“Tene yazılan ayetler” yazar Yavuz Ekinci´nin son kitabı. Roman türünde yazdığı ilk kitabı. Doğan yayıncılık tarafından çıkarılan kitap ile ilgili Çarşamba akşamı Kültür müdürlüğü konferans salonunda Bart tarafından düzenlenen Yavuz Ekinci ve Şair Veysi Erdoğan´ın katıldıkları bir söyleşi gerçekleştirildi.

Belediye Başkan vekili serhat Temel´in de katıldığı söyleşi programında salon beklenenin üzerinde bir kalabalığa sahipti. Söyleşi ve karşılıklı sohbet bir saatten fazla sürdü. Batmanlı bir yazarın bu kadar ilgi ile takip edilmesi sevindiriciydi doğrusu.

Gelelim kitap hakkındaki düşündüklerimize. Her kitap okunan her insan tarafından kendi görüş açısına göre ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulur. “Tene yazılan ayetler” kitabının geleneksel roman metodundan farklı bir metot ile anlatım bulduğunu belirtmek gerekir. Yazar Vahşice bir ölümü reva görenlerin uyguladıkları vahşeti ve ölümsüzlüğün acı cezasını karşılaştıran iki bölümlük bir anlatı seçmiş.

Birinci bölümde Utanapişti kişiliğinde edebiyatın tılsımlı dünyasına on bin yıllık bir gezinti söz konusudur. Gılgamış destanında var olan utanapişti; Nuh peygamber kişiliğinde Hızır aleyhi selam ölümsüzlüğünde değişik vücutlarda hayat sürdüren bir ölümsüzdür. Tanrıların gazabına uğramış nehirler ağzına karısı Lili ile birlikte atılmıştır. Ölümsüzlüğün sırrını ölümlülerle paylaştığı için de buradan da atılarak ölümlüler arasında ölümsüzlüğün acısını yaşayan bir olarak varlığını sürdürmektedir. Sevdiğinden uzaklaştırılan ve bir türlü sevdiğine kavuşamayan bir çilekeştir. Bütün ısrarlarına sonsuzlanmayan yaşamında çektiği bütün acılara rağmen tanrılar tarafından affedilmemektedir. Ölümsüzlük ızdırap olup acı vermektedir.

İkinci bölümde ise günümüz dünyasının doksanlı yılarında bölgemizdeki din adına işlenen siyasal cinayetlerin bir anatomisi sergilenmektedir. Yazdığı kitap yüzünden Hizbullah örgütü tarafından kaçırılıp öldürülen yazar Asvas ve onun yaşamını yazıp filme çekmek isteyen Berzah´ın çalışmalarına yer verilmiştir.

Ölümsüzlüğün verdiği acı ile acı ile öldürmenin yaşandığı iki ayrı yaşam kesitini kurgulamaktadır bize yazar.

Kitap kendi içinde birçok yazım türünü de barındırmaktadır. Hikâye, söyleşi, araştırma inceleme, mitoloji ve teoloji alanlarında aktarımlar, alıntılar ve yansıtmalar mevcut. Bir kur an ayeti ile başlayan ve bir İncil ayeti ile sonlandırılan değişik bir bakış açısına sahip bir eserle karşı karşıyayız.

Yavuz Ekinci, kendisine yöneltilen sorular karşısında;” ben kendimi ne romancı ne de hikâyeci olarak tanımlamak istiyorum. Ben bir aktarımcıyım, anlatıcıyım”diyor.

Birçok eserde olayların eserin başlangıcı ile oluşup kitabın bitişi ile sonlandığını belirten yazar, günümüzde eserlerin devam ettiğini aktarmaktadır. Kendi kitabında da asvasın neden öldürüldüğünün açıklanmamış olmasını, Utanapiştinin bir türlü Lili´ye kavuşamamasını, Berzah´ın asvas ile ilgili filmi ve romanı tamamlayıp tamamlayamadığını aktarmadığını ve bunun okuyucuda beklenti yarattığını vurgulamaktadır.

Kitabının politik bir yaklaşım ile yazılmadığını bu nedenle bazı unsurları gerektiği kadar kullandığını aktaran Ekinci, kitabın ismi nedeniyle dini motifli bir kitapmış gibi algılama yapıyor olabileceğini ancak okunduğunda öyle olmadığının anlaşılacağını hatırlatıyor.

Bundan sonra Roman mı yoksa hikâyemi yazacağı konusundaki sorulara da cevap veren yazar, defterimde hangi bölüm tamamlanırsa o alandaki çalışmayı baskıya vereceğini belirtiyor.

Sonuç olarak Yavuz Ekinci okuyucuyu sürükleyen bir kurmaca ile bizi hem mitolojik çağlarda hem de günümüz dünyasında gezdirmeyi başarmış görünüyor. Kalemine sağlık.