Hak ve hukuk insanlığın toplu ve düzenli yaşamasından bu yana gündemde olan temel kavramlar ve olgular. Bu nedenle haksızlığa uğrayanın, güçsüzün, ezilmişin umut kapısıdır hukuk kapısı. Sadece onların değil aralarındaki sorunları adil bir şekilde çözmek isteyen veya sorunun çözülmesini isteyenlerin de hak arama kapısı yine adalettir.
Bu nedenle adalet önemli bir unsurdur. Adliye saraylarında hepimizin gördüğü bir sembol var. Gözleri bağlı bir kadın elindeki teraziyi tutmuş dengesini sağlamaya çalışıyor. Bu konuyu Cumhuriyet Başsavcısı Muhammed Emri Ejder ile yaptığımız görüşmede de konuştuk. Değerlendirme şu; “Gözler kapalı neden çünkü adalet olayları değerlendirdikten sonra hak dağıtma konusunda kör gibi hareket etmek zorunda. Muhatapları görmez olayı görür. Kimin haklı olup olmadığına kişilerin konumlarına ve güçlerine göre değil olaylardaki rollerine görev değerlendirmek zorunda.”
Bölgemizdeki olaylar nedeniyle hem kurumların insanlara olan bakış açısından hem de insanlarımızın kurumlara olan bakış açılarında bir önyargı söz konusudur. Bunu kimse inkar edemez. Olaylar çoğaldıkça bu uzaklık mesafesi de ister istemez açılmış durumda. Ne mekanizmanın insanlara olan güveni kalmış ne de insanların mekanizmaya olan güvenleri.  Peki, insanına güvenmeyen bir adalet mekanizması ile adaletine güvenmeyen bir insan topluluğunun sağlıklı yürümesi mümkün mü? Bize göre değil.
Son zamanlarda diğer alanlarda olduğu gibi adalet alanında da olumlu gelişmelerin yaşandığını belirtmemiz gerekiyor. Bu tür ilişkilerin geliştirilmesinde yöneticilerin risk almaları gerekiyor. Çünkü oluşan önyargıların ortadan kaldırılması için başka çare yok. Farkındaysanız insanlar haksızlığa uğradıklarında bile karakola ve savcılığa gitme eğiliminde değiller. Bunun nedenini hiç irdeledik mi? İrdelenmiş ise görülecektir ki insanlar sahip oldukları önyargı ve düşünceler nedeniyle gitmeleri gereken yerlere gitmemekte gidememektedirler. Peki, bunu aşmak için ne yapmak lazım derseniz elbette adım atmak lazım diyeceğiz. Kim atacak bu konu ile ilgili olarak elbette adalet mekanizmasının içinde veya başında bulunanlar.
Bir gelenek oluşturulmuş. Adalet mekanizması içinde bulunan hakim ve savcılar insanlarla ilişkilerinde bir mesafe uygulamalıdırlar. Peki işi insanla uğraşmak olan bu insanların bunu becermeleri mümkün mü? Elbette hayır. Bunu göreceli olarak deneyenler varsa bile sonuçta mutlaka bir ilişki geliştirmek zorunda oldukları açık. Çünkü insandırlar ve insanlarla ilişkilenmek zorundadırlar. Bu ilişkinin beli insanlarla sınırlı kalmaması için bizce bu anlayış artık değişmelidir Değişim konusunda adım atmaya çalışan insanlardan biri de Cumhuriyet Başsavcısı Muhammed Emre Ejder. İlimize atandığı günden bu yana görevini bildiği şekilde yürütmeye çalışırken insanlarla olan diyalogunu da geliştirme çabası gösteriyor.
Son zamanlarda attığı adımlarla da korkulan savcılık etiketini diyalog yoluyla silmeye çalışıyor ve mesleği gençlere, topluma tanıtarak bu konuda var olan önyargıları ortadan kaldırmaya çabalıyor. Okullarda savcılarla birlikte yaptığı çalışma takdir toplayan bir etkinlik oldu. Bu tür çabalarını sürdürme eğiliminde olduğunu da belirtiyor. Adli yıl açılışı münasebetiyle yapmış olduğu açıklamada da vatandaşların vicdanlarını rahatlatacak kararlar almaya çalışacaklarını belirterek diyalog konusundaki çalışmalarını sürdürme kararlılığında olduğunu da belirtmeyi ihmal etmedi.
Dışarı ile ilişkileri ve diyalogu sürdüren başsavcı aynı zamanda “yargının ayakları birbirinden kopuk olmamalı” cümlesi ile içerde de bu diyalogun sürmesi gerektiğini vurguluyor. Özellikle yargı ile Baro arasındaki ilişkilerin sağlam olması gerektiğini belirtiyor. Bu alanda gösterilecek dayanışma ile sorunların üstesinden daha hızlı gelinebileceğine vurgu yapıyor. Sadece baro ile değil basın ile de iyi, düzeyli ve sağlam ilişkilerin sağlanması gerektiğini vurgulayan Ejder bu konu ile ilgili de çalışmalarını sürdürdüklerini belirtiyor. Basın konusu ile ilgilenmek için bir savcının görevlendirildiğini belirtiyor ve yakında savcılarla basın mensuplarının tanışması için bir etkinlik yapmayı planladıklarını da sözlerine eklemeyi ihmal etmiyor. Geldiklerinden beri basınla bir problem yaşamamış olmalarını da artılar hanesine işlemeyi unutmuyor. Başsavcıya yeni adalet sarayını da sorduk. İşlemler tamamlanmış yakında çalışmalar başlayacak diyor. Yer sıkıntısı nedeniyle etkin bir çalışma yapamadıklarını bazen hâkimlerin salon kullanımı konusunda sıraya girdiklerini hatırlatıyor. Yeni binanın 4 katlı ve yaklaşık 35 bin metrekarelik kapalı alana sahip olacağını ve 30 milyon liraya mal olmasını beklediklerini vurguluyor. İkisi ağır ceza reisi olmak üzere 23 hakim ve 18 savcı ile iş ve işlemleri yürütmeye çalıştıklarını belirten başsavcı yer darlığı nedeniyle sıkıntı çektiklerini ısrarla vurguluyor. Biri aile mahkemesi olmak üzere Üç asliye ceza, iki ağır ceza, iki iş mahkemesi ve 1 idare mahkemesi ile çalışmalarını yürüten adalet mekanizmasının bir an önce rahat bir ortama kavuşarak adaleti hızla gerçekleştirmesini diliyoruz. Çünkü geciken adaletin adalet olmaktan çıktığını çok iyi biliyoruz.
Sonuç olarak başsavcının yeni girişiminin ve anlayışının toplumun ve ülkenin yararına olduğunu adalet mekanizması içinde bulunan insanların önyargılardan arınmaları gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle diyalog konusundaki çabalarını destekliyoruz. Dileriz bu çaba bütün alanlara ve adil kararlara da yansır.