Hukukun basın ve belli mihraklar tarafından baskı altına alındığı bir ülkede yaşıyoruz. Yargı oligarşisi olayların faillerine göre hareket ederek karar veriyor.
      Daha düne kadar iş yoğunluğundan şikayet eden, ellerinde biriken binlerce davayı incelemek için yeterli zaman ve hakim olmadığından yakınan malum yargı, dokuz yılda veremediği kararları iki gün içinde vererek hız rekoru kırıyor.
      Bu hangi demokrasinin hangi yargısı? Basın linç etmek istediği kesimleri ve grupları manşetlerine taşıyor, manipülasyonlar yaparak kamuoyu oluşturuyor, mahkemeler de mahalle baskısına boyun eğerek bu failleri cezalandırıyor. Basının koruduğu failler ise ortalıkta gezmeye devam ediyor.
      Hani adalet mülkün temeliydi? Hani hâkimler bağımsızdı? Hani hâkimler belli bir zümreye ve kişiye göre hareket etmezdi? Bir hafta öncesinde okunması gereken binlerce sayfalık iddianamelerin olduğunu söyleyen hâkimler, nasılda bir hafta içinde bu kadar sayfalık iddianameyi okuyup karar verebiliyor?
     Ve STK’lara yapılan baskınlar. Birileri hükümete yanlış işler yaptırdığı kesin. STK’lar bir toplumun aynasıdır. Halkın kendisidir. Bu kurumları dikkate almamak, halkı dikkate almamaktır. Yasal olmayan işler yapmadıkları sürece, bu kurumları sindirmeye çalışmak, baskınlarla üyelerini korkutmak, onları hafife almak hiç kimseye bir şey kazandırmaz.
      Fikirlerini beğenmeyebilirsiniz, ama saygı duymak zorundasınız. Demokrasiyi hazmetmek, insanları olduğu gibi kabul etmek adil yönetimlerin işidir. Siz adaletle hükmetmeyi bırakırsanız, suçsuz insanlara suçlu muamelesi yaparak toplumun gözünde karalarsanız, sivil halk da sandıkta sizi yok sayar.
      Malum basın manşetleriyle yargısız infaz yapıyor. Yargıtay da bu baskılara uyarak bu kararları uyguluyor. Sanmayın ki halk bu zokaları yutuyor.