*Ramazan ayı yavaş yavaş bitiyor.
Bu kutlu ve bereketli aya bir dahaki sene kim var, kim kala? Allah bilir.
Televizyon ekranlarından bu aya damgasını vuran hemşerimiz, komşumuz, medarı iftiharımız Nihat Hatipoğlu olmuştur.
Diyarbakırlı Akademisyen her gece sahur özel programları sayesinde tüm Türkiye halkının gönlünde taht kurmuştur. Allah kendisinden razı olsun.Yıllarca televizyonlarla böylesi insanlara hasret yurdum insanı ne geri zekâlıları dinlemek zorunda bırakılmıştı. İsmini tek tek anmanın bir manası yok.
*Gazetemiz yazarlarından Baykuş, İl Özel İdaresini masaya yatırmış. Keşke sevgili dostum bu durum mübarek Ramazan ayına has bir durum olsaydı. Hani oruçludur der, geçiştirirdik. Kendi çalışanları söylüyor neler, neler. Diğer kurumlarda çok mu farklı, kuru maaş alıp da kurumunda ortaklık kurup altlarında son model otomobiller mi dersin, jipler mi dersin, hak getire. Ama kutsal aydayız. Zamanı ve yeri gelince taşlar zaten yerine oturacaktır.
*Batman Emniyet Müdürlüğünün hemen duvar dibinde duran 5 yaşındaki küçük sizin de dikkatinizi çekti mi? Kanunlara göre küçük çocukların sokakta çalıştırılması, dilendirilmesi yasa ile suçtur. Peki, Emniyet Müdürlüğünün hemen dibinde aylardır oturan ve elindeki tartı aleti ile insanlara gülücükler saçan miniği, dikkatinden şüphemiz olmayan Emniyet Müdürlüğü dikkat etmiş midir?
Bu çocuk çok tatlı, çok masum ve gözlerinden de mutluluk fışkırıyor. Hani diyorum ki ben, şu mübarek Ramazan ayında bir sevap işlensen de Emniyet Müdürümüz Hasan Ali Okan bu çocuğun haliyle bir hâllense, ailesini ziyaret edip bu çocuğu devletin güvenli ve şefkatli eliyle kazansa, vatana, millete iyi bir nefer etse. Çünkü sokakta kalan çocuğun yarını da sokağın bir karanlığında yok olabiliyor.
*Batman’ı mesken tutan diyemicem, resmen talan eden Suriyeliler gerçeği karşısında şok oluyoruz. Akşamları günün yorgunluğunu atmak için bir çay ocağına oturmaya gör, arka arkaya rahatsız etmeye başlarlar. Tabii bir kısmı bunların Suriyeli de değillermiş, Urfalıymışlar. Pek anlaşılmıyor. Çünkü ikisi de Arapça konuşuyor ve ikisinin de tenleri filan tamamen aynı. Eğer bu kişiler Suriyeli mültecilerse hani insan üzülüyor, savaştır dersin anlayış gösterirsin. Ama en son savaşını 100 yıl önce vermiş bir şehrin, Urfa’nın sakini gelipte Batman’da Suriyeliymiş gibi dilenirse bu çok kötü. Gerçi her mülteci olanda dilenmiyor ki. Alın size Afganistanlıları. Bırakın dilenmeyi, hediye olarak çocuğuna bir şey vermenizde bile utanıp sıkılıyorlar. Çalışkanlar ve yüzleri de gülüyor.
*Ne oldum demeyecek, ne olacam diyeceksin. Vay be. Yılların müteahhitleri nasıl da bir bir tarih oluyor. Kimi parayı çarpıyor, gidiyor. Bir daireyi beş kişiye satan mı dersin? Trilyonlarca parayı bir gecede iç eden mi dersin? İflas edip kaçan mı dersin?
Adam memur, işe gittiği yok. Sabah akşam Diyarbakır caddesinde
Adam müteahhit, inşaattan anladığı yok. Para indirme telaşında
Adam emekli, emekli ikramiyesini ve maaşını ellisinden sonra tefeciye kaptırmış
Garip bir zaman ve garip bir dönemden geçiyoruz. Allah sonumuzu hayreylesin.