Kürtler ve Kürtlükle tanışma döneminde referans olarak incelediğim kitaplardan birisi de Dr. Heinz Gstrein’in tarafından kaleme alınan ve Selçuk Barlas tarafından Türkçeye çevrilen “Avukatsız Halk Kürtler” adlı kitaptı.
O dönemlerde Kürtçe yazmak veya Kürtçe kaynaklardan yararlanıp bir şeyler öğrenmeyi hak getire. O günlerden bugünlere köprünün altından çoook sular geçti. Ne köprü o köprü ne de altından geçen sular aynı sular.
Bu değişim hem dünyada hem ülkemizde kendini açıkça göstermekte. Demokrasi ve insan hakları konusunda sağlanan ilerlemelerin yansımalarını bütün alanlarda gördüğümüz gibi Kürtler konusunda da görmekteyiz.
Bu yazıda Kürt tarihinden falan bahsetmeye niyetim yok. Üzerinde hassasiyetle durulması gereken konu ayrılıklar üzerine kurulu olan Kürt tarihinde bundan sonra birlikte hareket etme mantığının nasıl sağlanabileceği meselesidir. Tabi bu amaç ve istek insanca yaşamak için gerekli olan temel insan haklarına sahip olma gayreti olarak algılanmalı.
Kürt coğrafyasını ve Kürtleri incelediğinizde karşınıza çıkan hep birbirlerine karşı acımasız kendilerinden olmayanlara karşı ise inanılmaz bir sadakat anlayışına tanıklık edersiniz. Birbirlerine tahammül etme yerine başkasının önünü açmayı tarih boyunca daha fazla tercih eden bir kavim veya halktan bahsediyoruz.
Ne zaman birlikte hareket etmeleri gerekse birilerinin bu birlikte hareket etme algısının içine çomak sokarak ayrılık yarattığını görmekteyiz.
Bu hem uzak tarihimizde hem yakın tarihimizde böyle olmuştur. Son yıllarda ortaya konan çabalar ise Kürtlerin arasına konulan bu nifak tohumlarının ayıklanmasına yöneliktir. Barışçıl anlayışlar ve adımlar her nedense bazı kesimler tarafından farklı olarak algılanmak istenmekte ve ötelenmeye çalışılmaktadır. Oysa eğer birlik hedefleniyorsa ayrılıklara son vermek gerektiği de kabul edilmek durumunda.
Ötekileştirerek,
Dışlayarak,
Kin besleyerek,
Düşmanlık ederek,
Geçmişin hatalarını her dakika yineleyerek ortaya konulacak tavırlar
Kürtlerin amaçlarına ve birlikteliğine asla hizmet etmez.
Kürtler eğer ortak hedeflere doğru yelken açmak istiyorlarsa bütün sınıfsal ve sosyal katmanları ile barışarak bu yolu yürümek durumunda olmalılar. Kendinden olanları dışlayan ve ötekileştiren anlayışlarla birlikteliği ve amacı yakalamak mümkün değil.
Hal böyle olunca Kürtlerin Belediye Başkanlığı seçimlerinde de ortak amaçlar ve çıkarlar etrafında kenetlenmesi kendi yararlarına olacaktır. Denilebilir ki zaten bölgede Kürt olmayan aday yok ki? Doğru bir belirleme ancak kendini Kürt olarak tanımlayanların birlikte hareket etme konusunda ortaya koydukları tavır ve davranış eğer kişisel çıkarları aşıp toplumsal amaçlara hizmet ediyorsa o zaman bir adaya gelmelerinden de bir sıkıntı olmaması gerekir.  Mesele düne kadar şöyleydi bugün neden böyle oldu meselesi değil. Kim ne zaman ve hangi aşamada doğruyu yakalamışsa onu o zamandan sonra doğru kabul etmek gerekir ve kucaklamak gerekir. Herkesin ortak amaçları hedefleme hakkının var olduğunu, herkesin aidiyet hakkının var olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Eğer geçmişin yanlışlıkları bilindiği halde geçmiş tavırlar sergilenirse bilinmelidir ki başarılı olma şansı yok olur.
Kürtler ve onların beyleri arasındaki iç anlaşmazlıkları tespit eden Ehmedê Xanî bakın neler söylüyor;
Mümkün mü çark-ı feleğin dönmesi lehimize?
Mümkün mü bir şans yıldızının doğması bize?

…………………………………………………………………..

Şaştım kaldım Allah'ın hikmetinde
Acaba Kürtler bu dünya devletinde

Neden böyle hep mahrum kalmışlar?
Neden hep böyle yönetilen olmuşlar?

Çünkü kendi aralarında birlik sağlamazlar
Hep ayrılık ve isyanlar içerisinde yaşarlar

Eğer biz de birlik ve beraberlik içinde olsaydık
Birbirimize uyup aramızda ittifak oluştursaydık

O zaman tamamlayacaktık hem dini hem devleti
Ve elde edecektik o zaman hem ilmi hem hikmeti

Tüm bu Romlar, Araplar ve Farslar
Hepsi bizim için hizmetçi olacaktılar