İdam cezası çağdaş dünyada artık uygulanması tasvip edilmeyen bir ceza yöntemidir. Çünkü idam cezası suçu cezalandırmadan ziyade bir intikam almak yöntemi olarak da algılanmaktadır. Oysa cezaların infazında hedeflenen anlayış suçun tekrarının önlenmesi için gerekli olan caydırıcılığı aynı tahribatı yaratmadan gerçekleştirmektir.
Bire bir adam öldürme ve intikam amacı ile öç alma mantığının hakim olduğu yerleri saymazsak dünyada idam cezası uygulayan ülkelerin azınlıkta kaldığını belirtmemiz gerekmektedir.
Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde artık bu konunun tartışılması bile söz konusu değildir.
İdam cezasında ısrar eden devletlerin varlığını da belirtmek gerekmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri
Çin Halk Cumhuriyeti
İran İslam Cumhuriyeti
İdam uygulamakta olan ülkeler olarak varlıklarını hala sürdürmektedirler. Üç değişik rejim modeli ile yönetilen üç değişik ülke…
Bu ülkelerin uyguladıkları idam cezasının uluslar arası kamuoyu tarafından sürekli eleştirildiğini de belirtmek gerekmektedir.
Suçlu mücadele süreçlerini ülkelerin koşullarına göre değişiklik gösterdiğini kabul etmek gerekmektedir. Ancak suçu telafi etmek için suçla aynı kategoride bir imhasal sonuca gitmenin suçlunun işlediği suçtan nasıl ayrılacağı da tartışılmalıdır.
Bu konu ile ilgili olarak bir Çinli idam mahkûmunun çoğumuzca bilinen meşhur sözü hatıralardadır; “Neden insanları öldürmenin kötü olduğunu göstermek için insanları öldürüyorlar” diyordu.
İnsanları öldüren insanların kötülük yaptıklarını kamuoyuna göstermek için değişik ceza yöntemleri de bulunmaktadır. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları, hücre cezaları bu cezalandırma yöntemleri arasında sayılabilir.
Ülkemiz idam cezası uygulamasında hem fiili hem de yasal olarak kurtulmuş bulunmaktadır. Ve açık söylemek gerekir ki bu ayıptan kurtulmuş olmak güzel olmuştur. Şimdi Kayseri’de meydana gelen insanlık dışı vahşet manzarasını sonuçlarına bakarak bazı siyasi partilerin idam cezasının geri getirilmesine yönelik çağrılarını ve açıklamalarını görmekteyiz. Utanç verici olan ise idam cezasına karşı olmadığını belirten bir Anayasa profesörünün ve aynı zamanda Anayasa komisyonunu başkanının olmasıdır. Benim de Anayasa dersi aldığım Burhan kuzu’nun bu tavrından utanç duymaktan başka bir şey belirtmek istemem doğrusu. BBP ile MHP ye gelince onların derdi ayrı zaten. Yanlış hatırlamıyorsam idam cezasını kaldırılması MHP iktidarı zamanında gerçekleştirilmişti. O zaman bile itirazı olan ancak yapacak bir şeyi olmayan bu partinin bu gün kalkıp ayrı telden çalmasını anlamakta güçlük çekmek insana özgü bir tavır olsa gerek.
İnsanlık dışı cinayetleri onaylamak elbette mümkün değildir. Bu tür cinayetler karşısında empati kurmak zorundayız. Kendimizi bir an olsun o çocukların ailelerinin yerine koyalım ve acıyı hissetmeye çalışalım. Acı gerçekten büyük ancak bu durum onların acıları üzerinden, bu duyguları istismar ederek başka yanlışlara yönelmeyi gerektirmemektedir.
Bu cani katile gerekli olan cezanın en ağırı verilmelidir. Kamuoyu vicdanı da hukukun gerekleri de bunu gerektirmektedir ancak idam cezası ve uygulaması acılardan ve duygusallıktan bağımsız olarak ele alınması gereken bir konudur.
Bu konunun acılar üzerinden siyasal malzeme olarak ele alınıp gündeme getirilmesi çok yanlış bir davranış metodudur.
Bunu Burhan Kuzu
MHP ve BBP zihniyetinin nasıl savunduğunu anlamakta güçlük çeksek de gerçekler ortadadır. Ortaçağ zihniyetinden kurtulmadığımız süreci bu ülkeyi ileriye götürme imkânımız olmayacaktır.
Ortaçağ zihniyetinde ısrar edenlerin bu ülkenin yönetimine talip olmaları ise ayrı bir dert olarak ortada durmaktadır. Gerçek millet kendilerine gereken yerde konum vermektedir ve onlarda bir türlü bu durumu anlayamamaktadırlar ama bunlara da gerçeklerimiz diyerek bakmak yeterli olur sanırım.
Bu ülkeni artık öldürmekten ziyade öldürmeme mantığına ihtiyacı olduğunu görmek en başta siyasetçilerin işidir.