Ülke gündeminde siyaset konuşuluyor. Japonya’da nükleer felaket ve yanı başımıza kadar sıçrayan isyanlar ise hem ülke ve hem de dünya gündeminde baş sırada. Ancak hayatın içinde yaşanan öyle acılar ve dramlar var ki bunları biz gazeteciler de dile getirmezsek arada kaynayacak. Bu gün Batmanımızda yaşanan bir dramdan söz edeceğim. İsmi Zübeyde Savgat. 61 yaşında. Aslen Kozluklu. Kendisi gibi eşi de yaşlı. Hürriyet mahallesinde kirada oturuyorlar ve herhangi bir gelirleri yok. Bu kişi hasta. Ama öyle böyle değil. Şeker, tansiyon, böbrek yetmezliği, kolesterol, kalp yetmezliği, romatizma, guatr. Say say bitmez. Eşi de böbrek hastası.
Çilekeş Zübeyde Annenin toplam 14 çocuğundan 12’si çeşitli sebeplerden ötürü hastalanarak vefat etmişler. Sadece iki kız çocuğu hayatta kalmış. İkizlerden ilki ölmüş. Sonraki ikizlerden bir tanesi yaşamış. Ciğer parelerini tek tek gömmek bir annenin en büyük imtihanı olsa gerek. İki kızlarından birini evlendirmişler. Diğeri ise genç yaşında anne ve babasının hastalıkları ile tek başına mücadele etmek zorunda kalmış. Anne ve Babasının hayattaki tek dayanakları Garip Şah isimli kızları. 25 yaşındaki Garip Şah anne ve babasının hastalığından ötürü şu an bir işte de çalışamıyor. Hem maddi durum kötü olacak ve hem de hastalıklarla mücadele edilecek. Gerçekten de yaman bir çelişki. İsmi gibi kader açısından hayata garip kalan Garip Şah’a sorduk, ne oldu da 12 kardeşini kaybettin? Aldığımız cevap acı vericiydi. 
14 kardeştik ama şu an iki kişi kaldık. Tek tek ölüyoruz.
Maddi durumumuz iyi olmadığından ötürü gerekli ilaçları alamadık. Yetersiz beslenme ve zor hayat şartlarıyla birlikte kanserle mücadele edemedik. Hastalıklar yakamızı bırakmıyor. Abim 26 yaşındayken hayatını kaybetti. Diğerleri çok daha erken bir zaman diliminde öldüler. Eğer yeterli gelirimiz olsaydı, tedavi edilebilselerdi bu gün yaşıyor olacaklardı. Abi, bize kimse sahip çıkmıyor ki. Annemin onca hastalığına rağmen şimdi de yeni bir tanesi başladı. Doktorlar bir teşhis koyamadılar. Karnındaki şişlik sürekli büyüyor ve hareket ediyor. Tüm vücudu da şişmeye başladı. Burada yapılabilecek bir şey kalmadı. Acilen İstanbul Çapa Tıp Fakültesine gitmesi gerekiyor. İstanbul Çapa Tıp Fakültesini aradık ve eğer Devlet Hastanesinden sevkli gelmiş iseler tedavilerinin yapılabileceğini belirttiler 
- Sorun nedir? Bak ne güzel tedavi edeceklermiş işte.
Maddi sorun elimizi, kolumuzu bağlıyor. Bir çok yere baş vurdum ama kimse elimden tutmadı. Sosyal Yardımlaşma sadece 250 TL yardım yapabileceklerini söyledi. Siz söyleyin abi, 250 TL. para ile iki kişi İstanbul’a gidilir mi? Gidilse bile dönülür mü? Ben anneme refakat edeceğim ve verilen para ancak bilet parası. Yolda su içmek için bile paramız yok. İstanbul’da inince minibüse neyle bineceğiz. 
- Valimizin senin bu dramından haberi var mı?
Bir umut görüşmek istedim. Biliyorum büyük insanların büyük vazifeleri olur. Ama 12 kardeşimden sonra annemi de kaybetmek istemiyordum ve Valimizin yardımsever bir insan olduğunu duyduğumdan makamlarına gittim ama oradaki korumalar vali ile görüşmeme izin vermediler. Bende ağlaya ağlaya eve döndüm. Annem sordu ne yaptın diye? Diyemedim ki Vali Bey ile görüşmeme izin vermediler. Yerinde yokmuş diyebildim. Sabahlara kadar ağlıyorum. Dua ediyorum. Ama Valimiz, ama hayır sever bir insan gelip bize yardım eli uzatsın diye. Annem gün geçtikçe daha da kötü oluyor.
- Belki bu yazı vesilesiyle sayın Vali sesini duyar.
