“Anadilin vazgeçilemez temel bir insan hakkı olduğu” gerçeği herkes tarafından kabul edilen genel bir görüştür. Ancak bu genel kabule rağmen uygulamada nasıl bir yöntem izleneceği konusunda da bir fikir birliğinden söz etmek mümkün görünmüyor.
Evrensel bir hak olduğu ve kabulü konusunda hemfikir olunan dillerden birisi de şüphesiz Ortadoğu’da yaklaşık olarak 20 milyon insan tarafından kullanılmakta olan Kürt dili olan Kürtçedir. Ancak parçalanan bir coğrafya ve tellerle bölüştürülen sınırlar içerisinde kaldığı için yazı dilinden çok konuşma dili olarak kendi varlığını koruyan bu dilin ortak bir yazım diline çevrilmesi ve bütün alanlarda anlaşılabilir kılınması konusundaki tartışmalar ve çalışmalar devam etmektedir.
İran tarafında kalan bölümdü Fars alfabesi, Irak ve Suriye bölümlerinde Arap Alfabesi ve Türkiye bölümünden ise Latin Alfabesi ile yazıya geçirilen bu dilin ortak bir noktada buluşturulması için çaba gösteren Kürtler hem yaşadıkları ülkelerin baskıcı tutumları ile hem de kendi aralarında bir standart yakalama çabası ile çalışmalarını yürütmektedirler.
Özellikle son dönemde DTK, Kürdi Der ve Kürt Enstitüsü tarafından yoğun çalışmaların yürütüldüğünü ve düzenlenen konferans ve etkinliklerle bu ortaklaşmaya katkı sunulmaya çalışıldığı gerçeğini de görmek gerekiyor.
2012 yılının Şubat ayında Diyarbakır’da TZP Kurdi tarafından gerçekleştirilen kongrenin sonuç bildirisinde alınan kararları gösteren 25 maddelik bir açıklamaya yer verilmişti. Alınan kararlarda Kürt dil hakları ve eğitimi için mitinglerin düzenlenmesinden, Kürtçenin ikinci resmi dil olmasına kadar birçok konuya yer verilmişti. Okullarda Kürtçe eğitimin yapılması ve üniversitelerde Kürdoloji bölümlerinin açılması da talepler arasında sıralanmıştı.
Ardından DTK, Kürdi Der ve Kürt Enstitüsünün katılımı ile düzenlenen Kürt Dil Konferansı gerçekleştirildi. Bu konferansın sonuç bildirgesi de 4 Mart 2012 tarihinde kamuoyuna sunuldu. Açıklanan maddeler nasıl bir yol politikası izlenmesi gerektiği konusunda da önemli önermeler içermekteydi. Dört parçadan katılımın sağlandığı konferansın sonuç bildirgesinin Kürtçe ile ilgili maddeleri şöyleydi;
1-Kürtçenin lehçeleri zenginliktir, bu lehçelerin korunması ve geliştirilmesi ulusal bir görevdir.
2-Ulusal Kürt Kongresinin gündemde olduğu bu günlerde Kürtlerinde ulusal bir program ve dil siyaseti olmalıdır.
3-Bu Konferans, her lehçenin standardizasyonunu gerekli görür ve sözlü edebiyatın derlemesinde yerel ağızların korunmasını esas alır.
4-Kürtlerin birbirini anlaması ve ulusal bir bilincin oluşması için tek bir alfabeye ihtiyaç vardır. Bu amaca varıncaya kadar, Güney Kürdistan’daki (Kuzey Irak) mevcut durum nedeniyle her iki alfabe de eğitim ve yaşamın her alanında kullanılmalıdır.
5-Bu konferans, Kürt dili ile eğitimi ulusal ve insani bir hak olarak görür ve bunun için anaokulundan üniversiteye Kürtçe’yi eğitim dili olarak talep eder. Bu da siyasal bir statü ile mümkündür.
6-Konferansımız, insanın gelişimi ve mutluluğu için demokratik ve çoğulcu bir eğitim sistemini önerir.
7-Ulusal bir dil programının oluşması için Kürdistani bir dil ve eğitim hareketinin oluşturulmasına ihtiyaç vardır ki bu oluşum Kürtçe’nin ihtiyaç ve çalışmalarını karşılayabilsin.
8-Konferansımız, bütün Kürtlerin Kürtçe’nin yaşamın her alanında kullanılması için çağrıda bulunur
 9-Konferansımız, Güneybatı Kürdistan’daki (Suriye) halkımızın Kürtçe ve dil alanındaki mücadelesini selamlıyor ve desteğini belirtiyor.
13-Kürtçe’nin geliştirilmesi için çocuklar çok önemlidir, bunun içinde ulusal dil politika ve programında çocuklara özel bir yer ayrılmalıdır.
Bu konferans ve kongrelerden sonra çalışmalar devam etti. Son olarak 24-25 Ağustos tarihleri arasında Diyarbakır’da Kürdi Der tarafından bir konferans düzenlendi ve dilin özgürlüğü talep edildi.
Genel olarak bir değerlendirmede bulunacak olursak Kürt dil politikası konusunda Kürtlerin çalışmaları devam etmektedir. Ancak yapılan çalışmalar, düzenlenen toplantılar ve alınan kararların uygulanması konusunda pratikte bazı aksaklıkların olduğu da inkar edilemez bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Kürt dilinin inkarı artık mümkün görünmemektedir. Pratik geriye yürütülemeyecek kadar ilerlemiş durumda. Gerek Kürt Televizyonlarının geldiği aşama gerekse Türkiye’de Kanal 6 yayınları dil konusundaki gerçekleri somutlaştırdı. Bunan yasal bir sonuca bağlanması çalışmalarına yoğunlaşmak gerekmektedir. Ancak bundan daha önemlisi Kürt kurumlarının dil konusundaki hassasiyetidir. Kürtlerin ve Kürt kurumlarının bütün yasal alanları ve boşluklarını doldurmaları gerekirken devlet icazetli ve uygulamalı talepleri yoğunlaşmaları gecikmeye neden olmaktadır. Mesela özel Dil okulları açılıp öğretmenler yetiştirilmeye başlansa sanırız önümüzdeki dönemler için önemli katkılar sunulabilir.
Aynı hassasiyet Kürt edebiyatı için de gösterilebilir. Ancak bu tekel yaratmayacak bir yaklaşımla ele alınmalıdır.