Hafta sonunda seçime gidiyoruz. 1991 seçimlerinden bu yana izlediğim seçimler içerisinde en ruhsuz seçim olarak bu seçimi gördüğümü söylemem gerek.
Bunun değişik nedenleri var elbette. Çünkü bu seçimin ardından atılacak veya atılmayacak adımlar nedeniyle çok büyük değişimlerin beklentileri mevcut.
Bu değişimlerin başında Anayasa değişikliği meselesi gelmekte ise de bizi en fazla ilgilendiren bölümü iktidara gelecek olan partinin ya da iktidardaki partinin Kürt meselesine nasıl bakacağının, nasıl çözüm bulacağının, hangi yöntemleri devreye sokacağının ve hangi diyalogları geliştireceğinin belirlenmesidir.
Seçim ruhu yok çünkü seçimlerden sonrası için aşırı bir gerginliğimiz var. Aslını sorarsanız milletvekili olacak isimlerin de bir anlamı yok. Çünkü vatandaş artık kişilerden çok soruna kilitlenmiş durumda. Bir varlık ve yokluk bakış açısı ile seçim sonuçları gözlemlenmektedir.
Bu ruhsuzluk hali içinde gireceğimiz seçimin çok yararlı bir seçim olacağını da belirtmek gerekir. Son dönemde beğenip beğenmemek bir yana ama seçimin sayesinde Türkiye’de bir muhalefet sesi duyar olduk.
Her ne kadar siyaset kirli metotlar kullanılarak sürdürülmek isteniyorsa, kişisel ilişkiler ülke yönetimi kavgasında ya da iktidar kavgasında ön plana çıkarılıyorsa bile muhalefetin silkelenmiş olması demokratik gelişim açısından önemlidir.
Çünkü daha evvel de belirttiğiz gibi Türkiye’de bir iktidar sorunundan ziyade bir muhalefet sorunu bulunmaktadır. Muhalefet söyleyecekleri ile yapacakları ile iktidarı yönlendirici ve tetikleyici olması gerekirken kendi konumundan memnun iktidarın kendi hataları sonucunda gözden düşmesini bekleyen “ben halimden memnunum” havasında.
Seçim sayesinde bile olsa muhalefetin artık bu örtüyü yavaş yavaş üzerinden atması önemlidir.
Bölgemiz açısından ortaya olan sonuç ise bölgede iktidarın değil, muhalefetin yok olmasıdır. Normal şartlar altında yürütülen politikalar karşısında iktidarın erimesi ve muhalefetin önerdiği çözüm modelleri ile güçlenmesi gerekirken muhalefet bölgede tabela partisi konumuna düşmüş liderleri bölgeye uğrayamaz olmuş ve buradan kaybettikleri oyları batıda milliyetçilik yaparak toplamaya çalışmışlardır.
Bütün bunların ortaya çıkardığı sonuç ise Kürtlerin kendi yollarını kendilerinin çizmesi gerçeği ile karşı karşıya kalınması olmuştur. Kürtler artık adım adım kendi yollarını kendileri çizmeye başladı. Gidebildiği kadar sistem içinde kalarak, gidemiyorsa sistem oluşturarak yürünen bu yolda önümüzdeki seçimlerden sonra diyaloga dayalı bazı adımlar atılmazsa sanırız bu adımların hızlanması söz konusu olacaktır.
Bu seçimin ruhsuz olmasının altında ise böylesi bir gelişme beklentisini ruhsal durumu yatmaktadır. Kazanılması güçlü bir olasılık olarak önümüzde durduğu halde bunun heyecanından ziyade korkusunu yaşamak. Zafer kazanmanın ürküntüsü olur mu diye düşünmeyin, düşünen insanlar için olur hem de bal gibi olur!
Seçimin ruhsuz geçmesinin bir nedeni de belki de sonuçların aşağı yukarı bizim bölgemiz açısından tahmin ediliyor olmasından da kaynaklanmasıdır. Buna rağmen bu seçimin diğer seçimlerden daha heyecanlı geçmesi için o kadar çok neden var ki?
Blok listesindeki ittifak meselesi, CHP’nin bölge sorunlarına sahip çıkma görüntüsü ve listesine aldığı adayların durumu, MHP’nin bile Diyarbakır’a gelip miting yapma kararlılığı, Blok adaylarını Aydında milletvekili çıkarabilme olasılığı. Kürt varlığının inkârına yönelik söylemlerin artık ifade edilememesi gibi bir dizi olumlu gelişme ile de karşı karşı bulunmaktayız.
Karşı karşıya bulunduğumuz ve bize seçim heyecanını yaşatmayan esas korku ve endişemiz ise 1990’lı yılları yaşamış olmamızdır. Bunun bilinci ile 15 Haziran tarihinin dayattığı korku ve ürkeklik bizi ciddi bir şekilde endişelendiriyor.
Bu konuda en büyük beklentimiz Sayın Başbakanın 1 Haziranda Diyarbakır’da yapacağı açıklamalardı. Sayın Bülent Arınç’ın ifadelerine göre Başbakan önemli açıklamalarda bulunacaktı. Oysa Dağ fare doğurdu. Yıllardır Büyükşehir belediyesi tarafından sürdürülün ve son aşamaya gelen surların restorasyonunun kendi çılgın projesi olarak halka yutturmaya kalkışması ve ardından Diyarbakır’da yaptığı gerçeklerle alakası olmayan konuşma metni ile söylem tarzı ne yazık ki kendisinden bekleneni vermedi. Bu durum umut var görüşümüzde kırılganlık yaratmadı desek, eksik söylemiş oluruz.
Bütün olumlu yanlarına rağmen bu seçimlerin ruhsuz seçim olduğu fikrimizi ne yazık ki sürdürmekteyiz.