Yirmi altı yıldır günlük yazılarla Batman’ın saygıdeğer halkının karşısındayım. Geçen zaman sürecinde sanırım her yıl 1 Eylül günü barış ile ilgili yorum yapmışımdır.
Vicdanımın ve inancımın gereği Barış kavramını hep sahiplenmişimdir.
Barış, kutsal bir kelimedir. Çünkü İslam’ın kelime anlamı ile ilgilidir. Bu konuda detaylı bilgi vermeyi gereksiz görüyorum.
Özgür Anskilopedi’de Barış kavramının ne anlama geldiğine bakalım: “Barış kelimesi genel anlamda düşmanlığın olmaması anlamında kabul görülür. Başka bir anlatımla kötülükten, kavgalardan, savaşlardan kurtuluş, uyum, birlik, bütünlük, sukunet, sessizlik, huzur içinde yaşamak olarak da tanımlanabilir. Barış halk arasında hoş geldiniz olarak da karşılanabilir. Barış kelimesi duygusal bir durum içinde kullanılabilir. Bir insanın kendisiyle barışık olması, kendi içinde bir denge, sakinlik, huzur içinde olması buna örnek gösterilebilir.”
Bu köşede ısrarla barışı savunurken, şiddeti, kirli savaşı dayatan her türlü düşünceye karşıtlığımı açıkça ifade etmişimdir. Hendek ve barikatlarla, mayınlarla, güçlü patlayıcılarla, canlı bombalarla hak aranamayacağını, bunların hak arama yöntemleri olamayacağı görüşünü savunmuşumdur. 
Öte yandan bu ülkenin var olan Kürd sorununun ancak adaleti gözeten uygulamalarla çözüme kavuşturulabileceğini, tank, top atışları, uçak sortileri ile huzuru yakalayamayacağımız gerçeğini de dillendirmişimdir. Bu ülkeyi idare edenler dahil hemen hemen herkes silahların çözüm olmadığını beyan etmişlerdir. Çözüm Süreci’ni o nedenle savunmuştum. 
Çözümsüzlüğe hizmet eden politikaların terk edilmediği gerçeğini gözlemliyorum. Suriye gerçeğinden dersler çıkarılmalıdır. Demokratik/barışçıl yol ve yöntemlerle hak aranmalı, sorunların çözümü halkın insan hakları bilincinin geliştirilmesinden geçtiği gerçeğini kabullenmeliyiz. Ortadoğu'da silahlar sadece kaosa, iç savaşlara hizmet eder düşüncesindeyim. O nedenle barışla ilgili daha önce de ifade ettiğim düşüncelerimi bir kere daha arz ederek, barış için dua ediyorum. 
İnsanoğlunun kısacık bir dünya hayatı var. Sayılı yıllar adına dünya denilen gezegende yaşam süren insanlar ölüp gidiyorlar. Kimilerine göre ölüm ebedi bir yok oluş, kimilerine göre ise yeni bir ebedi hayatın başlangıcıdır.
İnsanın ölümle ebedi bir yok oluşa gitmeyeceğine inananlardanım. Bir Müslüman olarak bu dünyanın bir imtihan yeri olduğuna, burada insanlara ve tüm canlılara iyilik yapanların öldükten sonra yeniden dirileceklerine ve yaptıkları iyilikler ile kötülüklerin hesabını vereceklerine, zulmedenlerin ise cezalandırılacaklarına kesinlikle inanıyorum. O nedenle bu bilinçle her meseleye yaklaşıyorum.
İnandığım yüce değerler, yani İslam’ın öğretileri bana daima iyilerin yanında, kötülerin karşısında yer almayı emretmektedir…
Geçici Dünya hayatında insanların mutlu bir yaşam sürebilmesi için her meseleye sorumluluk bilinciyle yaklaşıyorum. O inancım gereği öldürmeyi değil, yaşatmayı savunuyorum…
Tüm dünya, tüm insanlık için o nedenle ‘barış’ kelimesini savunmayı görev biliyorum…
Değerli Okurlar, bugün 1 Eylül. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ardından insanlık ailesinin büyük bir yıkıma gideceği görülünce akıllı insanlar barış için girişimlerde bulunmuştular. Dünya gezegenindeki sorunları asgariye indirmek için adına ‘Birleşmiş Milletler’ denilen bir teşkilat kurulmuştu.
