Ülkede demokratikleşme çabaları arttıkça statükonun devamını isteyenler bu girişimi engellemek için taarruzlarını artırdılar. Anlaşıldı ki, ne halk ne ülke bunlar için bir şey ifade etmiyor. O zihniyetteki insanlar böyle düşünebilir ama onlar gibi düşünmemesi gereken sağduyu sahibi insanlar da vardır ve olmalıdır.

                Anayasa değişikliğinde sona yaklaşıldıkça terör eylemleri artmaya başladı. Her biri Reşadiye saldırısını anımsatan bu eylemler açıkça provokasyon kokuyor. Provokasyon olduğunu herkes biliyor bilmesine ama tedbir almaya gelince kimse elini taşın altına koymaya niyetlenmiyor. Devlet içindeki şer ittifakın tekrar faaliyete geçmesi ve bu eylemlerin henüz tam kesin olmazsa bile PKK tarafından yapılmış olabileceği iddiası BDP´ nin bölgedeki hassas dengesini bir kez daha ortaya koymaktadır. Çünkü bu eylemler doğrudan demokratik açılımı baltalamaya ve demokratik olmayan ortamın en çok acısını çeken Kürt halkını ve temsilcilerini ülkede barışı ve demokrasiyi istemeyenler konumuna sokmaktadır. Demokrasi ile silah bir arada olamayacağı açık. Sorunun çözümünü sadece askeri yöntemlerde aramak kadar, silahı barış için tehdit aracı olarak kullanmak da çözümsüzlüktür.

                Meramımızı Sayın Ahmet Altan 27 Nisan tarihli yazısında açık bir şekilde dile getirmektedir. BDP, Barış ve Demokrasi Partisi olduğunu bir kez daha başta Türkiye halklarının tümüne ve tüm dünyaya göstermesinin zamanıdır. Bu tür olayları tasvip etmediklerine inanıyorum. Sayın Ahmet Türk´ün bu konudaki açıklamalarını çok samimi ve doğru buluyorum.

                Statükocu güçler hiçbir zaman ne Türk ne de Kürt halkının huzur ve refah içinde yaşamasını istemezler. Ak Partinin hükümet olasına rağmen yıllardır devletin derinliklerine kök salmış derin güçleri tam tasfiye edemediği  açık bir gerçektir. Ergenekoncu güçler Ak Partiyi bir kaşık suda boğmak için her türlü çılgınlığı yapabilirler. Ak Partinin yanlışlarını eleştirmek ne kadar doğruysa, doğrularına ve demokratikleşme adımlarına da sahip çıkmak o kadar doğru olacaktır. Ülkenin içinde bulunduğu bu zor eşikten kurtulması herkesin faydasına olacağı muhakkaktır. Devletin içindeki bu güçler Ak Parti olmadığı zamanlarda en çok zararı Kürt halkına vermediler mi?

                Ülkedeki bu yargı ve despotizme meyyal yapılar devam ettiği sürece yarın BDP bile iktidara gelse aynı kaderi o da yaşamak zorunda kalacaktır. Ak Partinin gitmesi sorunu çözmeyecek, bilakis var olan demokratik kazanımlar da geri gidecektir. Bu anlamda siyaset doğru olanı yapmak değil midir? Şimdi yapılabilecek bir yanlışlık ileride daha büyük yaraların açılmasına neden olmayacak mı?

                Artık bu milletin faili mechüllere, darbelere, gençlerini hapiste çürütmeye, ekonomik kazançlarını bombalara feda etmeye tahammülü kalmadı. Birileri savaşı istemeye devam edebilir, onlar silahlarını kuşanıp savaşa devam edebilirler. Ama bu mazlum halkın çocuklarını öldürmekten artık vazgeçsinler.