Valimizin yardımsever bir insan olduğunu duyduğumdan makamlarına gittim ama oradaki korumalar Vali ile görüşmeme izin vermediler. Bende ağlaya ağlaya eve döndüm.
Gerçekten mağdur durumdayız. İnanın kendi adıma hiçbir şey istemiyorum. Sadece Annemin tedavisini üstlensinler yeter bana. Bir de İstanbul’a gidip gelmemize yetecek kadar yol masrafı. Eğer fazla kalan bir para varsa huzurunuzda geri vereceğim. Devletin parasını boş yere almak vebaldir. Belki benim gibi ihtiyacı olan bir başkasına lazım olur derim ve asla harcamam.
- Sosyal güvenceniz var mı ve tedaviye ne zaman başlanılması gerekiyor?
Yeşil Kartlıyız. Bugün 1 Nisan ve en geç bu Pazartesiye kadar annemin İstanbul’daki hastanelerde tedavi altına alınmış olması gerekiyor.
- Umudunu yitirme. Gün doğmadan neler doğar demişler.
Ben sadece annemin iyileşmesini istiyorum. Yedi yaşımdan beri çalışıyorum. Çocukluk nedir bilmedim. On iki kardeşimi tek tek kaybettim. Şimdi de anne ve babam hasta. Özellikle de Annem, ve ben yanlarından ayrılamıyorum. Ama bir taraftan da çalışmam lazım. Bu güne kadar dayım bize sahip çıkıyordu. İyi kötü bir şeyler vermeye çalışıyordu. İki ay önce dayım trafik kazası geçirdi ve şu an felçli. Vücudunun bir çok kısmında platinler var. Artık onlarda kendi dertleriyle uğraşıyorlar. El uzatacak kimsemiz kalmadı. Ölmem çare olsaydı ölmeyi dileyebilirdim. Çünkü gün yüzü görmedik. Yaşayan bir ölüden farklı değilim. Tek tesellim şu dünyada anneme ve babama yardımcı olabilmektir. Ama imkan olmayınca elden bir şeyde gelmiyor. Yaşıtlarım okul okurken ben çalışıyordum. Her zaman geri kaldım hayattan. Geleceğe dair ne bir plan, ne bir hayal, ne de mutlu bir yuva kurma hep uzak şeyler oldu benim için. Tek tek ölen bir ailenin son fertleri olarak yaşayan bir ölüden farklı değilim. Tüm bu acılara annemi kaybetmenin acısı eklenmesin istiyorum. Ne olursunuz Abi, bize bir yol gösterin. Sizinde Anneleriniz var. Anneyi kaybetmenin ne demek olduğunu sizde tahmin ediyorsunuzdur. Herkesin annesi var ve kimse annesini kaybetmek istemiz.
Bu yazıyı kaleme alışımdaki sebep şu; lütfen görün bu dramları. Ülke gündemi, dünya gündemi derken etrafımızda olan bitenlerden bihaber kalmayalım. Belki bir telefon ile kendilerine yardımcı olabilirsiniz. Belki de bir yönlendirme. Çocukluğunu ve gençliğini yaşayamamış bir genç kız, annesi için çırpınıyor. Eğer ki elimizden bir şey geliyor ve biz ilgilenmiyorsak, bunun vebali büyüktür. Küçük de olsa bir yardım yapar ve dertlerine derman, yaralarına merhem olabilirsek bu defa da sevabı büyük olacaktır. Zenginlerimiz, iş adamlarımız, siyasilerimiz, devletin imkânlarını elinde bulunduran kudretlilerimiz mevcut. Bu aileye yardım edilmeli. Bunu insaniyet adına yapabilmeliyiz. Kim ki bu aile için bir şey yaparsa yine kendi köşemden kendisine teşekkür etmeyi bir borç bileceğim. Ayrıca bu hanım kızımız çalışmak da istiyor. En azından ailesine bir nebze olsun maddi yardımda bulunmak istiyor.
İçi insan sevgisi ile dolu Sayın Valimizin bu haykırışa bir cevap vermesini temenni ediyorum. Gerçi görevi gereği bir hayli yoğun olduklarını tahmin etmek zor olmasa gerek. Bir şehrin en büyük mülki amiri olmak öyle basit bir iş değil. Büyük sorumluluklar ve özverili çalışmaları gerektiriyor. O yüzden kapıdaki korumaların genç kızı Vali ile görüştürmemelerini de bir yerde anlayışla karşılamak gerek. Bende konuyu köşeme taşıdım. Sayın Valimiz belki Gazetemiz Çağdaş aracılığıyla bu drama şahit olur.