Söz konusu teşkilatın 1 Eylül tarihini ‘Dünya Barış Günü’ olarak ilan etmesinin üzerinden onlarca yıl geçti. Ne yazık ki dünyanın bazı ülkelerinde hala kan akmaktadır. Ne acıdır ki kan akan ülkelerin başında Türkiye gelmektedir…
Bir Müslüman sorumluluk bilinciyle meseleye yaklaşıyorsa, barıştan yana olmalı, barışı savunmalı ve anaların kanlı gözyaşı akıtmalarına seyirci kalmamalıdır…
Eğer köyde yaşıyorsak ve köyümüzde bir kavga varsa, orada barış için çaba göstermeliyiz. Eğer bir beldede, ilçede, şehirde veya ülkede yaşıyorsak yine sözünü ettiğim yerlerde kavgalar, ölümler yaşanıyorsa, sorumluluk bilinciyle hareket edip barışı savunmalıyız. Çünkü dinimiz İslam’ın öğretilerinden bunu anlıyorum.
Ne yazık ki dünyanın en sorunlu ülkelerinden birinde yaşıyoruz. Adaletin gözetilmemesinden kaynaklı olarak ülkemizde ciddi sorunlar yaşanırken, bölgemizin cayır cayır yandığını, bu yangına körükle gidildiğini gözlemliyorum…
BARIŞ İSTEYENLERİN SESİ DAHA GÜR ÇIKMALIDIR…
Müslüman Kürt halkı kadar dünyada kitlesel olarak belki de barış için alanlara inen bir topluluk yoktur. 
Savaşın acı faturasını ödeyen her topluluk için barış vazgeçilmez bir kelimedir.
Dünya tarihine baktığımızda onlarca yıl sürse bile her savaşın barışla sonuçlandığını görüyoruz.
Ülkemizde de artık aklın gereğinin yerine getirilmesi ve sorunların silahla, ölümle, kan ve gözyaşıyla değil, barışçıl yöntemlerle çözüme kavuşması gerektiğine inanıyorum. Bu inanç gereği barışı savunuyorum…
Barışı savunanların sesi bu ülkede daha gür çıkmalı, savaşı, kanı, öldürmeyi isteyenlerin seslerini bastırmalıdır…
Barışı istemek için çok büyük nedenlerimiz, gerekçelerimiz var. Her şeyden önce çok büyük acılar yaşadık, yaşıyoruz. Coğrafyamız yıllardır kan gölüne döndü, her gün fidan gibi gençleri kara toprağın bağrına veriyoruz…
Uygulanan politikaların faturası karşımızda duruyor. Bu faturayı uzaylılar değil, bizler ödüyoruz…
Bir Eylül Dünya Barış Günü’nü, böyle bir coğrafyanın insanları kitlesel etkinliklerle karşılıyor ve yaşadıkları acıları içlerine gömüp, ısrarla ‘barış’ı dillendiriyorlarsa, ‘savaş değil, barış istiyoruz’ diye haykırıyorlarsa, oturup düşünmek gerekir…
Sadece oturup düşünmek yetmez, bu gerçekleri adalet mizanında tartmak gerekir…
Savaş değil, barış diyen, barış özlemiyle yollara dökülen, alanları dolduran bir halk gerçeğini görmek ve takdir etmek gerekir…
Evet, dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyorum. Dünyada 1 Eylül günü on binlerce insanı sokaklara inip kitlesel gösteriler düzenleyen, büyük mitinglerle barışı dillendiren başka toplumlar göremiyorum…
Varsa, birileri bana göstersin…
Barışçıl taleplere kimsenin kulaklarını tıkamaması gerektiğine inanıyorum.
Duyarlı insanlar, barıştan yana olanlar bu ülkede seslerini daha da yükseltmelidir. 
Savaşı, şiddeti savunanları mahkum etmeliyiz. 
Kim barıştan yana bir dil kullanmıyorsa, ona karşı çıkmalı, yanlış kimden gelirse gelsin eleştirmeliyiz. 
Barış yanlıları kazanmalıdır. 
Savaş isteyenler kaybetmelidir. 
Çünkü savaş isteyenlerin bu topluma hep kaybettirdikleri açık bir gerçektir. 
Bu duygu ve düşüncelerle 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyor, bu günün tüm insanlık ailesi için hayırlara vesile olmasını, sağduyunun ülkemizde de hakim olmasını diliyorum.