İstanbul’da Galatasaray Lisesi önünde Cumartesi annelerini başlattıkları kayıpların akıbetinin sorulması eylemlerinin ardından 2009 şubatından bu yana İnsan Hakları Derneği tarafından “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” etkinliği adı altında her cumartesi güne etkinlikler düzenleniyor.

İlimizde de İHD tarafından bu etkinlik sürdürülmektedir. 137 haftadır sürdürülen etkenliğin bu haftaki konusu BM tarafından kabul edilen “Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası sözleşmenin Türkiye tarafından kabul edilmesi talebiydi.

Yapılan açıklamada konu ile ilgili şu verilere yer verildi;“Ülkemiz 1980 askeri darbe hazırlıkları ve ardından 1980 darbesi ile demokrasi yolunda önemli bir darbe yemiştir. Bu darbenin ve ardından gelişen insan Hakları ihlalleri ile bağlantılı olarak ortaya çıkan Kürt sorununun silahlı mücadele yöntemi ile çözümü süreci otuz yılı aşkın bir süredir sürmektedir.

Bu süreç içerisinde onbinlerce insanımızın yaşam hakkını kaybetmesinin yanında binlerce insanımızın akıbeti bile öğrenilememiştir. Binlerce insanımızın ölümü, sağ mı olduğunu hala bilemiyoruz.

Şubat 2009 tarihinde Silopi’deki ölüm kuyularının açılması ile başlayan “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eylem ve etkinliklerimiz yıllardır kayıp bulunan ve akıbetleri hakkında yakınlarının bihaber olduğu yurttaşlarımızın akıbetlerinin öğrenilmesi amaçlamaktadır. Üç yıla yakın bir süredir bu meydanlarda kaybettirilen vatandaşlarımızın bulunmasını, ölü iseler kemiklerinin ailelerine teslim edilmesini ve en doğal hakları olan bir mezarda barınmalarının sağlanmasını talep etmekteyiz. Bu talebimiz aynı zamanda vatandaşlarımızı kaybettirenlerin yargılanmalarını ve hak ettikleri cezaya çarptırılmalarını da içermektedir. Bu yüz karası tablonun aydınlatılması ve suçluların cezalarını çekmeleri için ülkemiz 20 Aralık 2006 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve 6 Şubat 2007 tarihinde imzaya açılan Sözleşme, 23 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe girdi. 19 Nisan 2011 itibariyle 88 devletin imzaladığı, 25 devletin taraf olduğu Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası sözleşmeyi imzalamalıdır.”

Sözleşmeye ilişkin olarak verilen bilgiler ise giriş bölümü ile ilk beş maddesinden ibaretti.Açıklama şu şekilde sürdürüldü;”Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler,Devletlerin Birleşmiş Milletler Kuruluş Yasası’na göre insan haklarını ve temel özgürlükleri gözetme ve kollama yükümlülüklerini göz önünde bulundurarak,İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni dikkate alarak,Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ve insan hakları, insani hukuk ve uluslararası ceza hukuku alanlarındaki ilgili diğer uluslararası belgelerden hareketle,Ayrıca, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 18 Aralık 1992 tarih ve 47/133 sayılı kararla benimsenen Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunması Bildirgesi’ne atıfla,Bir suç teşkil eden ve kimi durumlarda uluslararası hukuk tarafından insanlığa karşı işlenen suç şeklinde tanımlanan zorla kaybedilmenin son derece ciddi bir konu olduğunu dikkate alarak,Zorla kaybedilmelerin önlenmesi ve bu suçun dokunulmazlık zırhına bürünmesine karşı mücadele kararlılığıyla,Kimsenin böyle bir file maruz kalmama, mağdurların ise adalet ve tazminat hakkını dikkate alarak,Herhangi bir mağdurun zorla kaybedilmeyle ilgili gerçekleri bilme, kaybolan kişinin akıbetini öğrenme ve bu konularda bilgi araştırma, alma ve edinme hak ve özgürlüğünü teyit ederek,

Aşağıdaki maddeler üzerinde anlaşmaya varmışlardır:

Madde 1

1. Hiç kimse zorla kaybedilmeye maruz bırakılamaz.

2. Fiili savaş durumu, savaş tehdidi, ülke içinde siyasal istikrarsızlık veya başka herhangi bir kamusal acil durum dahil olmak üzere, hangi istisnai koşullar söz konusu olursa olsun, bunlar zorla kaybedilme olayları için gerekçe olarak ileri sürülemez

Madde 2;Bu Sözleşme’nin amaçları açısından “zorla kaybedilme” terimi, kişilerin, Devlet adına görev yapan veya Devletin yetkilendirmesi, desteği ve bilgisiyle hareket eden kişiler veya gruplar tarafından tutuklanması, gözaltına alınması, kaçırılması veya başka herhangi bir biçimde özgürlüklerinden yoksun bırakılması; ardından söz konusu kişilerin kendi fiillerini reddetmeleri veya kaybolan kişinin nerede ve ne durumda olduğunu gizlemeleri ve sonuçta kayıp kişinin hukukun koruması dışında kalması durumunu anlatmak amacıyla kullanılır.

Madde 3;Taraf Devletlerden her biri, Devletin yetkilendirmesi, desteği veya bilgisi olmaksızın hareket eden kişiler veya gruplar tarafından gerçekleştirilen ve 2. Maddede tanımlanan fiilleri soruşturmak üzere gerekli önlemleri alacaklar ve sorumlularını yargı önüne çıkaracaklardır.

Madde 4;Taraf Devletlerden her biri, zorla kaybedilmelerin ceza yasası çerçevesinde suç sayılmasını sağlayacak önlemleri alacaktır.

Madde 5;Zorla kaybedilmelerin yaygın veya sistematik biçimde gerçekleşmesi, uluslararası hukukta da tanımlandığı gibi, insanlığa karşı işlenmiş suç anlamını taşır ve bu mahiyetiyle bu fiil yürürlükteki uluslararası hukukun yaptırımlarına tabidir.”

Adı geçen sözleşmenin ülkemiz tarafından en kısa sürede kabul edilmesinin bu konudaki beklentileri cevaplayacağını ummaktayız. Yetkililerin bu konuyu duyarlılık göstermeleri yerinde bir karar olacaktır.