Büyük bir üzüntü içerisindeyiz. Van’da meydana gelen 7.2’lik deprem ile yüzlerce vatandaşımız yaşamını yitirdi. Ölenlere Allahtan rahmet yakınlarına başsağlığı, yaralılara ise acil şifalar diliyoruz.
Doğal afetler için elbette Allahın takdiri deyip kayıpların en az seviyede olmasını dileyeceğiz. Doğu Anadolu bölgesi başta olmak üzere ülkemizin fay hatları üzerinde olduğu artık herkes tarafından bilinmektedir. Buna rağmen meydana gelen şiddetli depremlerde verdiğimiz can kaybının fazlalığı konusunda artık kendimize gelmemiz gerekmektedir. Bu kayıplar sadece yurdun bir bölümü ile sınırlı kalmıyor elbet. Gölcük depremini hatırlarsak orada da büyük acılar ve kayıplar yaşanmıştı. Bu durum deprem konusunda duyarlılığımızın yeterince gelişmediğini göstermektedir.
Deprem kuşakları üzerinde bulunan ülkelerin durumlarını incelemede büyük faydalar olacaktır. Örneğin aynı şiddetteki bir depremin bu ülkelerde daha az can ve mal kaybıyla gerçekleştiğine şahit olmaktayız. Örneğin Japonya bu konuda en fazla tecrübeye sahip olan ülkelerden biridir. Son depremin şiddeti konusunda sahip olduğu reaktörlerin zarar görmesi karşısında bile nasıl hareket ettiklerini hepimiz hatırlamaktayız.
Depremin önlenmesi veya önceden öğrenilmesi konusunda henüz bilimsel bir sonuca ulaşılmış değildir. Ancak depremlerde can ve mal kayıplarının sınırlandırılması için gerekli önlemlerin ve dikkatin gösterilmesi bizlerin elinde. İnşaat çalışmaları sırasında malzemelerin kullanım oranları ve kaliteleri can ve mal kaybı konusunda belirleyici olan temel unsurların başında gelmektedir. Bir demir çubuğun eksik atılması ne yazık ki yüzlerce insanın yaşamına neden olabilmektedir. Bu konuda yapı denetimi konusunda hayli yararlı çalışmaların ve adımların atılmasına rağmen istenin sonuca ulaşmadığımız da pratikte görülmektedir. Bu nedenle bu işten sorumlu olan kurum ve kuruluşların hassasiyetle bu konuya eğilmeleri gerektiği ortadadır.
Bu konu ile ilgili olara yapılacak diğer bir çalışma ise arama kurtarma faaliyetleri konusunda yeterli ve deneyimli eleman ihtiyacının sağlanması ve ekipmanların temini konusudur. Bütün imkânların kullanılmasına rağmen bu konuda eksik kaldığımız ortadadır. Birkaç yıl öncesine göre bile epey yol aldığımızı söylemek mümkün ancak sahip olduğumuz gücün bu konuda meydana gelen vakalara müdahale konusunda yetersiz kaldığını da ne yazık ki depremlerde daha iyi görebilme şansı yakalıyoruz. Bu sebepten dolayı acil arama ve kurtarma konusunda kendimizi geliştirmemiz gerekmektedir. Bir dakikalık erken müdahalenin yüzlerce can kurtarmaya yettiğini düşündüğümüzde bu işin önemi de ortaya çıkmaktadır.
Bu iki konudaki hassasiyeti dillendirdikten sonra gelelim yapmamız gereken işe. Acilen herkes deprem bölgesine ulaştırılmak için elinden gelen yardımı yapmasını talep etmekteyiz. Bu konu ile ilgili olarak gerek Sivil Toplum kuruluşlarımız gerekse kamu kurum ve kuruluşlarımız bir yardım seferberliği içerisinde olacaklardır. Önemli olan bu yardımları sistemli bir şekilde toplamak ve ihtiyaç sahiplerine en kısa sürede ulaştırmaktır. Kamu imkânlarının bölgeye intikali konusunda bir sıkıntı yaşanacağını tahmin etmiyoruz ancak sivil vatandaşlar olarak bizlerin de zor durumda kalan bu vatandaşlarımıza elimizden gelen yardımı yapmamız ve acılarını paylaşmamız gerekmektedir. Başta iş adamlarımız olmak üzere her kademedeki yurttaşın imkânları ölçüsünde yardıma muhtaç duruma düşen vatandaşlarımıza yardım elini uzatmalarının bir hayır işi olmasından ziyade bir dayanışma gerekliliği olarak da ortada duruyor.
Deprem felaketine yakalanan yurttaşlarımızın kayıplarını geri getirme imkânımız yok ancak onlara göstereceğimiz dayanışma ve paylaşım acılarını bir nebze bile olsa azaltacaktır diye düşünüyoruz.