Mayınlar son dönemde canımızı an çok acıtan silahların başında geliyor. Daha evvel binlerce insanın yaşamına mal olan mayınlar son dönemde toplumsal katliam diyebileceğimiz düzeylerdeki cinayetlerde kullanılmaya başlanınca daha çok dikkat çekmeye başladı.
Mayınları diğer silahlardan ayıran bir özelliği var. Sinsiliği, gizliliği ve kör olarak hedefe yönelmesi. Mayın döşendiği andan itibaren kimi hedeflediği belli olmayan bir canavara dönüşür. Döşeyeni bile ondan sonra kendi hedefidir. Canlı cansız, suçlu suçsuz, kadın erkek, çocuk olgun, yaşlı genç, insan hayvan onun için fark etmez yeter ki gelsin ve onun bulunduğu alana dokunsun onu yok etmesi için yeterlidir.
Toplum olarak 31 Temmuz 2010 tarihinde Batman Meymuniye faciasında, Son olarak da 16 Eylül 2010 tarihindeki Hakkâri Geçitli köyündeki mayın olayında mayının ne kadar büyük bir felaket yarattığının farkına vardık.
Ancak biz bu konuda daha evvel de uyarıda bulunmuş ve dikkatleri mayınlara çekmeye çalışmıştık.26 Mayıs 2009 tarihinde mayınlarla ilgili bilgilere içeren yazımızı sizinle tekrar paylaşmayı düşündük.
“MAYINSIZ BİR TÜRKİYE
26 Mayıs 2009, 12:05
Geçenlerde yazdığımız bir yazıda sizlere mayınlar konusunda bilgiler vermeye çabalamıştık. Bugün de sizlerle bu konu hakkında bazı bilgileri paylaşmak istiyorum. Uluslararası arenada Ottowa anlaşmasından sonra anti personel kara mayınları konusunda önlem alma çabalarının arttığını en azından niyet olarak görebilmekteyiz. Ülkemiz bu anlaşmayı 2003 yılında onaylamıştır.
Elde edilen verilere göre Türkiye anti personel kara mayınlarını ellinde en fazla bulunan dünya ülkesi konumunda bulunmaktadır. Bu konunun gerekçeleri kabaca üç ana nedene dayandırılabilir;
1- Eğitim amaçlı olarak elde bulundurulan mayınlar
2- İç çatışma nedeniyle kullanılan ya da yerleştirilen mayınlar
3- Sınarlarda sınır güvenliği amacıyla bulundurulan mayınlar
Mayınlar da tıpkı koruculuk sistemi gibi ilk bakışta göz ardı edilen ancak topluma büyük acılar yaşatan konuların başında gelmektedir. Her ne kadar eldeki veriler bir birine tutmuyorsa da Türkiye’nin 2 milyondan fazla mayına sahip olduğu bilinmektedir.
Türkiye’de 2002 yılından bu yana faaliyet gösteren “Mayınsız Bir Türkiye girişimi” aktivitelerini devam ettirmektedir. Kara mayınları ve bunların yol açtığı sorunlarla ilgili olarak derinlemesine bir araştırma başlatılması, araştırma sonuçlarının, "Bilgi Edinme Yasası" çerçevesinde, kamuoyuna aktarılarak, toplumsal bilinç ve duyarlılığın geliştirilmesi, mayınlı bölgelerde çocuklar başta olmak üzere, sivil halkın mayın tehlikesine karşı Mayın Sorunu konusunda eğitilmesini amaç olarak benimseyen girişim; Aşağıda belirtilen kuruluşların bir araya gelmesiyle oluşturulmuştur.Türk Tabipleri Birliği (TTB) Türkiye Sakatlar Derneği (TSD) İnsan Hakları Derneği (İHD) İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlum-Der) Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği (Göç-Der) Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Düşünce Suçuna Karşı Girişim Fiziksel Engelliler Federasyonu Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De Küresel BAK Küresel Eylem Grubu Barışa Pedal Grubu ve Öğretim Üyeleri Derneği.
Mayın Yasağı Anlaşması, 1 Mart 1999 tarihinde yürürlüğe girdi. Anlaşma, yürürlüğe girdiği tarihten bu yana, 10 yıl boyunca mayından etkilenmiş alanlarda yaşayan birey ve toplumların hayatında bir fark yarattı.
 
Geçen 10 yılda anlaşmaya dahil olan ülkelerin sayısı artmaya devam etti ve 1999 yılında 40 ülke iken 2009 yılında 156 ülkeye ulaşıldı. Taraf Devletler, geniş arazileri temizleyerek bu arazileri verimli bir şekilde yeniden kullanıma açtı; mayından etkilenmiş olan toplulukları anti personel mayın ve diğer patlamamış mühimmatın oluşturduğu risklere karşı eğitti; karamayını mağdurlarına destek oldu ve haklarını korudu; stoklanmış milyonlarca mayını imha ederek bunların bir daha asla toprağa döşenmemesini sağladı. Bugün anti personel mayın kullanımı, kuraldan ziyade istisnadır ve bu silahların ticaretine neredeyse son verilmiştir. Mayın temizleme ve risk eğitimi programları sayesinde yeni karamayını kurbanlarının sayısı düzenli olarak azalmıştır. Ancak mayınsız bir dünyaya giden yolda hala pek çok güçlük bulunmaktadır; bu güçlükler özellikle - sadece değil â?“ bir düzine ülkede karamayını mağdurlarının hayatında gerçek ve kalıcı bir değişim yaratma alanında göze çarpmaktadır.
 Tükiye, Ottowa Sözleşmesi’ni 2003 yılında imzaladı ve 2004 yılında da Taraf Devlet oldu. Bunun anlamı şuydu: Türkiye 2008 yılı 1 Mart’ına kadar stoklarındaki mayınları imha edecek, 2014 yılına kadar da toprağa döşeli mayınları temizleyecek, kurbanlara yardım konusunda da gerekli adımları atacaktı. Türkiye, ne yazık ki, şu anda stoklarındaki mayınların imhasını tamamlayamayan üç ülkeden birisidir. 2007 sonu itibariyle Türkiye’nin stoklarında 2 milyon 616 bin 770 mayın bulunuyor. 2008 yılının Haziran ayında Türkiye, Taraf Devletlere elinde kalan bütün mayınların fünyelerinin çıkarıldığını bildirdi. Bu mayınların imha süreci içinde atılmış önemli ve geri dönüolmayan bir adımdır. Ancak, imha sürecinin tamamlanmamış olması ve buna ilişkin bir tarihin verilmeyişi bu konudaki kaygıları sona erdirmiyor.
Son dönemde yapılan konu ile ilgili toplantıda Ülkemizde aşağıda belirtiline önlemlerin acilena lınması istenmiştir;
1-    Stoklardaki mayınlar hemen imha edilsin.
2-    Toprağa döşeli mayınların temizliği ile ilgili program açıklansın.
3-    Mayın/UXO patlamasından sağ kurtulanların ihtiyaçları giderilsin ve hakları yasal güvence altına alınsın.
4-    Acilen Mayın Eylem Merkezi kurulsun.
5-    Mayın/UXO patlamasından ölen ya da yaralananlara yönelik veri tabanı oluşturulsun.”