30 Martta yapılacak olan yerel seçimler nedeniyle ülkemizde seçim çalışmaları hızla devam ederken Türkiye’yi yakından takip eden, bölgedeki gelişmeleri hassasiyetle izleyenler de nabız yoklamak ve olup bitenleri yerinde görmek üzere resmi gayri resmi ziyaret ve gözlemlerle süreci okumaya çalışıyor.
Bu önemli mi?
Evet önemli.
Çünkü geçen hafta yazdığımız bir yazıda da belirttiğimiz ve dikkat çektiğimiz üzere “bölgemiz ısınıyor!”
Bölgemiz ısınınca bu durum karşısında bölge aktörlerinin vurdumduymazlık içerisinde olmasını beklemek elbette yanlış olur.
Uluslar arası güç haleni gelen hiçbir ülke kendi nüfuz alanını kaybetmek istemiyor. Bu nedenle müttefik ve dost olan ülkelerle ilişkiler daha da sıkılaştırılırken, bu kategoriye girmeyen ülkelerle de diplomatik bağlar kurulmaya çalışılıyor. Zaten büyük güçleri büyük yapan da bu tür ilişkileri oluyor.
Rusya ve ABD arasındaki gerginlikleri, ABD ve AB ilişkilerine karşılık Rusya-Çin-İran-Japonya ilişkilerini bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Yani Doğu ve Batı güç dengelerinin çatışma ve çakışma noktası yaşadığımız bölge olunca işler daha hassas oluyor. Okulda iken öğretmenlerimiz bize ülkemizin stratejik konumu nedeniyle önemli olduğunu söylerken bunu aktarmaya çalışıyorlardı herhalde.
Kuzey ülkesi Ukraynadaki Rusya- AB çatışması Güneydeki çatışmalarda görülen Rusya- ABD çekişmesi ki kendini en iyi şekilde Suriye’de gösteriyor  hem de artık kimsenin inkar edemeyeceği seviyede.
Hal böyle olunca da doğaldır ki bölgede olup biten her şey önemli hale geliyor. Bu hassasiyet içerisinde Türkiye’deki yerel seçimler ve bölgemizdeki durum, Irak merkezi hükümeti ile Kürdistan federe devletinin ilişkilerindeki gerginlik, Suriye’deki çatışmalar ve Rojava’nın konumu uluslar arası güçler için önemli hale geliyor. Tabi bu önemli konunun göbeğinde Kürtlerin bulunması ve Kürtlerin taraf olması da dengelerin korunması konusunda yeni stratejilerin çizilmesini gerektiriyor. İşte bu durum herkesin bölgeyi yakından tanımasına ve yakından izlemesine neden oluyor.
Bu çerçevede geçen hafta içerisinde Adana ikinci Konsolosluğu görevine yeni atanan Saxton Ruiz ve ABD Ankara Büyükelçiliği iç politika bölümü görevlisi Adam K. Cardwell bölgeye yaptıkları ziyaret çerçevesinde ilimizi de ziyaret ettiler. Bölgeyi yakından tanıyan deneyimli Çevirmen Hamza Uluçay’la birlikte ilimizde gecelediler. Bu ziyaret münasebetiyle ABD’li diplomatlarla bir görüşme gerçekleştirdik. Onların merak ettikleri vardı bizim de merak ettiklerimiz.
Onlar için bölge insanının görüşleri bizim için de onların ve temsil ettikleri devletin bölge insanına ve ülkemize olan bakış açıları ile kanaatlerinin ne olduğu önem arz etmekteydi. Bu nedenle de görüşme biraz da politik oldu.
Görüşmeden edindiğimiz izlenimlere gelince. Anladığımız kadarıyla gerek STK temsilcileri ile yaptıkları görüşmeler gerekse resmi görüşmelerde edindikleri bütün bilgileri hassasiyetle değerlendiriyorlar. Herkesi dinliyorlar ancak renk vermemek için büyük çaba sarf ediyorlar. Diplomatlık görevlerini öne sürerek yorum ve görüş belirtmek istemiyorlar. Hal böyle olunca kelimeleri cımbızla sökmekten başka çare kalmıyor.
Bölgemizdeki gelişmeler konusundaki görüşlerini “Çözüm sürecini destekliyoruz” belirlemesi ile vurgulamaktan çekinmiyorlar. Sanırım en net tavır gösterdikleri konu bu oldu.
Irak merkezi hükümeti ile Kürdistan bölgesi arasındaki gerginlik konusunda ise yorum yapmaktan kaçınıyorlar. Ülkelerin içişleri karışmıyoruz mantığına sığınmaya çalışıyorlar ki bu pek inandırıcı olmuyor. Doğal cevap ise Mesut Berzani’nin ABD’ye çağrılmış olması oluyor. Böylece her ne kadar iç mesele denilmiş olsa da hassasiyet gösterdiklerini belirtmiş oluyorlar. Diğer konular zaten malum. Tabi en hassas noktalardan birisi olan Öcalan meselesin konusundaki görüşleri de önemliydi. BDP’nin durumunu ve PKK’nin durumunu ayrı yorumlamaya yatkın bir görüşleri var. BDP’nin oylarının artmasının çözüm sürecine katkı sunacağına inandıkları izlenimini edindik. Ancak bu durum işin diğer boyutlarını etkilemiyor. Öcalan’sız çözüm gerçekleşmesinin zorluğun meselesine ise “Biliyoruz” tanımlaması ile cevap veriyorlar.
Sonuç olarak Sam amcanın bölgemizi ve ülkemizi çok yakından takip ettiğini belirtirsek yanılmış olmayız. Dileriz bu tavır çözüm sürecini söylendiği gibi destekleme ve Kürt sorunun çözümüne katkı hanesini güçlendiren adımlarla devam eder.