Haberleri takip edenler geçen gün Suriye yoğunluğu içerisinde dikkatleri dağıtan bir haberi ıskalamamışlardır. Gazetelerin ve yayın kuruluşlarının haber merkezine gelen bilgiler Kuzey ırakta veya Kürdistan yerel yönetiminde kalan Osman Öcalan’a yönelik bir “Derin PKK” saldırısının söz konusu olduğunu haber verdiler.
Bu bayrama ve seyran olmayan dönemde böylesi bir olayın vuku bulması ilginç elbette. Ancak olayı daha da ilginç kılan gelişme ise bu saldırı hazırlığını tespit eden mercinin MİT olması ve ilgilisine haber vermesi. Habere göre “Derin PKK’liler” Osman Öcalan’ın evini gözetlemek için kamera yerleştirmişler. Bu durumu fark eden MİT görevlileri olayı Osman Öcalan’a iletmiş ve adamlarının müdahalesi sonucunda kamera yerleştirilenlerle girilen çatışma sonucunda biri yaralanmış diğer ikisi ise asayiş ekiplerince yakalanmış. Bu haberin Kürdistan Yerel yönetimi tarafından kurulan Rûdaw  televizyonunda Osman Öcalan ile ilgili yayınlanan programdan sonra ortaya çıkması da ayrı bir ilginçlik olarak zihinlerdeki yerini de almış oldu.
Konu ile ilgili açıklamalar gecikmedi elbet. Barış sürecini desteklemeyen bazı derin güçler süreci sabote etmeye çalışmaktadırlar!
Olaya bir ilginçlikler zinciri olarak bir film şeridi gibi sunulmuş durumda.
Konuları şimdi bir bir sıralayalım.
Birileri Osman Öcalan’ın evini gözetlemek için kamera takıyor.
Bu durumu Osman Öcalan’ın adamları değil de MİT yetkilileri fark ediyor.
MİT yetkilileri durumu Osman Öcalan’a bildiriyor.
Çatışma çıkıyor, yaralama ve tutuklama oluyor.
Olayı yapanların “ Derin PKK” olduğu vurgulanıyor.
Öcalan bu hareketin kendi şahsından aslında Abdullah Öcalan’a karşı yürütüldüğünü belirtiyor.
Birincisi eğer PKK Osman Öcalan’a yönelik bir suikast düzenlemek istese veya saldırı düzenlemek isteseydi her halde kamera yerleştirmek sureti ile bunu yapmayı en son sıraya koyardı. Demek meselenin içinde başka bir bit yeneği var.
İkincisi öyle anlaşılıyor ki Osman Öcalan dahil Kürdistan yerel yönetimi sınırları içerisinde kalanlar MİT tarafından çok rahat bir şekilde izleniyor ve istenenler korunabiliyor. Yani aslında Osman Öcalan aynı zamanda MİT koruması altında bulunuyor.
Üçüncüsü böyle bir dönemde Osman Öcalan’ın gündeme getirilmesi ve bu şekilde servis edilmesi bir planın parçası olarak görünüyor. Ve sonuçta bu plan pek inandırıcı gelmiyor.
O zaman seçimlerin yaklaştığı bir dönemde ve demokratik açılımın dördüncü paketi açıklanmadan önce bu senaryoların ortaya konulması bir takım gelişmelerin işareti olmalı. Türkiye’de siyaset yapmak istiyorum açıklamalarını sık sık tekrarlayan Osman Öcalan’ın bu isteğinin cevap bulup bulmayacağını öğrendikten sonra sanırız daha farklı gelişmeleri de öğrenme şansına sahip olacağız. 14-15 Eylül tarihlerinden gerçekleştirilecek olan Kürt Ulusal Konferansı öncesi gerçekleşen bu gelişmelerin bölgeye olan dikkatleri daha da yoğunlaştıracağı açık. Dileriz bu gelişmeler konferansla ilgili değildir ve Osman Öcalan bu konudaki olumsuzlukların içinde rol almıyordur.