2013 Newrozunda Abdullah Öcalan’ın yapmış olduğu açıklama Türkiye’de izlenecek yol konusunda yeni bir perspektif sunmuştur. Bu açıklama elbette durup dururken yapılan bir açıklama değildir. İlgilileri tarafından bilinen ve halkın haberdar olmadığı Oslo süreci olarak bilinen dönemde yapılan görüşme ve değerlendirmelerin de değerlendirildiği ve sonrasındaki çatışmaların ve ortaya çıkan güven bunalımının gölgesinde gelişen ve başlayan MİT- Öcalan görüşmelerinde varılan noktanın boyutlarını gösteren bir açıklama.
Üstelik bu açıklamanın detayları olmasa bile çerçevesi Türkiye Cumhuriyeti devlet yetkilileri, Kandil ve Avrupa’daki PKK yöneticileri, BDP ve bilmediğimiz başka çevrelerce de bilindiği açık.
Yapılan açıklamanın detaylarını ve her bölümünü ayrı ayrı tartışmak ve değerlendirmek gerekiyor. Tartışmalar ve değerlendirmeler elbette belirtilen konularda tam olarak ne anlaşılması gerektiği hususlarında olacaktır. Halkın büyük çoğunluğunun daha açıklama yapılmadan gerçekleştirdiği genel kabulün tartışılması elbette doğru olmaz.
Gönderilen açıklamada İslami çatı birliği, Misak-i Milli Sınırları, Demokratik Türkiye, Helalleşme, Tek Türkiye, Özgürlükler, Silahların susması fikirlerin konuşması gibi birçok konuya değinildiği görülmektedir. Cumhuriyet döneminde uygulanan red ve inkar politikalarının geride kaldığı ve yeni bir dönemin başladığı vurgulanmaktadır.
Konu ile ilgili detayların süreç içerisinde açıklanacağını umut etmekteyiz.
Ancak bu konuların tartışılabilmesi ve ortaya olumlu ve uzlaşılan bir sonucun ortaya çıkması için gerekli ortamların hazırlanması gerektiği de açıktır. Gerek Sayın Başbakan’ın gerekse Öcalan’ın yaptıkları açıklamada vurguladıkları;”fikirler konuşsun” fikrinin zeminin yasal olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Yani kısacası Şiddeti benimseyin teşvik etmedikçe insanlarımızın fikirlerini açıklamaları için yasal zeminlerin oluşturulması gerekir. Çok iyi bilenmektedir ki mevcut kanunlarımızda söylenecek bir sözü evirip çevirip başka taraflara çekerek insanları cezalandırmak pek ala mümkün. Bu nedenle adı geçen yasa maddelerini tek tek yazmak istemiyoruz. İsteyenler İnsan Hakları Derneklerimizin yaptıkları basın açıklamalarındaki endişelere bakarak bu maddeleri tekrar gözden geçirebilirler. Ancak ortada var olan gerçek uygulamadaki yasalarla yönlendirilen alan konularında ciddi çekinceler bulunmaktadır. İnsanlar fikirlerini mevcut durumda açıklamak durumunda değiller diye düşünüyoruz.
Bu nedenle Parlamento ve Hükümet birlikte bir değerlendirme yaparak yürürlükteki yasaları yurttaşlardan istenen tartışmalara uygun hale getirmeleri gerekmektedir. Vatandaş çözüme yönelik fikrini açıklamaya çalışırken sadece silahtan değil aynı zamanda yasaklayıcı yasalardan da çekmektedir. Silahların susması onları yok etmiyorsa bile önemli bir rahatlamaya sağlayacaktır ancak yasalar mevcut durumları ile silahların susmasını pek anlamlı kılmayacaktır. Hangi açıdan derseniz belirtelim. Fikirlerin açıklanması açısından. Ağzınızı açsanız üyesi olmadığınız yakından uzaktan alakanız olmayan bir örgütün üyeleri ile aynı cezaya çarptırılmanız muhtemeldir. Çünkü yasa hazretleri üye olmamakla birlikte,,,,,,,,,,diye başlayıp içeri tıkmakla sonuçlanmaktadır. Sadece bu mu? Değil elbet.
Silahlarını susturup başka alanlara çekilme konusunda kararı verecek olan PKK yönetimidir. Bu kararın uygulanacağı da- eğer büyük bir terslik olmazsa- açık ancak fikirlerin açıklanması konusunda tarafların belirtilen çizgiye gelmeleri gerekir. Fikir açıklandı diye kimsenin hain ilan edilmemesi ve tutuklanıp içeri atılmaması gerekir. Önerilen yol konusunda tarafların aynı zamanda yolu açmaları ve uygulamaları ile göstermeleri gerekir.
Özetle belirtmek gerekirse silahlar sussun fikirler konuşsun diyenlerin fikir ve ifade özgürlüğünü sağlayan bir ortam yaratmaları gerekir ki insanlar düşüncelerini ve beklentileri ile birlikte önerilerini sunabilme imkânına kavuşsunlar.