Geçen hafta bir film izledim.
Alman Sineması’nın başarılı temsilcisi
‘’Türk asıllı Alman‘’ İlker Çatak’ın
‘’Öğretmenler Odası‘’
(Das Lehrerzimmer) filmi.
Filmde bahsedilen
“Sıfır Tolerans‘’ uygulayan bir okul.
Almanya’nın yeni yüzü.
“Sıfır Tolerans‘’ adı altında
eğitimin sorun yumağını
nasıl büyüttüğünü sahnelemek istiyor.
Eğiticinin, eğitim sistemi üstünde
tüm yaptırım olanaklarını
kaybettiğinin farkında mıyız?
Öğretmen adeta
‘’hoşluk yaratmakla ‘’ yükümlü
bir oyuncu oldu.
Film bir iki olay örgüsü ile
sürüp gidiyor.
Bizim zamanımızdaki
okul disiplin kuralları benzer.
İlkokul dönemlerinden hatırladığım;
Tek ayak üstünde bekletilme,
cetvelle sıra dayağı
sıradan şeyler gibi algılanırdı.
Ne de olsa; aileler çocuklarını
“eti senin ,kemiği benim diyerek”
Teslim etmişlerdi okullara, öğretmenlere.
Sıfır tolerans politikası
geçmiş zamanlardaki düşüncenin
günümüzde sürüp gitmesi mi?
Peki “Sıfır tolerans” politikası nedir?
Sıfır tolerans = en küçük hataya bile
izin vermemek, kabul etmemek.
Sıfır tolerans kendi kendine uygulanabilir.
Size rapor veren bir gruptan veya
İdareciler tarafından sizden beklenebilir.
“Hatasız kul olmaz!” söyleminin karşıtı.
Okullarda ““Sıfır Tolerans”
genellikle karmaşık olan ve
politik çözümleri kolay olmayan sorunlara
halkla ilişkiler dostu bir politikacı çözümüdür
diyenlerin yanında, farklı düşünenler de var.
Devam edecek