Anayasa değişikliğinden sonra acilen yapılması gereken yasal düzenlemelerden birisi olan Memurların toplu sözleşme hakkı düzenlemesini içeren yasa normal zam artışlarının yapılması gereken ocak ayından aylar sonra meclis genel kurulunda kabul edilerek sayın cumhurbaşkanının onaylarına sunuldu.
Yasa daha evvel çıkarılan 4688 sayılı yasada düzenlemeler yapılarak kabul edilmiş bulunmaktadır. Yasanın onaylanmasından sonra bir aylık süre sonunda toplu görüşmelere geçilecek, bu çalışma şayet bitirilebilinirse bir ayda bitirilecek, bitirilemeyecekse hakem heyetine gidecek, oradan zam oranı belirlenecek ve zamlar maaşlara yansıtılacak.
Sendikanın “S” sinin bile bulunmadığı dönemlerde memur maaş artışları hiç gecikmeden kararlaştırılır ve hesaplara aktarılırdı. Ancak ne hikmet ise yasada zamanı belirlenmiş olmasına rağmen hükümet bu düzenlemeyi zamanında yapma ihtiyacı hissetmemiştir. Bu durum konfederasyonların durumları ve üye sayıları ile bağlantılı bir durum olarak görünmektedir.
Malum toplumsal yapımız gereği güçlünün yanında bulunmayı bir meziyet sayan, komşuda pişer bize de düşer mantığı ile hareket edip, bindiğimiz dalı kesmekte tereddüt etmeyen cinsteniz. Sol güçlüyken solcu sendikalara yönelir, sağ iktidardayken cümleten sağcı olmayı meziyet sayarız. Durum değişmedi yine. Şu anda üye sayısı itibariyle ülkemizin en fazla üye sahibi konfederasyonu Memur- Sen. Memur-Sen’in hükümete yakınlığı ile bilinen sendika olduğunu söylemeye gerek yok. Hatta kamu da öyle bir yöntem geliştirildi ki yönetici olmanın temel unsurlarından birisi bu sendikaya üye olmaktan geçer oldu. Doğal olarak bu durum konfederasyonu toplu sözleşme masasının başına oturtmaya yetti.
1990’lı yıllarda memurların sendika kurmalarından ve hak talebinde bulunarak toplu sözleşmeli, grevli sendikal hak mücadelesinden bahsettiklerinde “katır doğurmuş” gibi mücadeleyi seyredenler şu anda en yetkili sendika olarak o toplu sözleşmenin memur tarafının başkanlığını yürütecekler. Durum böyle olunca doğal olarak hükümetin ne toplu sözleşme yasasını zamanında çıkarmak ne de memur maaş zamlarını zamanında düzenlemek gibi bir zorunluluk hissetmesi de söz konusu olmadı.
Bu gidişata göre memur maaşları yılın ilk altı ayının sonuna zar zor yetişecek bir durumda iken en büyük konfederasyondan ses çıkmıyor olması hayra alamet mi sayılmalı, yoksa derin işbirliğinin izleri olarak mı algılanmalı bilmiyoruz ama dileriz biz yanılan tarafta oluruz ve bu sessizliğin ardından memurların lehine bir karar çıkartılır.
Yasanın hazırlık döneminde merak edilen konulardan birisi de özel idare ve Belediye gibi yerel yönetimlerin çalışanları için nasıl bir uygulamanın gerçekleştirileceğiydi. Düzenleme ile bu durum da ortaya çıkmış oldu. Karışıklık yaratmadan kısaca belirtelim. Belediye ve Özel idare çalışanları tıpkı işçi sendikaları gibi yönetimle oturup toplu sözleşme imzalayacaklar. Bir tarafta sendika diğer tarafta kurumuna göre vali ya da Belediye Başkanı bulunacak.
Yasal düzenlemenin getirdiği büyük bir avantaj da bulunmaktadır. Yapılan ek düzenleme ile bu güne kadar Memurlarla yapılan toplu sözleşmeler nedeniyle yapılan ödemelerden dolayı haklarından yersiz ödeme yaptıkları gerekçesi ile işlem yapılan kamu çalışanlarına da bir af düzenlemesi getiriliyor. Yani bu güne kadar Anayasanın doksanıncı maddesine rağmen, Danıştay’ın kararlarına rağmen, İLO çalışma şartlarına rağmen bir türlü aşılamayan bürokratik kafaya meclisten bir kez daha yanıt verilmiş oldu. Bu sayede zaten anlamsız olan bu konu ile ilgili işlemler de kendiliğinden bitmiş oldu. Ancak olan yapılan ödemeleri kalem kalem hesaplayıp memurlara ödettirilmek üzere yollayan zahmetkeşlere oldu. Dileriz bundan sonraki süreçler için bu konu örnek olur.
Bundan sonra Memur sendikalarına ve sendikacılarına düşen görev iktidar yalakacılığı değil, makam sahibi olmak için sendikal kimliği kullanmak değil gerçekten memurun haklarını savunmaktır. Bakalım görelim. Kimler önce sararacak!