İnsan Hakları Haftasındayız. En azından bu haftada insanların temel haklarının konuşulması gerekiyor. Çünkü insan hakları bilinci kazanılmadığı müddetçe, vahşetler, katliamlar hak ihlalleri yaşanmaya devam edecektir.

Son aylarda topluluk, halk olarak en büyük toplu vahşetlerle karşılaşan Arakan Müslümanları gerçeğini biliyorsunuz. Binlerce sivil kadın/çoluk çocuk katliamdan geçirildi.

Birleşmiş Milletler, yüzbinlerce sivil mülteciye gıda ulaştırmaya çalışıyor. İşte basına düşen haber başlığı: “BM, Myanmar'daki saldırılardan kaçarak Bangladeş'e sığınan Arakanlı Müslümanların sayısının 646 bine ulaştığını duyurdu.”

Bu vahim bir tablodur. 646 bin insanın yaşatılmasının kolay olmadığını biliyorsunuz.

Sadece kutsal dinlerin mabetlerinde son dönemde yaşanan vahşetler, katliamlardan birer örnek vereyim: “Mısır'da camiye düzenlenen terör saldırısında hayatını kaybedenlerin sayısı 305'e çıktı. Savcılık, saldırının DEAŞ bayrağı taşıyan 25-30 kişilik bir grup tarafından yapıldığını açıkladı.

ABD'nin Teksas eyaletinde, kiliseye giren bir kişinin ateş açması sonucu 26 kişi hayatını kaybetti, 30 kişi yaralandı.”

TARİH NİCE ZALİMLER GÖRDÜ…

Görüldüğü gibi cami ve kiliselerde ibadet eden insanları topluca katletmekten çekinmeyen zalimler var…

İnsanlık tarihinde yaşanan çok büyük katliamlar, jenosidler, soykırımlar gerçeğini biliyoruz.

Barbarlıkta sınır tanımayan geçmişin kanlı imparatorlukları, diktatörlerinin insanlığın başına neler getirdikleri konusunda elimizde yeteri kadar veri/belge vardır.

Tarihin zalim yöneticileri isimlerini barbarlıkla yazmışlardır. Aklıma bir çırpıda gelen zalim yöneticileri hatırlatayım:

Firavunlar, Nemrutlar, Çarlar, Şahlar, Şeddatlar…

Kazıklı Volvoda, Yezit, Timurlenk, Hülagu, Hitler, Musolini, Stalin, Saddam, Hafız Esat, Beşşar Esat ve daha niceleri. Tarih nice zalimler gördü ama hepsi nefretle ve lanetle anılıyorlar…

İki büyük dünya savaşı yaşandıktan sonra Birleşmiş Milletler teşkilatı kuruldu. 10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ilan edildi…

Pek çok dünya ülkesi BM sözleşmesinin ve evrensel bildirgenin altına imzasını attı. İnsanların temel haklarına saygılı olacağını taahhüt etti…

Heyhat, aralarında ülkemizin de olduğu onlarca ülkede insan hakları çiğneniyor. Temel haklar ne yazık ki güvence altında değildir…

Şu insan hakları haftasında bile insanların can, mal, din, akıl ve nesil emniyeti, güvencesi yok. Şu haftada bile BM’nin kararının aksine, örneğin Amerika adımlar atarak dünya barışını tehdit ediyor. BM, Küdus’ün İsrail başkenti olmasını kabul etmemiş olmasına karşın, ABD Başkanı bu kuruluşu hiçe sayarak zıt kararını ilan etti…

Şu insan hakları haftasında bile ünyanın pek çok ülkesinde insanların yaşama hakları çok büyük tehdit altında.

10 Aralık, İnsan Hakları Günüydü. Ancak zalimler insan haklarını yok saymaya devam ediyorlar. Barbarlıkta sınır tanımayan DAEŞ gibi yapıların son üç yılda insanlık tarihine ne büyük kara lekeler vurduğunu da biliyorsunuz.

Ne yazık ki insan hakları bilincini edinmeyen toplumlar, bir türlü huzur yüzü görememektedirler. Ezen ve ezilen sınıflar arasındaki mücadele de sürüyor...

Dünyanın pek çok ülkesinde insan hakları ihlal edilmektedir. Ülkemizde olduğu gibi, komşu ülkeler ve Ortadoğu coğrafyasında insan hakları ihlalleri sık sık yaşanmaktadır. İnsan hakları bilincinin toplumda yaygınlaşmadığı sürece, hak ihlalleri de kaçınılmaz olacaktır…

Topluma insan hakları bilincini kazandırmanın öyle kolay olmadığını biliyorsunuz. Bu uğurda gönüllülük temelinde mücadele verilmesi gerekiyor. Sivil toplum örgütlerine bu konuda önemli görevler düşmektedir. Ancak ifade hürriyetinin önündeki engeller her zaman kaldırılamıyor…

İNSAN HAKLARI BİLİNCİ…

İnsan Hakları Günü ve haftası nedeniyle her vatandaşın bu konuda kendilerine sorular sorması gerektiğine inanıyorum. İnsan Hakları Günü niçin kutlanıyor, insan nedir, nereden gelmiş, nereye gidiyor, temel insan hakları nelerdir sorularına kafa yormalıyız. Bunu yaptığımızda bazı gerçeklere ulaşmamız ve bilinçlenmemiz mümkündür.

