İsmin hallerini öğrendiğimizde e hali, i hali gibi hallerinin varlığını öğrenmiş olduk. Dilin bölücü halinin bu kadar keskin çizgilisini de bu arada öğrenmiş bulunmaktayız. Kürt açılımı konusunda 25 yıllık çatışmanın ardından iyi niyetli bir iki söz söylenmeye başlanınca güzel ülkemin gedikli muhalefet partilerinden hemen yüksek perdeden sesler çıkmaya başladı.

Bunların içerisinde en ilginç melodileri ise ne yazık ki büyük beklentiler beklenen Cumhuriyet Halk partisinden çıkıyor. Apoletli demokrasiye aşina olan bu partimizin kadroları tam demokrasi isteyeceklerine yine emir komuta şeklinde statükoya devam kararı almış görünüyor. Üstelik bunca yıl yayımladığı “Kürt raporlarına” rağmen.

CHP, Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmesi ya da eğitim dili olarak kabul edilmesi durumunda ülkenin bölüneceğini iddia etmektedir. Bunun gerçekçi olup olmadığını anlamak için demokrasisi gelişmiş ülkelere bakmak istedik. Eğer gerçekten demokratik ilkelerin benimsediği ülkelerde farklı dilerin varlığı inkâr edilmiş ve bu dillerin yok edilmesi için büyük çabalar ortaya konmuşsa o zaman biz de Kürtlerden dillerini unutmalarını isteyebiliriz. Yok bu ülkelerde farklı dil kullanan insanlar için dillerini koruma ve öğrenmeleri için imkanlar sunulmuşsa o zaman da bizim farklı dillerden korkmamız gerekmektedir.

Bu konu ile ilgili olarak TBMM araştırma merkezi tarafından da bir araştırma yapılmış olup sonuçları tartışılmıştır. Avrupa ülkelerine baktığımızda raporda da belirtildiği gibi değişik sistemleri görmekteyiz. Şimdi bu konu ile ilgili örnekleri verelim;

FRANSA: Fransada resmi dil Fransızcadır ancak Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı’nı 1999’da imzalamış olmasına rağmen, bunun ulusal azınlıkların tanındığı anlamına gelmediğine ilişkin çekince koydu. Bireysel temelde farklılık hakkını tanınıyor. Uygulamada Brötanca tek bir televizyon kanalı mevcut. Diğer bölgesel dillerde günde azami 40 dakikalık radyo yayını yapılabiliyor. Yerel diller anaokulundan üniversiteye kadar resmi ve özel okullarda öğretiliyor. Brötanca, Baskça, Katalanca, Oksitanca ve Korsikaca okullarda seçmeni ders olarak okutuluyor.

ALMANYA: Almanyada resmi dil Almancadır.  Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme’yi onaylarken, bu çerçeveye Sorblar, Frizler, Danimarkalılar Sinti ve Romanlar olmak üzere 4 azınlık grubunun girdiğini beyan ediyor. Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı kapsamına giren, Kuzey Frizyacası, Saterland Frizyacası, Roman dili ve Aşağı Almanca’nın öğrenilmesi hakkı var. Ancak bu hakkın uygulanması eyaletlerin yetki alanına giriyor. Azınlık grupları, özel hayatta ve kamu içinde yazılı ve sözlü olarak azınlık dilini kullanma hakkına sahip. Gerek ana dilde eğitim gerekse de basın-yayın konularında Alman mevzuatında herhangi bir kısıtlama yok. Danimarka azınlığının kendi okulları var.

İNGİLTERE: Resmi dil İngilizcedir. Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme ile Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı’na taraf olan İngiltere’de etnik, dini ve kültürel azınlıkların haklarını düzenleyen herhangi bir kanun bulunmuyor. Etnik ve kültürel azınlıkların kendi dillerinde yayın yapma ve özel okul açma hakkı vardır.

İTALYA:Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme’ye taraf olmasına rağmen Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı’nı imzaladı ancak onaylamadı. Resmi dil İtalyanca. Ancak, Arnavut, Katalan, Alman, Yunan, Sloven ve Hırvat Toplulukları ile Fransızca, Güneydoğu ve Provence Fransızca’sı, Ladino, Friulice, Sardunyaca konuşan nüfusların dil ve kültürleri korunuyor. Kamu belgeleri, azınlık bölgelerinde iki dilde hazırlanıyor ama İtalyanca olan geçerli sayılıyor. Azınlık dillerinde radyo ve televizyon yayınları yapılabiliyor. Anaokullarından itibaren ilköğretimde İtalyanca ile beraber talep olması halinde azınlık dillerinin eğitim aracı olarak kullanılması mümkün. Genel kurallar İtalyan Milli Eğitim Bakanlığı’nca tespit ediliyor.

