Kimi zaman başımızda felaket bulutları ile dolaşırız. Bazen de pembe bulutların etkisiyle mutluluğun sarhoşluğunu yaşarız. Düşler kurarız kimi zaman akşamdan sabaha olmasını dileriz
 
Yaşam devam ederken kaçınılmaz birçok problemlerle karşılaşırız ve genellikle olumsuz yönde etkileniriz. Problemlerimizi çözebilecek sihirli değneğin aslında biraz da elimizde olduğunu unuturuz.
 
Hayatı algıladığımız biçimde yaşarız. Ne yazık ki, kötü yanlarını bir düğmeye basarak kapatmak gibi bir lükse de değiliz. Herkesin bir olayı algılama biçimi, aldığı yaranın derinliği ve yaşadıklarından çıkardığı sonuçlar farklıdır. Bu nedenle iyi ve kötü talih denen kavram tamamıyla bir bakış açısından ibarettir.
      
Bir zamanlar her şeyden sürekli şikâyet eden, hayatın çekilmez olduğundan yakınan bir çocuk varmış.
 
Yaşam ona göre çok karmaşıkmış. Sürekli mücadele etmekten yorulmuş bir hali varmış.
 
Bir gün, kızının bu yakınmaları karşısında mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye karar vermiş. Onu mutfağa götürmüş. Üç ayrı cezveyi suyla doldurmuş ve ateşin üzerine koymuş. Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, bir cezveye patates, diğerine yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koymuş.
 
Daha sonra kızına tek kelime etmeden beklemeye başlamış.
 
Çocuk hiçbir şey anlamadan yapılanları izlemeye ve sonunda neyle karşılaşacağını merakla beklemiş. Bir süre sonra sızlanmaya başlamış, daha ne kadar bekleyeceğini sormuş.
 
Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermemiş. Yirmi dakika sonra, adam cezvelerin altındaki ateşi kapatmış.
 
Birinci cezveden patatesi çıkarmış ve tabağa koymuş. İkincisinden yumurtayı çıkarmış, onu da tabağa koymuş. Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşaltmış.
 
Kızına dönerek sormuş:
 
“Ne görüyorsun?”
 
“Patates, yumurta ve kahve!”diye alaylı bir cevap vermiş.
 
Daha yakından bakmasını istemiş. Patatese dokun demiş. Çocuk patatesin yumuşadığını söylemiş.
 
Aynı şekilde yumurtayı da incelemiş. Kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını görmüş.
 
Sonunda kahveden bir yudum almasını söylemiş, çocuk söylenileni yapmış. Ama yine tüm bu olanlardan bir şey anlamamış.
 
“Bütün bunlar ne anlama geliyor baba?” diye sormuş.
 
Babası patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de aynı sıkıntıyı yaşadıklarını anlatmış. Fakat her biri farklı tepkiler vermişlerdi.
 
Patates daha ince, sert ve güçlü görünürken, kaynar suyun içinde yumuşamış ve güçten düşmüştü.
 
Yumurta ise çok kırılgandı, dışındaki ince kabuğu içindeki sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalınca yumurtanın içi sertleşmiş ve katılaşmıştı.
 
Ancak kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendi değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve tamamen yeni bir tat çıkmıştı.”
 
Peki bir sorun kapınızı çaldığında, siz hangisi siniz?
 
Patates gibi yumuşayıp ezilenlerden mi?
           
Yumurta gibi katılaşanlardan mı?
 
Kahve çekirdekleri gibi yaşamına ayrı tat katanlardan mı?
 
Ne o, kahve mi dediniz?:)
 
O halde iyi bayramlar.