Diyarbakır’da 31 Mayıs–2 Haziran tarihleri arasında Ortadoğu 1. Kadın konferansı düzenlendi. 26 ülkeden 250 delegenin katıldığı konferansta Ortadoğu ve Dünyadaki kadın sorunları tartışılarak, neler yapılabileceği konusunda kararlar alındı. Konferans çalışmalarını yürütmek ve devamını sağlamak için bir de koordinasyon kurulu oluşturdu.

Konferansta alınan kararların önemli olduğunu belirmek gerekir ancak bize göre en az kararlar kadar önemli olan konferansın başarılı bir şekilde yapılması ve tamamlanması olmuştur.

Her çalışmada olduğu gibi bu çalışmada da bir takım eksiklik ve aksaklıkların olması doğaldır. Ancak konferans iki yönüyle çok önemli bir adımdır.

Birincisi; Konferansın Kürt kadınları tarafından organize edilmiş olmasıdır

İkincisi; Konferansın Ortadoğu cenderesinde yaşayan kadınlara özgü olmasıdır.

Bu iki konu üzerinde hassasiyetle durmak gerektiğine inanmaktayız. Bilindiği üzere gerek bölgemiz gerekse Ortadoğu sürekli savaşlara sahne olmuş, çatışmaların eksilmediği bir coğrafya. Birinci dünya savaşından sonraki süreci bile ele alsak gerek ulusal kurtuluş mücadeleleri sırasında yaşanan olaylarda gerekse, Filistin meselesi ve son Arap baharında bölgede çok zor şartlar yaşandı.

Şüphesizdir ki yaşanan zorluklarda ve baskılarda en fazla canı yanan toplumsal kesimleri kadınlar oluşturmaktadır. Verilen her kayıp, yaşanan her olay, duyulan her acı mutlak sürede bir ana, bir bacı, bir eş, bir nine olan kadını yaralamaktadır. Bu büyük acıya rağmen seslerini en az duyurabilenler ise kadınlardır.

Eşini kaybeder sesi çıkmaz

Oğlunu kaybeder sisi çıkmaz

Kardeşini kaybeder sisi çıkmaz

Babasını kaybeder sesi çıkmaz veya çıkartılmaz.

O, payına acılar düşmüş yaşamın gölge tarafını temsil etmeye devam eder. Oysa Yaşam ortaktık ve bu alanda yaşanan sorunların da bilinmesi ve açıklanması gerekmektedir. Erkek egemen toplumun kendine has belirlemeleri ile oluşturulmuş olan yaşam standardı cenderesinde kadınlar ezilmeye uğradıkları sürece ülkelere ne demokrasi gelir ne insan hakları.

Yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan kadınların bu durum karşısında kendi kendilerini organize ederek hem sorunlarını hemde bölgesel sorunları tartışmaları ve çözüm aramaları kendi başına büyük bir olay olarak kabul edilmelidir.

İkinci önemli husus ise bu adımın Kürt coğrafyasında ve Ortadoğu kadınlarının katılımı ile gerçekleşmiş olmasıdır. “Karnından sıpayı sırtından sopayı eksik etmeyeceksin” anlayışının kabul gördüğü bir ülkede, toplumun en geri bıraktırılmış kesiminin en geri de kalmaya mahkûm olarak görülen Kürt kadınlarının bu çıkışının alkışlanması gerekir. Bu, kadının adeta kendini yeniden keşfetmesi olarak da algılanmalıdır. Kürt kadını yaşadığı bunca acıya ve uğradığı bunca haksızlığa rağmen son süreçte kendini yenileyerek kat ettiği aşama ile hem Türkiye’de hem de Ortadoğu’da öncü kadın gücü olmayı başarmış oldu.

Git evinde otur denilen, kadının yeri evidir denilen, toplumsal ve bireysel yaşamın sürdürülmesi için her alanda emeğinden faydalanılan ancak söz ve karar sahibi olamayan Ortadoğu kadınının kendi sorunlarını Kürt Kadın Hareketi öncüğünde bir konferansla tartışmaya başlaması elbette demokrasi ve insan hakları bağlamında olsun toplumsal yaşamda eşitlik adına oldukça önemli bir adım ve ilerlemedir.

Bu nedenle böylesi dev bir organizasyonu gerçekleştirme başarısı göstermiş olan Kürt kadınlarını tebrik ediyoruz. Konferansta alınan kararların başarılı olmasını diliyor ve destekliyoruz. Ancak hepsinden daha önemli olan adımın kadınların kendi başlarına ve kendi gayretleri ile böylesi organizasyonları gerçekleştirmeleri ve sorunlarını tartışmaya açmaları olduğunu da vurguluyoruz. Bu tür çalışmalar imrenilerek desteklenmelidir. Köstekleme çabalarının toplumun olumlu bir gidişata evirilmesine hizmet etmeyeceğini de hatırlatmak isteriz.

Ortadoğu’da kadınların acılarının azaldığı mutluluklarının arttığı zulme, işkenceye, taciz ve tecavüzlere, töre cinayetlerine kurban edilmedikleri bir yaşama sahip olmaları dileğiyle kadınları ve konferans sonuçlarını kutluyoruz.