Bu konuda bazı ansiklopedik bilgi sunmak istiyorum: “10 Aralık İnsan Hakları Günü. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 1689 İngiltere İnsan Hakları Bildirgesi, 1776 Virginia İnsan Hakları Bildirgesi, 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesinden esinlenerek kaleme alınmıştır. Evrensel bildirge, dünya insanlığının toplumsal mücadeleleri sonucu ortaya çıkmıştır.

Bildirgenin ilk 21 maddesi, kişisel temel haklar ve siyasi hakları, 22-27. maddeleri ekonomik, sosyal ve kültürel hakları, 28.maddesi ise kolektif hakları içerir.

Üzerinden tam onlarca yıl geçmesine rağmen başta Ortadoğu coğrafyası olmak üzere, dünyanın bir çok yerinde insan hakları ayaklar altındadır. Bazı yerlerde bir arpa boyu yol dahi alınmış değil! Maalesef, günümüzde evrensel bildirgeyi harfiyen uygulayan hiç bir ülke yoktur. İnsan hakları kavramı mağdur ile egemenler arasındaki, katil ile kurban arasındaki ilişki sonucu ortaya çıkmıştır. Başta bir deyişle, insan hakları mücadelesi, temel hak ve özgürlüklerini isteyen; birey, topluluk ve ulusların haklarını talep etmesi ve gerektiğinde ateşten gömlekler giyip, baskı uygulayan mekanizmalarla arasındaki bir mücadeledir. Günümüzde sermaye küreselleştikçe, insan hakları da aynı orantıda küreselleşmektedir. Sermayenin insan hakları anlayışı, kişisel ve bireysel haklar ile sınırlıdır. Ekonomik, sosyal, kültürel hakları, dayanışma hakları ve halkların haklarını görmezden gelir. İnsanları açlıkla terbiye etmeye çalışır. Kapitalist küreselleşme, sendikal, örgütlenme, çocuk, kadın, halkların hakları ve doğanın ekolojik dengesini bozarak vb. spesifik hakları, ihlal ederek yükseliyor. İnsan haklarını neoliberal saldırganlığına, bir kamuflâj olarak kullanmaktadır. Kapitalizm için en önemli haklar,kişisel ve mülkiyet hakkıdır. Diğer haklar onu zerre kadar ilgilendirmez!

Bugün insan haklarını ihlal eden, statükocu, dogmatik yerel güçler dışında, baş aktörlerinde biride çok uluslu şirketlerdir. Bu çok uluslu şirketler, çıkarları uğruna askeri darbeler örgütleyebilmekte ve ucuz emek sömürüsü için, kendilerine elverişli ortamlar hazırlamaktadırlar. Bu bağlamda Şili ve Türkiye deki askeri faşist darbeler buna örnektir.

Yani, askeri darbelerin, sıkıyönetimlerin, toplumsal çalkantıların ve sistematik insan hakları ihlallerinin zeminini, otoriter rejimler ile birlikte çok uluslu şirketler hazırlamaktadır. Devletler eliyle kışkırtılan milliyetçilikte, insan haklarını en çok tehdit eden unsurlardan biridir.”

Görüldüğü gibi İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, tüm insanların eşitliğine vurgu yapmaktadır. İnsanların bu bilinci kazanması halinde yeryüzüne barış gelecektir. Bugün tüm dünyada yaşanan insan hak ihlallerinin son bulmasının tek yolu, insanların haklarını bilmesinden geçer. Toplumlar haklarını bildikçe ve insan hakları bilincini kazandıkça, egemenlerin, kötü niyetlilerin işi zorlaşacaktır. İnsan hakları bilinci geliştikçe, toplumları kötü niyetliler idare edemeyecek ve kahrolası statükoculuk yıkılacaktır…

Düşüncem çok açıktır: Düşünceme göre insanlar tıp kanunlarına göre doğuyorlar. İnsanların ırklarını, renklerini ve dillerini seçme hürriyeti bulunmuyor. Siyah ırktan bir zenci veya sarı ırktan bir Çinli olarak da dünyaya gözlerimizi açabilirdik. Türk, Kürt, Arap, İngiliz doğmak bizim elimizde olmadığına göre, ayırımcı tüm görüşleri ret etmemiz gerekiyor. Her ırk, her renk ve her dil kutsaldır. Hiçbir ırkın, rengin veya dilin diğerleri üzerinde üstünlüğü yoktur. Bu bilinci herkesin kazanması dileğiyle, tüm insanlara daha güzel ve barışın egemen olduğu bir gelecek temenni ediyor, insan hakları gününüzü kutluyorum.