1980 Kenan Evren darbesi ile dibine dinamit koan insan hakkı ve hukuku meselesi yıllardır kangrenleşin bir sorumuz olarak devam ediyor.
Sıkıyönetim, olağanüstü hal uygulamaları ve pratikleri ile karşılaştırıldığında günümüzde yaşadığımız ortamı bir cennet olarak nitelendirenlerin düşüncelerine de saygı duymak gerekiyor ama demokrasiyi ve özgürlükleri hedefleyen bir ülke olacaksak o zaman ölçüt sıkıyönetim ve olağanüstü hal dönemlerinin değil çağdaş demokrasi ve insan hakları kriterleri olmalıdır. Bu da dönemin başbakanı ve şimdiki cumhurbaşkanımız olan Recep Tayip Erdoğan’ın deyişi ile “işkenceye sıfır toleransta” olduğu gibi bütün ihlallerde sıfır tolerans yaklaşımı olmalıdır.
Ancak İnsan Hakları Derneğinin 2014 yılı hak ihlalleri raporuna baktığımızda son dönem uygulamalarında sorunların arttığını gözlemlemek mümkün. Durumun daha iyi anlaşılması için rapordan bilgiler aktaralım;  “Rapora göre, 2014 yılında 11 bin 262 kişi gözaltına alındı, bin 273 kişi tutuklandı, 3 bin 401 kişi işkence ve kötü muamele gördü.
İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Türkiye'de birkaç yılından beri devam eden otoriterleşme eğilimlerine paralel olarak insan hakları ihlallerinde belirgin geriye gidişlerin olduğunu söyledi.
İHD raporuna göre, 2014 yılında asker, polis, köy korucuları ve özel güvenlik birimleri tarafından toplam 103 yurttaş yargısız infaz edilirken, 263 yurttaş ise yaralandı.
2014 yılında cezaevlerinde 45 kişi yaşamını yitirdi
Gözaltında 1'i çocuk 5 kişi yaşamını yitirdi.  
Faili meçhul cinayetlerde 2'si çocuk 20 kişi yaşamını yitirdi.  
335 kadın, intihar, şiddet, tecavüz ve taciz sonucu yaşamını yitirdi,
776 kadın ise fiziki ve psikolojik olarak yaralandı.
289 kadın fuhuş yapmaya zorlandı,
Nefret cinayetleri sonucu 6 kişi yaşamını yitirdi.  
24 çocuk intihar etti
44 çocuk eviçi ve toplumsal alanda şiddete uğrayarak yaşamını yitirdi. 2014 yılında toplam 68 çocuğun yaşam hakkı elinden alınırken, 228 çocuk psikolojik ve fiziki olarak yaralandı. 
2014 yılında, 64'ü çocuk bin 21 yurttaş, gözaltında işkence ve kötü muamele görürken, 23'ü çocuk 213 kişi gözaltı yerleri dışında işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. 112'si çocuk bin 539 yurttaş toplumsal gösterilerde güvenlik güçlerinin müdahale sonucu şiddet gördü ve yaralandı.
Gözaltına alınan yurttaşların sayısı ise 2014 yılında 11 bin 262 bin olarak gerçekleşti.
2014 yılında toplam 1273 yurttaş ise tutuklandı.
2014 yılında toplam 3 bin 401 yurttaş işkence ve kötü muamele gördü. 
2014 yılında cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ise devam etti. 117 tutsak kelepçeli muayene, hastaneye götürülmeme ve rapor alamama gibi nedenlerle İHD Cezaevleri Komisyonu'na başvuru yaptı. 120 tutsak, haberleşme hakkı ihlali, 320 tutsak keyfi disiplin cezaları ve 260 tutsak ise zorla sevk/sürgün uygulamaları için İHD'ye başvurdu. 
Cezaevlerinde 228'i ağır hasta tutsak olmak üzere toplam 578 hasta tutsak tahliye edilmeyi bekliyor.
Toplantı ve gösteri özgürlüğüne yönelik hak ihlalleri kapsamında ise toplam 646 eyleme polis ve asker müdahalesi yaşandı. 2014 yılında 33'ü çocuk olmak üzere 2 bin 983 kişi hakkında 86 dava açıldı. Yine 31'i çocuk olmak üzere 917 kişi hakkında 36 dava sonuçlanırken, toplam 334 yıl 6 ay 15 gün hapis cezası ile "Kabahatler kanununa" göre 318 bin 241 TL para cezası verildi. 
 İş cinayetlerinde Avrupa'da 1, dünyada ise 3'üncü sırada olan Türkiye'de, 2014 yılında bin 886 işçi yaşamını yitirdi.
Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan İHD Genel Başkanı Türkdoğan, rapora bakıldığında Türkiye'de birkaç yılından beri devam eden otoriterleşme eğilimlerine parelel olarak in hakları ihlallerinde belirgin geriye gidişler olduğunu ifade etti. Raporu 2013 yılında yayınlanan hak ihlalleri raporu ile karşılaştırıldığında özellikle yargısız infaz konusunda çok belirgin artışlar yaşandığını belirten Türkdoğan, "Özellikle sınır bölgelerinde çok fazla infaz vakasına rastlandığı, bu vakalarla ilgili etkili soruşturma ve kovuşturma yöntemlerine başvurulmadığı görülmektedir" diyor.
Bu rapordaki verilerin bir kısmının ortadan kaldırılması mümkün olmayabilir. Çünkü ani gelişen ve olumsuz sonuçlanan sosyal ve siyasal olaylar yaşadık. Ancak büyük bir bölümünü ortadan kaldırmak mümkün.
Dileğimiz ve isteğimiz ülkemizde böylesi ihlal raporlarının bir daha yaşanmaması. Bu raporu görüp ülkeyi güllük gülistanlık gösterenlerin bir daha dönüp düşünmesinde fayda var.
Bu ülkenin özgürlükler ülkesi olmasını istiyorsak işi sıkı tutmak zorundayız. Sıkı tutmaktaki kasıt elbette otoriterleşme değil. Kamu gücünün kötü kullanılmasının önüne geçmektir.