Muhammed Ali ismi Türkiye halkları üzerinde eşine ender rastlanan bir sempatiye sahiptir.

70’li yılların sağcısı, solcusu, zengini, fakiri severdi Ali’yi.

Hiç unutmam, gerek İstanbul’da ve gerekse Batman’da rahmetli babam sabah 4’lerde Ali’nin maçını izlerdi.

Foreman maçı ve sonrasında maçın kritiği günlerce konuşulurdu.

Neydi Ali’yi böylesine bir ilgiye müştak eden?

Ali, bir dünya şampiyonluk yarışmasını kazandığı takdirde Müslüman olacağını veya buna benzer bir ifade kullanmış ve Müslüman olmuştu.

Dolayısıyla mütedeyyin yurdum insanı kendisini sevmişti

Vietnam savaşı için kendisine seferberlik emri geldiğinde, hiç korkmadan “Vietnam halkı bana bir zarar vermedi, niçin onları öldüreyim” demiş ve hapse atılmıştı.

Dolayısıyla özgürlük ve eşitlik argümanlarını şiar edinmiş solcular kendisini sevmişti

Fakirdi ve yoksullukla geçen bir çocukluk döneminden sonra çok çalışarak zirveye oturmuştu.

Dolayısıyla fakirler, çaresizler bir umut ışığı babında kendisini sevmişti.

Genelde beyazların tahtına oturduğu bir spor dalında ki Rocky Marcianoları duymuşsunuzdur Ali, ırkçılığın Birleşik Devletlerde zirve yaptığı bir dönemde tüm tabuları yıkmıştır.

Dolayısıyla Amerika’da zenciler, tüm gezegende ezilenler kendisini sevmişti.

Ali, sadece yumruklarını konuşturmamış, yapmış olduğu birçok faaliyetle hemen her kesimden takdir toplamıştır.

70’li yıllarda Türkiye’ye gelmiş, rahmetli Erbakan Hoca Efendi ile Sultanahmet Camisinde Cuma namazı kılmış ve halka seslenilen bir zaman diliminde de ağlamıştır. Kendisine niçin ağladığı sorulduğunda Ali “hayatımda hiç bu kadar beyaz Müslüman’ı bir arada görmedim” demiştir.

Hollywood yıldızlarının isimlerinin kazındığı kaldırıma kendisinin de isminin kazınması teklif edildiğinde “Ben İslam Peygamberinin ismini taşıyorum, Muhammet ismini yere kazıyamazsınız” demiş ve yıldızlı tek isim, sadece o isim kaldırıma değil de duvara yazılmıştır.

İşte Ali böylesine inançlı bir isimdi.

Kendisinden sonra Mike Tyson’da dünya boks şampiyonuyken Müslümanlığı seçmiş ama asla bir Ali gibi aksiyon insanı olamamıştır.

Ali, bilge bir insandı.

Ali, yürekli bir insandı.

Ali, iyi bir mümindi.

“Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım” sözü kendisine aitti. Evet, bir kelebek kadar zarifti ve yumruklarıyla da arı gibi sokuyordu ama maalesef boks sporunun bir zorunluluğu olan fazla blok yapılamaması ve ekseriyetle de surata darbe alınması sonucu uzun zamandır Parkinson hastalığıyla mücadele ediyordu.

Kendisinden sonra kızlarından Leyla Ali’de babasının yolundan gitmiş ve başarılı şampiyonluklara imza atmıştır.

4 Haziran 2016 artık Ali için ayrılık vaktidir. Er ya da geç, öyle ya da böyle hepimizin varacağı menzil. İnna lillah ve İnne İleyhi Raciun.

Allah Teâlâ kendisine gani gani rahmet eylesin.

Kitap Zamanı:  Yazarımız John Stuart Mill. Eserin ismi, Özgürlük Üzerine. Oda Yayınları tarafından ülkemize kazandırılan eser bir şaheser niteliğinde. 1800’lerde yaşamış bu aydın kişinin fikirleri değil o yıllarda Osmanlı İmparatorluğunda, günümüz Türkiye’sinde uygulansa birçok sorunumuz hallolabilirdi. Kitap,  özgürlük kavramının önemini ve hükümetlerin basın üzerindeki tahakkümlerini konu alıyor. Kitabı Batman Üniversitemizin 50 binlik arşivinden kolaylıkla temin edebilirsiniz.