Türkiye’de kan gövdeyi götürüyor. 14 Mart’tan bu yana operasyonların sürdüğü Şırnak ve Nusaybin’den operasyonların bittiğine dair haberleri 3 Haziranda yani 82 gün sonra alabildik. Resmi rakamlara göre Şırnak’ta 489 Nusaybin’de ise 495 PKK militanı öldürüldü.

Operasyonların bitmiş olması demek buralardaki sokağa çıkma yasaklarının bittiği anlamı taşımıyor elbet. Bu kararın ne zaman açıklanacağını henüz bilmiyoruz çünkü arama ve tarama faaliyetlerinin sürdüğü belirtiliyor.

Bu kentlerle ilgili gazetelerde çıkan fotolardan anlaşılıyor ki operasyon bölgesinde taş üstünde taş kalmamış

İşin çatışmalı ve silahlı tarafında bunlar olurken legal siyasal alanda da yıkımların yaşandığını belirtmek gerekiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanarak milletvekilleri dokunulmazlıkları dosyalarının yargıya gönderilmesine 376 oyla evet dedi. Bu karar aynı zamanda HDP milletvekillerinin yargılanmasının önünün açılması demek.

HDP legal siyasal alanda Kürtler arasında en büyük güce sahip olan ve Türkiye’de birlikte yaşamı savunan siyasal bir parti.

Siyasal iktidarın bu partiye yönelmesinin sebebi illegal Kürt hareketini desteklediği iddialarıdır. Bu parti her ne kadar değişik etnisite ve inançları içinde barındırıyorsa da genel olarak laik ve demokratik yapıyı ve anlayışa sahip sol eksenli bir siyasal partidir.

İktidar ise bu aralar sol, demokratik, laik siyasal yapılardan pek hoşlanmadığını gizlemeden ima ediyor. Buna rağmen bazı oluşumlara da engel çıkarmadığını belirtmek gerekiyor.

Geçen dönemde “Kürdistan” ismini taşıyan ve Kürt sorunu konusunda duyarlı iki siyasal parti resmen kurulmuştu. Bu sayıya geçenlerde biri daha eklendi. Kürdistan Sosyalist Partisi. Bu parti hem sosyalist hem de Kürdistan isimlerini birlikte taşıyor. Konu ile ilgili haber şöyle yayınlandı;

“Ankara (Rûdaw) - Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Türkiye İçişleri Bakanlığı’na resmi kuruluş başvurusunu yaptı. Rûdaw’a konuşan PSK Genel Başkanı Mesud Tek, “Belgelerimizi gerekli mercilere teslim ettik. Kontrol edileceğini ve bugün veya yarın bizlere cevap vereceklerini söylediler” dedi. Tek, "Öteden beri Türkiye'de yasaklı olan sosyalizm değil, Kürdistan'dır. Kürdistan kırmızı çizgimizdir. Siyaset sahnesinde kendi adımızla var olmak istiyoruz. Mahkeme engellese dede mücadelemize devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. PSK’liler Kürt bayrağıyla Türkiye İçişleri Bakanlığı’nın önünde “Biji Kurd, biji Kurdıstan” (Yaşasın Kürtler, Yaşasın Kürdistan) sloganları atarak partilerine destekte bulundular. Geçtiğimiz yıl Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (KDP - T) ile Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) partileşmişti.

Ancak bu iki partinin ismiyle ilgili yargı süreçleri devam ediyor.  


Diyarbakır merkezli faaliyet yürütecek olan PSK bünyesinde Hak ve Özgürlükler Partisi’nden de (Hak - Par) kişilerin yer alması bekleniyor.

Hak - Par, uzun yıllar Kürdistan Sosyalist Partisi'nin (PSK) yasal kolu olarak faaliyet yürüttü.

Ancak PSK lideri Kemal Burkay’ın Türkiye'ye gelmesi ve Hak - Par'ın başına geçmesi ile PSK Genel Sekreterliği’ne Mesut Tek getirilmişti.” (http://rudaw.net/mobile/turkish/middleeast/turkey/300520162#sthash.PYL1qxOp.dpuf)

Aslında haberden de anlaşıldığı gibi mesele yeni bir parti kurulması meselesi değil. Mesele HAK-PAR’ın kuruluş felsefesine geri dönmesi ve asıl kimliğine bürünmesi olarak da değerlendirilebilir.

Sorulması gereken asıl soru şu: Kürt meselesinin çözümü noktasında Kürtlerin çok sayıda parti ile sahneye çıkması sorunun çözümüne katkı sunar mı, sunmaz mı?

Veya her görüş ve partinin var olduğu bir ortamda Kürt meselesi konusunda bu siyasal partiler ortak bir cephede yan yana gelme başarısını gösterebilecekler mi?

Eğer bu konuda ortak bir fikir ortaya çıkarılabilinecek ise başarılı bir sonuca ulaşmak mümkün olabilir. Ancak sadece tabela partisi olarak varlık gösterilecek ise o zaman da çok partili Kürt siyasal yaşamının ortaya çıkaracağı durum sorunların biraz daha artmasından ibaret olacaktır.

Mesele çok sayıda partiye sahip olmakta değil mesele derde nasıl derman bulunacağı meselesidir.

Eğer kurulan Kürt siyasal partileri birbirleri ile uğraşma yerine birbirlerini destekleyen ve soruna çözüm bulma noktasında birlikte hareket edebilen bir güce dönüşebilirlerse başarılı olmaları mümkündür. Üstelik herkesin kendi sesi, düşüncesi ve rengi ile temsilliyet bulduğu demokratik bir ortam da oluşmuş olur. Lakin eğer bu renklilik ayrışmaya dönüşür ve sorunu daha da içinden çıkılmaz bir hale getirecek ise o zaman herkesin durup düşünmesinde fayda var. Tabela ve isim sahibi olmak için parti kuruluyorsa bunun yararlı olmayacağı açık. Kurulan partilerin aynı zamanda halka ulaşmaları ve kendilerini kabul ettirmeleri de gereklidir. Bunun sağlanıp sağlanmayacağını siyasal partilerin pratiklerinde görme imkânımız olacak.

Dileriz ve umarız ki yeni kurulan ve var olan Kürt siyasal partileri kendi aralarında uzlaşma kültürüne geliştirir ve halkın çıkarları için ortak davranma başarısı gösterirler. Aksi durumda bunca ezilmişlik üstüne bir de ayrışmalar can sıkacaktır.