Ramazan Bayramı dolayısıyla elbette ki mutlu olacağız.

Tutmuş olduğumuz oruçlardan ötürü şayet Rahman dilerse bu bayramı hak ettik de diyeceğiz.

Bunu niçin mi söylüyorum?

Yıllar öncesiydi. Sınıfımızda dini bütün biri vardı. Bizde saf Anadolu çocukları olarak herkesin bayramını kutladığımız gibi bu saf olmayan İran çocuğunun da bayramını kutlama hatasına düştük. Vay efendim, ne bayramıymış? Eritre, More ve Afganistan’da kardeşlerimiz açken biz burada bayram mı yapacaktık?

Şaşırmıştım. Dindar birinin dini bir güne böylesine muhalefeti ilginç bir vakaydı benim için. Tabii çok sonradan anlayacaktım bu tür kişilerin İran ve 5. mezhep sevdalıları olduklarını, selefi-vahhabi bir çizgideki Tekfirciler gibi düşündüklerini.  Meğerse sırf bu gün söyleyecekleri için günler öncesinden talim de yapmış bu kişi.

Tabii fanatiklik bu ya, yine bir başkası özgürlük olmadan namusunda olmayacağını, kürtyoğun nüfuzlu yerlerde petrol sahalarındaki atbaşların eski Türk filmlerindeki tecavüzcülere benzediğini söylemişti. Bu yüzden bu kişi de bayramın kutlanmasına karşıydı.  

Ben yine şaşırmıştım. Din ile ilgisi olmayan “eski tüfek komünist” birinin, namus olayını nereden buraya taşıması garibime gitmişti.

Bir diğeri de hem dini, hem de milli kimliğini ön plana alan birisi, “ne demek doğum günü, ne dinimizde, ne de Kürt kültürümüzde yeri yoktur” demişti. Geçen gün rast geldim, hayrola dostum ne iş dedim. Bana dedi ki valla bizimkinin doğum günü bu gün. Pasta alacağım.

Vay be. Nereden nereye. Tabii bu sonuncu örnek asla diğer ikisi gibi değil.

Bu iki kişi, iki olgu arasından günümüze gelecek olursak;

Dini bütün kişi üzerinden, İran, Şii hilali konusunda evrensel İslami düşüncesinden vazgeçip koyu taassup bir yapıya dönüştü ve bu gün Suriye’de başta Kürtler olmak üzere Beşar Essad zaliminin karşısındaki herkesimle savaşmaktadır.  

Eski tüfek komünist ise hala gerçekleşmeyecek bir devrimin sanal dünyasında akşamları bira devirip, masa başında emek, iş, emekçi literatürüne sadık kalmaya çalışıyor.

Eskilere gittiğim bu tarih öncesi zaman için bugüne bir ışık ne olabilir diye düşünüyordum;

Bence şu.

Siz, siz olun, asla fanatikleri kendinize çok fazla yaklaştırmayın. Bir kez kene gibi yapıştılar mı yakanıza kurtulamazsınız asla. Hatta bir tanesi bununla ilgili “kim bizimle tanışmışsa ve bu gün yanımızda değilse hesabını elbette soracağız” demişti. Bende söylenilen arkadaşa dedim ki “elinden geleni ardına koymasın diyi ver, bakalım ne yapacak?” Sanırım tırstı, söylemedi.

O yüzden kim ki dini günleri, halkın rağbet gösterdiği özel günleri dikkate almıyor, dahası fırça atıyorsa basın kıçına tekmeye, gitsin.

Roma bir günde kurulmadı,

İstanbul’da bir gecede fethedilmedi

O yüzden böylesine at gözlüğüyle dünyaya bakan fikir kabızlarını kendi hallerine bırakın. Uğraşmayın ki onların mutsuzluğu ve umutsuzluğu sizi de ele geçirmesin. Zira bu tür insanların vatana, millete, insanlığa bir faydaları yoktur ki size olsunlar. Hatta bu yazımı okuyan bu tarz kişi vatan kelimesine bile kafayı takacaktır. Çok da tın yani.

 Sanırım vatanın ne olduğunu en iyi memleketimizde yaşayan Suriyeliler bilir. O yüzden hükümetleri severiz-sevmeyiz, icraatlarını beğeniriz-beğenmeyiz, ancak sorun vatan ise inanın ötekisi teferruat. Vatanın olmadığında namusunda kalmıyor, dinin-imanında.

Bir kişi vardı ki bu benim ikinci tiplememe uyuyor, kendi vatanındaki polise askere atar tutardı. Yok, şöyleler, yok böyleler. Bir gün yolu Suriye’ye düştü. Dönüşte “polisimizin elini ayağını öpesim geldi” dedi. Savaşın henüz başlamadığı Suriye’de sakallı, bıyıklı, şişko kaba saba polislerin kendilerine ettikleri kötü muameleden sonra polisimizin ne kadar da iyi olduklarını anlatmaya başladı.

Kitap Zamanı; Said-i Kürdi’nin muhteşem eseri Risale-i Nur külliyatından İçtimai Reçeteler 1. Bu kitapta Bediüzzaman Hazretleri Kürt, Kürdistan gibi zamanının sakıncalı kelimelerini kullanmış, ancak kendisinin vefatından sonra bir takım Nurcu akımlar Kürdistan kelimesinin yerine Şark-ı Anadolu ve Kürdistan dağları yerine de Şark-ı Anadolu dağlarını kullanarak sansürden kurtulmayı denemişler. Kitap müthiş bir eser ve acilen okunması lazım.

MUTLU BAYRAMLAR-İDAVE PİROZIK BE