Ülkemizde yaşanan acıların türünü ve sayısını belirlemek artık çok güç. Bu acılardan birisi ile ilgili olarak bir çağrı aldık ve çağrıyı yorumsuz olarak sizlerle paylaşmak istedik.
“Müvekkilimiz Fatma Tokmak, 09.12.1996 tarihinde, o tarihlerde 2,5 yaşında olan oğlu AZAT ile birlikte İstanbul’da misafir olarak bulunduğu bir eve düzenlenen polis operasyonunda gözaltına alındı.
Gözaltında tutuldukları İstanbul Terörle Mücadele Şubesinde 15 gün oğlu ile birlikte yoğun işkencelere maruz bırakıldı.
Kendisine yönelik her türlü işkence yöntemi uygulandı. Elektrik, askı, çırılçıplak soyma, cinsel taciz ve diğer yöntemler… Ama ona asıl ağır gelen küçük oğluna uygulanan işkence oldu.
Küçük oğlu AZAT, çırılçıplak soyuldu, belinde ve sırtında sigara söndürüldü ve cinsel tacize maruz kaldı.
15 gün devam eden işkence, Fatma TOKMAK’IN tutuklanıp cezaevine gönderilmesiyle de son bulmadı. Küçük Azat, annesi ile birlikte cezaevine gönderilmesi ya da yakınlarına teslim edilmesi gerekirken, Çocuk Esirgeme Kurumuna gönderildi.
Azat’da, Fatma ‘da bu durumdan çok yoğun bir biçimde etkilendiler.
Tarihin Terörle Mücadele Şube müdürü “bunu nasıl yaparsınız sorusuna”, “devletimiz ona daha iyi bakar” diye cevap verdi.
Fatma’nın avukatları olarak, 1,5 ay boyunca küçük Azat’ı Çocuk Esirgeme Kurumundan alana kadar uğraştık. Azat, yuvada bulunduğu sürece hiç kimseyle konuşmamış adını bile söylememişti. Büyük bir travma yaşıyordu. Tarafımızca annesinin yanına, cezaevine götürüldüğü gün ise sanırız her ikisinin de hiç unutamayacakları bir mutluluktu.
Azat, “içerisi ve dışarısı” arasında gidip gelerek büyüdü.
Bu süre içinde Fatma Tokmak’ın yargılaması sürdü. Fatma, yakalandığında hiç Türkçe bilmiyordu. Ayrıca, okuma-yazması da yoktu. İçeriğini hiç bilmediği bir ifadeye parmak bastırıldı.
Suç’u sadece misafir olarak gittiği o evde bulunmaktı. Yasadışı sorgulandı. Mahkeme aşamasında Türkçe bilmediği için ve o tarihlerde Kürtçe tercüman konusunda büyük sorunlar yaşandığı için, uzun yıllar mahkemece ayrıntılı ifadesi alınmadı. Bu süre içinde o devamlı suçsuz olduğunu anlatmaya çalıştı.
Cezaevinde kalp hastası oldu. Hastalığı tespit edildiği halde çok uzun yıllar tutuklu kaldı.
Azat’ın yaşadığı işkenceler ise gerek İstanbul Tabip odası gerekse İnsan Hakları Vakfı İstanbul Temsilciliği tarafından belgelendi.
Ancak dosya her zaman olduğu gibi resmi bilirkişilik kurumu olan Adli Tıp’a gönderildi. Adli Tıp’ın verdiği işkence bulgularını onaylayan ancak belirsizlik taşıyan rapor savcılık tarafından benimsendi ve küçük Azat’a işkence yapanlar cezasız kaldılar.
2006 yılına gelindi. Azat büyüyordu. Fatma, sonunda hastalığı kabul edilerek 9 yıl sonra tahliye edildi.
2006 yılında bu yana Anne-oğul kendilerine bir hayat kurdular. Fatma, Sosyal Hizmetler kurumunda çalışarak engellilere baktı. Kazandığı parayla oğlunu okutmaya çalıştı.
Bu arada, geçtiğimiz günlerde Fatma’nın Yargıtay’da görülen davası onanarak geri döndü. Fatma’nın aldığı son derece hukuksuz, somut verilere dayanmayan, adil yargılanma hakkında tamamen uzak olan müebbet hapis cezası kesinleşti.
Ve bu acı gerçek anne ile oğlu bir kez daha ayırdı. Fatma tutuklanarak Bakırköy cezaevine gönderildi. Her ikisi de büyük bir travma yaşıyorlar.
Azat’ın dudaklarından dökülen “ama ben anneme çok alışmıştım” sözcükleri yürekleri dağlıyor.
Fatma Tokmak gerçekten suçsuz ve hasta..
Bizler avukatları olarak hastalığı nedeniyle “ceza ertelemesi“ yoluna başvuru hazırlığı yapmaktayız. O’nu kurtarabilmek için elimizden geleni yapacağız. Ancak bunun için yoğun bir kamuoyu desteğine ihtiyacımız var. Bu nedenle, insan hakları kuruluşlarını, entelektüelleri, sanatçıları, kadın kurumlarını ve herkesi ve herkesi tavır almaya çağırıyoruz.
                                                                                                          Fatma Tokmak Vekilleri
                                                                                                             Av. Eren Keskin”