinde okul yapacak arsa bulmakta zorluklar yaşıyoruz. Boş bulunan bir alan olduğunda da oraya ya bir taziye evi ya da cami yapıyoruz. Bunlar elbette ihtiyaç ancak binaların bodrumlarını değerlendirerek de bu işi yapmak mümkün ancak okulu binaların bodrumlarında açma imkânımız yok. İbadethane sayımız okul sayımızı geçme durumunda yalnız burada şunu da unutmamak gerekiyor ki islamın ilk emri “oku” diye başlıyor ve okumak da ibadet hanesine yazılabilecek işlerdendir.

İlimiz çevre yerleşim yerlerinden hızla göç alan yerleşim yerlerinin başında geliyor. Gelen kesimler kırsaldan geldiği için de genelde iş gücü olarak kalifiye elaman barındırmıyor. Elde avuçta ne varsa o da birkaç ayda tüketilince ortaya aile dramları yaşanıyor. Bu durumda gözler yapılan yardımlara dönüyor. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma müdürlüğü ve diğer sivil kuruluşlar tarafından yapılan yardımlardan otuz binden fazla ailenin faydalanmasına rağmen durumu endişe verici durumda olduğunu belirtmek gerekiyor. İlimizin 42 mahallesinden yaklaşık olarak yarısında açlık sınırının altında gelire sahip olan ve dışarıdan alınan yardımlarla geçimini sağlayan insanlarımız var.

Özetlersek işsiz, açsız, yardıma muhtaç, yatırıma gereksinim duyan, eğitim sorunları bulunan buna rağmen ayakları üzerinde tutunmaya çalışan bir yerleşim yeri olarak yaşam mücadelemizi sürdürüyoruz.

Bu durumda bulunmamızın değişik sebepleri var ancak bu sebeplerin başında birincisi bizim beceriksizliğimiz, ikincisi siyasal yapının çatışma ve gerginlik üzerine kurulu yapısı, üçüncüsü ülkeyi idare ettiğimiz yasaların ve sistemin yetersizliği, dördüncüsü ise miras aldığımız haksızlıklar ve yanlışlıklar tablosudur.

Yani özetleyecek olursak 2016 yılına adım attığımız bu günlerde geçmiş dönemden ve yıllardan süre gelen borç hanesinin kabarık olduğu ancak alacak hanesinde umut yazılı olan bir ajanda ile baş başa bulunmaktayız.

Bu yılın kader yılımız olduğu gerçeği de bundan kaynaklanmaktadır. Ya genelde ve özelde diyalog ve yumuşama politikaları yürüterek kendimize olumlu anlamda bir yol çizmeye çalışacak ve sorunlarımızı azaltmaya çabalayacağız ya da kısır bir döngü içerisine girerek birbirimizle uğraşacak ve kaybetmeye devam edeceğiz.

Enerjimizi ve birikimlerimizi, sahip olduğumuz tecrübelerimizi ya birbirimizi yıpratmak ve kaynaklarımız heba etmeye yönelteceğiz ya da bu meziyetlerimizi birleştirerek kentimizi kalkındırmak, insanlarımıza aş ve iş imkânları sunmak ve huzurlu bir ortamda yaşam sürdürmek için kullanma yolunu deneyeceğiz.

Bütün bunların sadece bizim istemimizle olmayacağını elbette biliyoruz. Zaten bunları bildiğimiz için konuya değiniyoruz. Burada esas yük siyaset mekanizmasına düşüyor. Çünkü eğer onlar bu zemini oluşturacak siyasi uzlaşmaya sağlayabilirlerse bizim yerelde imkânları daha iyi kullanma şansımız olur.2016 yatırım bütçesinin gerçekleşmesi ve ek ödeneklerin sağlanmasını iktidardan isterken iktidarın bize siyasal argümanlarla dönmemesi gerekiyor. Ödenek yerine silah sevkiyatı ihtiyacı ön plana çıkarsa veya çıkartılırsa, bölgede iş makineleri yerine savaş makineleri dolaşırsa o zaman ajandanın borçlar hanesine eklemeler yapmaktan başka yapılacak neyimiz olur? Mesele yine dönüp dolaşıp siyasal zemine ve uzlaşma kültürüne ve demokratik ilkelere dayanıyor. Biz bu zeminin olumlu kullanılmasını temeni ve umut ediyoruz. Yıkım politikaları yerine kalkınma politikalarının kazanmasını diliyoruz.