Gazetecilerin işi zor. Bir konu hakkında yazı döşersin başlar birileri ver yansın etmeye.
Alın size gazetemiz Batman Çağdaş’ta yayınlanan “naylon çadırda eğitim” haberi.
Valilikten, Milli Eğitimden tutunda devletin en üst tepe noktalarındaki zevatlar bile bir anda asparagas haber olarak nitelendirmeye giriştiler.
Delil karartma dedikleri şey bu olsa gerek.
Yok efendim haber yalanmış, yok orada öyle bir çadır yokmuş, yok arada husumet varmış.
Deklanşörün aldığı görüntü var mı, yok mu?
Allah aşkına o çadırı ve bayrağı uzaylılar mı dikti?
Halkın haber alma hakkı kutsaldır ve kimsenin de olayı saptırmasına gerek yoktur.
Eğitim durumumuz ortada.
Tamam, hakkını vermek lazım. Bu hükümet döneminde birçok konuda olduğu gibi derslikler ve öğretmenler konusunda müthiş bir atılım mevcuttur.
Ancaaak, bir çiçekle bahar olmadığı gibi, bir günlük bakımla da ağaç olmaz. Sen 80 yıl boyunca bir yeri ihmal edecek, sorunlarını görmeyecek ve dahası kimliğini bile inkâr edeceksin ve sonrasında da bir günde bütün problemler çözülecek diye de bekleyeceksin. 
Evet, bu bölgede halen bir takım sorunlar vardır, devam etmektedir.
Büyük yatırımlarda yapsanız, paralarda akıtsanız sorunlar bir günde bitmeyecektir.
Öyleyse delikanlı gibi evet bizim şöyle şöyle sorunlarımız vardır diyecek, diyebileceksin.
Öyle inkar etmelerle, aba altından sopa göstermelerle bir meseleyi halledemezsin.
Konu milli eğitim olmuşken bir başka konuya daha değinmekte fayda var.
Eğer Vali Bey, Milli Eğitim Müdürü gerçekten bir şeylerin üstüne gitmeye niyetleri varsa hodri meydan;
İlçe ve köylerde bildiğiniz üzere uzak köylerden kalabalık yerleşim yerlerine taşımalı eğitim mevcut. Ben merak ediyorum ihale yoluyla kiralanan araçlarla ilgili milli eğitim yetkilileri ne gibi şartlar koymuşlardır. Benim bildiğim kadarıyla mesela TÜPRAŞ gibi kurumlarda en fazla üç yaşındaki arabayı kabul etmektedirler ve ihale şartnamesinde de aynen bu mevcuttur. İhaleyi alan firma asla daha eski bir araç getiremez. Taşımalı eğitim için ihale yoluyla tutulan araçlara bakın hele. Radyatör açıkta. Pencerelerde herhangi bir muhafaza yok. Araba leş gibi. Modeli de en az on-onbeş yıllık. Adam birkaç araca sığabilecek öğrencileri tek araca balık istifi gibi yerleştirmiş. Eğer bunu da inkâr etme refleksiyle hareket edeceklerse bir şey demeyeceğim. Ama biraz vicdan, biraz insaf varsa birilerinde bu yazıyı okuduktan sonra tek tek tebdili kıyafet taşımalı eğitim ile ilgili bir istihbarat yapsınlar. Özelliklede ilçelerden başlasınlar. Görsünler manzarayı.
Bir diğer konu beslenme. Yine muhatap milli eğitim yetkilileri. Gözden ırak olduğu için midir bilinmez ama ilçelerde öğrencilere ikram edilen öğlen yemeklerini bir gözden geçirdiniz mi? Yemek menüsünde iki kahraman vardır ve bunlar sürekli başroldedir. Patates ve makarna.
Bütün yemekler bizim için bir nimettir ama hani bazen şöyle kaliteli, bol proteinli ve tatlı tabaklı olmaz mı öğrenci yemekleri? Aslında çok daha kaliteli yemeklerde ikram edilebilir. Mesela balık, köfte, döner. Devletin bunun için kaynakları da vardır ama acaba diyorum, tıpkı taşımalı eğitimde olduğu gibi müteahhit mi var bu işin içinde?
Aslında iş adamına da kızmıyorum. Mevzuat gereği ihale yapılıyor ve Batmanlı müteahhitlerde kırıma gidiyor. Sonra da üç kuruşa alınan ihalede şurdan kırp, buradan düş misali hizmet ve üründe kalite düşüyor.
Vali ve Milli Eğitim Müdürünün şunu kabul etmesi gerekiyor; ORTADA BİR SORUN VAR
Bu sorunları görmezden gelmek, inkâr etmek fayda vermez.
Aslında biz gazeteciler kendilerine de fayda sağlıyoruz. Memurlarınızın 8-5 mesai içerisinde elde edemedikleri (!) bilgi ve durumları kendilerine ulaştırmış oluyoruz.
Köylerde ve ilçelerde sorunlar var. Özellikle milli eğitim ile ilgili olarak taşımalı eğitim ve beslenme ile ilgili konuda yukarıda yazdıklarım ufak bir çalışma ile tespit edilebilecek durumdadır.
2012 yılında Avrupa Birliğine adım adım yaklaştığımız bir dönemde korkarım bu yazdıklarımız da, çadır okul haberi gibi yalanlanıp “tu kaka” ilan edilecek.
Bizde deklanşöre basıp haberi yaygın basına servis edecek, dahası tüm dünyaya ilan edeceğiz.
Bir değişle ve nükte ile yazıyı sonlandıralım;
Ferman Padişahınsa Dağlar bizimdir.
İnkâr etmek adettense tüm Dünyaya servis etmek de bizim vazifemizdir.