Oy verme hakkı Anayasamıza göre vatandaşlara verilen bir haktır. Bu hakkın kullanılması hem görev hem de sorumluluktur. Kaldı ki oy vermek ve seçim yapma görevi demokrasinin olmazlarından birisidir ve yönetim şekli cumhuriyet olarak belirlenmiş olan Türkiye cumhuriyetinde demokrasiyi sürdürmenin yollarından biri de seçim gitmek,oy kullanmak ve iktidarı belirlemektir.

Bu konu ile ilgili Anayasa maddesi; “T.C. Anayasası67. Madde


II. Seçme, Seçilme ve Siyasi Faaliyette Bulunma Hakları

Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir.

Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre yargı yönetim ve denetimi altında yapılır. Ancak, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının oy hakkını kullanabilmeleri amacıyla kanun, uygulanabilir tedbirleri belirler.

Onsekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı, seçme ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.

Bu hakların kullanılması kanunla düzenlenir.

Silah altında bulunan er ve erbaşlarla, askeri öğrenciler, taksirli suçlardan hüküm giyenler hariç ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler oy kullanamazlar. Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde oy kullanılması ve oyların sayım ve dökümünde seçim emniyeti açısından alınması gerekli tedbirler Yüksek Seçim Kurulu tarafından tespit edilir ve görevli hakimin yerinde yönetim ve denetimi altında yapılır.

Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak şekilde düzenlenir.

Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” demektedir.

Hal böyleyken bazı seçilmişlerin olayı başka taraflara çekmesi gerçekten anlaşılır bir durum değildir.

Vatandaşlar Yüksek Seçim Kurulu tarafından seçimlere girmeye hak kazandığı belirlenen her siyasasal partiye oy verebilirler. Görevlerini beğendikleri siyasal partiye destek vererek,oy vererek yerine getirebilirler.Hiç kimsenin bu haklarını ve tercihlerini yargılamaya da hakkı yoktur. Ama bizde durum farklıdır. Eğer birisi kendisi gibi düşünmeyen bir siyasal partiye oy vermiş ise buna karşı tepkisini çok farklı bir şekilde dile getirebilmektedir.Farzı misal Antalya Gündoğmuş İlçe Belediye Başkanı gibi. Sayın başkanın yaptıklarını gazete ve internet haberlerinden öğrendik. Haber şöyle;

"HDP'ye gönüllü oy veren alçaktır"

“Antalya'nın Gündoğmuş İlçe Belediye Başkanı AK Partili Mehmet Özeren, kent merkezindeki ışıklı panoda yayımlanan mesajında, 'Camide namaz kılıp sandıkta HDP'ye oy veren Kürt benim kardeşim olamaz. Kardeşlik yüce bir makamdır. Alçaktan kardeş olmaz. HDP'ye gönülsüz oy veren korkaktır. Gönüllü oy veren alçaktır' dedi.(16.09.2015 CNN Türk)

Mesajında Kürt halkına da seslenen Mehmet Özeren, şu ifadeleri kullandı: "Ey Müslüman Kürt halkı. Ya yine HDP'ye oy ver, düşmanım ol, alçak ol ya karşı çık yüreklerde bayrak ol. Ama unutma kardeşime ne kadar şefkatli isem, düşmanıma o kadar cebbarım. Türk milleti rabbimin kafirlere karşı kılıcıdır. 1000 sene kardeşim oldun. İslam düşmanı mason uşaklarına uyup, düşmanım olma. Düşmanıma ne yaptığımı, kendileri güç yetiremeyince seni sahneye süren haçlı güruhuna sor. Karar hala ümit kesmediğimiz Kürt milletinindir."

Başkan Mehmet Özeren, kendisine telefonla ulaşan DHA muhabirine, geçen hafta bir cenaze töreninde HDP'li olduğunu iddia ettiği bir grubun tatsızlık çıkardığını, bunun üzerine bazı siyasi partilerin de kendisini 'PKK sempatizanı' gibi gösterdiğini, söz konusu mesajı bu nedenle yayınladığını söylemekle yetindi.”

Burada ortaya konan ayrımcılığa dikkat etmek gerekiyor. Çünkü sayın başkanın durumun farkında olduğu açık. Çünkü bin yıllık kardeşliği de, İslami kardeşliği de, vatandaşlık kardeşliğini de, fikir ayrılığını da çok iyi biliyor. Tanımlamayı ve mesajı verirken de buna vurgu yapıyor. Ve doğal olarak elbette insanlık adına, kardeşlik adına, İslam adına ve yurttaşlık adına yanlış yapıyor. Bunu neden yaptığını da açıklıyor. Siyaseten kendisini eleştiren diğer siyasi partilerin korkusundan yaptığını belirtiyor. Tabi korkuyu eleştiri olarak yorumlayarak.

Şimdiye kadar Kürt meselesinde taraf olanları Müslüman olmamakla eleştiren kesimler vardı. Bunlara katılmasak da anlamak mümkündü. Ancak Müslüman olanların camiden çıkıp bir siyasal partiye oy vermelerin durumunda kardeşlikten çıkarılması, alçaklıkla suçlanması ve hakarete uğratılması çok yanlış bir yaklaşımdır. Bu işin muhatapları elbette sadece camiden çıkıp HDP’ ye oy verenler değil. İşin muhatabı demokrasiye, insan haklarına, Anayasaya, eşitlik ve özgürlüğe inanan herkestir. Eğer bu değerleri taşıyan herkes bu şekilde bir hakarete maruz kalıyorsa ülkeyi yönetmeleri için oy verdiklerimizi tekrar gözden geçirmemiz gerekmez mi? Bugün HDP’ ye oy verenler alçaktır diyen yarın bana oy vermeyen de alçaktır demeye oldukça müsait. Bu nedenle alçaklık muhataplığı değişkenleşebilir. Sayın başkanın kardeşlik düşüncesi bu şekilde ise bu iş zaten çoktan bitmiş demektir. Ama bu milletin çoğunluğunun başkan gibi düşünmediğini biliyoruz. Bu millet namazını da kılar oyunu da istediğine verir. Kem sözleri de sahibine iade eder.