İSYAPYA: Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme ile Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı’na taraf. 1978 Anayasası’na göre ülkede 17 özerk bölge bulunuyor. Her özerk bölgenin yerel meclisi var. Yerel yönetimler, çevre, ulaşım, tarım, ormancılık, ekonomi, sağlık, sosyal yardım, turizm, eğlence, polis, kültür konularında yetkili. Devletin resmi dili İspanyolca olmasına rağmen azınlık dilleri özel saygı ile korunup kültür mirası olarak kabul ediliyor. Katalonya, Bask ve Galiçya özerk bölgelerinde ana dilde eğitim ve yayın yapılabilirken ayrıca diğer tüm özerk bölgelerde de İspanyol vatandaşların anadillerini kullanması serbest.

YUNANİSTAN: Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme’yi imzalayan Yunanistan, Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı’na da taraf. Müslüman (Türk) azınlığın hakları, Lozan Antlaşması ile düzenlenerek çocuklarına Türkçe isim vermelerine izin verilirken, Türkçe yerleşim birimi isimlerine müsaade edilmiyor. Yayın dilinin mutlaka Yunanca olacağına dair bir kanun hükmü yok. Ancak Yunanca dışında bir dilde yapılan yayınlarda, yayın sürecinin en az %25’i Yunanca olmak zorunda. Bu yayınlarda Yunanca altyazı kullanılması ve Yunanca dilinin doğru kullanımı esas. Yunanca dışında özellikle yabancı dilde yayın yapan Yunan televizyon kanalı bulunmuyor. Batı Trakya’da 230 ilkokul ve lisede Türkçe eğitim veriliyor. Anlaşmalar uyarınca her türlü eğitim kurumunu kurma hakkına sahip olan Türk azınlığın yeni eğitim kurumları açmasına imkân tanınmıyor.

İSVEÇ: Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme’ye ve Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı’na taraf. Azınlık hakları Anayasal güvence altında. Samiler/Laponlar, İsveç Finlileri, Tornedal Finlileri, Çingeneler ve Yahudiler ulusal azınlık olarak kabul ediliyor. Sami, Fince ve Tornedal Fince (Meankieli) dillerini azınlık ve bölgesel diller, Romani ve Yiddish dilleri de belli bir bölgede konuşulmayan azınlık dilleri (non-territorial minority languages) olarak kabul ediliyor. Azınlıklar uluslar arası hukukun tanıdığı bütün haklara sahip durumdalar.

DANİMARKA: Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme ile Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı’na taraf. Alman azınlık; dil, eğitim, din ve kültür gibi konularla her haktan yararlanabiliyor. Alman azınlığa eğitimi için genel bütçeden pay bile ayrılıyor.

AVUSTURYA: Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme’ye taraftır ve Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı’na taraf. Cumhuriyetin devlet dili azınlık dillerine ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla Almanca. Sloven, Hırvat, Macar, Çek, Slovak ve Romanlar azınlık olarak tanınıyor. Azınlıkların ana dilleri, Almanca ile beraber resmi dil olarak kabul ediliyor. Azınlıkların yoğun olarak ikamet ettikleri eyaletlerde, devlet okulları azınlıkların ana dillerinde ders veriyor.

HOLLANDA: Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme ile Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı’na taraf. Mevzuatında etnik, dini ve kültürel haklara ilişkin herhangi bir sınırlama mevcut değil. 1997’de yürürlüğe giren yaşayan yabancı dillerin öğretimi kanunu ile ana dilde eğitim, müfredat programı dışına çıkarılarak, seçime dayalı bir kültür hakkına dönüştürüldü.

SLOVAKYA: Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme ile Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı’na taraf. Anayasada, ulusal azınlıklar ve etnik gruplar terimi kullanılıyor. Bunların aynı kökenden vatandaşlarla birlikte kültürel miraslarını geliştirme, ana dillerinde haber alma, yayma, kültür ve eğitim kurumları oluşturma hakları güvence altına alınmış durumda.

BULGARİSTAN: Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme’ye taraf olan Bulgaristan, Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı’nı imzalamadı. Anayasaya göre, ana dilleri Bulgarca olmayan Bulgar vatandaşlarının kendi dillerini kullanma ve öğrenme hakları var. Sadece resmi dil Bulgarca’nın geçerli olduğu haller kanunla belirleniyor.

İrlanda,Finlandiya,Belçika,İsviçre,Malta,Çekoslavakya ve Yoğoslavyada resmi dil sayısının birden fazla olduğunu da belirtemek gerekmektedir.

Dil ne kadar da bölücüymüş değil mi?