Sayın Başbakanın öğretmenlere yönelik son açıklaması doğrusu tüm öğretmenlerin yüreğini kanattı. Hem öğretmenlere saygı duyduğunu söylemesi hem de onları “sadece bir memur” olarak görüp, masa başında işini yapan memurla karşılaştırması bir talihsizlik örneğidir.
            Öğretmen sadece bir memursa bize de şunu sormak gerekir: Hangi memur bir sınıfta en az kırk öğrencinin hem annesi hem babası gibi davranarak onların her türlü sorununa koşabilir?
Hangi memur sınıfta ağlayan minicik öğrencilerinin gözyaşlarını mendiliyle silerek teselli eder? Hangi memur yarın öğrencime neyi nasıl öğreteceğim düşüncesiyle geceleri uykuları kaçar? Hangi memur bir sınıfta bulunan en az kırk kişinin ayrı karakteri, kırk ayrı aile yapısı olduğundan hareketle hepsiyle en ince duygularla ilgilenir? Hangi memur işini akşam evine götürerek eşine ve çocuklarına ayıracağı zamanı yarınki derse hazırlanarak  harcar?
Soruları çoğaltmak mümkün. ..
            Sayın Başbakanı öğretmeninin elini öperken gösteren fotoğrafı görünce çok üzüldüm. Eminim o fotoğraftaki öğretmeni de üzülmüştür. Şunu merak ediyorum eğer Başbakanı İmam Hatip Lisesini okuduğu dönemde sadece “memur” olan öğretmenler yetiştirseydi bugün bu makamlarda olup, dünyada sayılı liderlerin arasına girer miydi?
Öğretmen, devletin işini yapması bakımından tabii ki memurdur. Çünkü maaşını devlet ödemektedir. Ama o hiçbir zaman bir vergi memuru gibi bir memur değildir. Sadece evrakları inceleyip ona göre iş yapan, saat 8 ile 5 arasında mesaisini büroda geçiren kişi değildir.
            Sayın Başbakan da gayet iyi bilmektedir ki, öğretmenlerin çalışma süresini kendileri tayin etmemektedir. Zaten bakanı olduğu öğretmenleriyle yıldızı bir türlü barışamayan Milli Eğitim Bakanı da öğretmenlerin aldığı üç-beş saat ek dersine göz diktiği için, Sayın Başbakan da öğretmenler haftada 15 saat çalışıyorlar demeye başlamıştır. Ben de burada diyorum ki, öğretmenin çalışmasını saat hesabıyla ölçerseniz, baştan kaybetmişsiniz demektir. Çünkü hiçbir öğretmen saatine bakarak yarın ki dersine hazırlanmaz ve yazılı kağıtlarını okumaz, ki branş öğretmeni olan öğretmenler için bu kağıtların sayısı bazen binleri bulmaktadır.  Bu öğretmenlere yapılan apaçık bir hakarettir, aynı zamanda sayıları 700 bini bulan öğretmen camiasının sorunlarından ve çalışma şartlarından bihaber olmaktır.
            Bu açıklamaları ben iktidar sarhoşluğuna, Sayın Başbakanın her ankette artıyor gözüken oy oranının verdiği gurura bağlamaktayım. Sayın Başbakan da bilmektedir ki, insanı yücelten gurur değil alçakgönüllülüktür, tevazudur. Ben ilk dönemdeki mütevazi ve kalbi yumuşak Başbakanı özlüyorum. İnsanlara emir buyuran ve üstten bakan Başbakana alışamadım.
            Ve ben fakir fukaranın, garip gurebanın Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ı arıyorum. Ancak son sözlerinden anladığım kadarıyla O’nun onlara ihtiyacı kalmamıştır. Olsun ne yapsınlar, onlar da diğer seçimde kendilerini anlayan birilerini bulurlar.