H.D olayı geçen hafta gündeme damgasını vuran gelişmelerden birisi oldu. Roboskê katliamının yıldönümüne deng gelmesi nedeniyle üzerinde fazla durulmadıysa da gerek yerel basında gerekse ulusal basında yer alan ve üzerinde hassasiyetle değerlendirme yapılması gereken bir konu ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmemiz gerekmektedir.
Bu konu töre cinayetleri veya namus cinayetleri meselesidir. Suç ve ceza meselesi tarih boyunca tartışıla gelen bir konudur. Çağdaş dünya artık suç ve ceza meselesinin orantılı bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiği konusunda hemfikirdir. Eğer ortada bir cezalandırılması gereken bir suç unsuru varsa öncelikle suçlunun belirlenmesi gerekir. Asıl suçlu veya suçluları ortaya çıkarmadan veya bunlar bilindiği halde işin gelenek ve görenekler veya törelere mal edilerek zayıfın ortadan kaldırılması şeklinde sonuçlandırılması aklın ve vicdanın kabul edebileceği bir şey değil.
Toplumun genel kabullerini hiçbir zaman değerlendirme dışı bırakamayız. Toplumun gelenek ve göreneklerini elbette dikkatle ve hassasiyetle izlemek durumundayız ancak bu algı bir hatanın bir yaşamla sonuçlandırılması anlamına gelmez. Hele hele zulme uğranılarak, kullanılarak, baskı altında gerçekleştirilen veya gerçekleşen hatalar nedeniyle zayıf halkanın yok edilerek durumdan kurtulmaya çalışmak doğru sonuç olarak algılanamaz.
Diyarbakır’da meydana gelen cinsel istismar meselesinden kaynaklanan bir H.D cinayeti ile karşı karşıya bulunmaktayız. H.D önce küçük yaşta ailesi tarafından evlendirilmiş. Evlendirildiğinde 15 yaşın altında olduğu açık. Çocuk yaşından dolayı olsa belki de evlendirildiği şahsın ve çevresinin beklentilerini karşılayamamış ve gördüğü şiddet nedeniyle eve dönmüş. Evde de iddiaya göre kuzenlerinin tecavüzüne uğrayıp hamile kalınca aile kararı ile infaz edilmiş.
Şimdi töre kılıfı altında olup bitenlere hoşgörü ile bakan ve sessiz kalanlara sormak lazım;
H.D 15 yaşında evlendirildiğinde iradesinin dışında gerçekleşen bu evlilikteki olay cinsel suç mu değil mi? Herkesin haberdar edilmiş olması yapılanın eylemin adını tecavüz olmaktan çıkarmaya yetiyor mu? Bu cinsel olayı normal gören aile ikincisinden haberdar olmadığı için mi ölüme giden yolu seçti.
Evde ailesi tarafından verilen kocası tarafından, döndüğünde ise kuzenleri tarafından cinsel saldırıya maruz kalan H.D mi suçlu yoksa ona sahip olanlar mı? Biz kimsenin ölümle cezalandırılmasını elbette onaylamayız ancak eğer bir cezalandırılma olacaksa tecavüze uğrayan mı, tecavüz edenler mi, yoksa bu ortama neden olanlar mı cezalandırılmalı?
Daha açık bir ifade ile burada namussuz olan kim?
Gömülen mi, gömülmesine neden olanlar mı, tecavüz edenler mi?
Beli ki aile ve çevresi zayıf halka olan H.D’yi suçlu buldu ve öldürdü. Cenazesine bile sahip çıkmayarak. Konu ile ilgili haber şöyle; “ Komşu il Diyarbakır’da 2 kuzeninin tecavüzüne uğradıktan sonra 4 aylık hamile olduğu ortaya çıkınca aile meclisinin kararıyla öldürülen ve cesedi Batman Çayı’nda bulunan Hasret D.’nin cesedi 11 gün sonra kimse sahip çıkmayınca Batman Devlet Hastanesi’nin morgunda bekletiliyordu. 15 yaşındaki Hasret D.’nin cesedi amcası Alaattin tarafından alındı.
CENAZESİNİ 20 KADIN KALDIRDI
Hasret’in cenazesi önceki akşam Diyarbakır’da toprağa verildi. Amcası Alaattin, yeğeninin cenazesini toprağa verilmek üzere Yeniköy Mezarlığı’ndaki camiye bıraktıktan sonra ayrıldı. Hasret’in cenazesi kadınlar tarafından kaldırıldı. Diyarbakır Sosyal Hizmetler İl Müdürü Oktay Taş ile il müdürlüğü yetkilileri ile kentteki kadın derneklerine üye yaklaşık 20 kadın, Hasret’in cenaze namazını kıldı.
CESET TORBASIYLA GÖMÜLDÜ
Cenaze, namazın ardından omuzlarda taşınarak kepçeyle açılan mezara götürüldü. Çocuk yaştaki Hasret, burada kadınların gözyaşları arasında toprağa verildi. Hasret’in ceset torbasıyla gömülmesi ise dikkat çekti. Batman Çayı’nda bulunan 15 yaşındaki Hasret D.’nin töre cinayetine kurban gittiği ortaya çıkmıştı. İstemediği bir kişiyle zorla evlendirilen Hasret, bir yıl evli kaldıktan sonra şiddetli geçimsizlik gerekçesiyle eşinden ayrılarak ailesinin yanına dönmüştü. Hasret’in, burada kuzenleri S.D. ve Ö.D.’nin tecavüzüne uğradığı ve hamile kaldığının anlaşılması üzerine aile büyüklerinin aldığı kararla öldürüldüğü öne sürülmüştü. Olayın ardından Hasret’in dedesi R.D., amcaları H.D. ve E.D. tutuklandı. Kuzenler S.D. ve Ö.D.’nin yakalanması için polis çalışmalarını sürdürüyor.”
 
Toplum olarak artık böylesi durumlar karşısında daha sağlıklı kararlar vermek zorundayız. Ortaya çıkan sonucun kimsenin namusunu temizleyememiştir. Aksine bu iddia ile işin içine girenlerin durumu gözler önüne serilmiştir. Bütün ülke yaptıklarının neden ve sonuçlarını daha iyi görmüştür. Ve sanırız bu olayı tasvip edecek vicdan (!) sahipleri oldukça azınlıkta kalmışlardır. Töre ve namus cinayetleri adı altında işlenen suçların artık bitmesi dileğiyle…