Pazartesi günü cumhuriyetimizin 89. Yıldönümünü kutladık. Devlet protokolünün tam kadro katıldığı Halkın da Belediye Başkanı şahsında temsil edildiği bir bayramdı.
Aslını sorarsanız cumhuriyet Bayramlarının daha katılımcı bir şekilde halkın yani cumhurun tam kadro ile katıldığı devlet protokolünün de temsil edildiği bir şekilde kutlanması gerektiğini düşünenlerdeniz. Nedeni ise cumhuriyetin kuruluş mantığında yatmaktadır.
Cumhurun katılımının en az olduğu yönetim şekliyle yönetilen ancak mekanizmanın ipinin kaçırıldığı Osmanlıdaki Padişahlık ve Hilafet mekanizmalarının olumsuzluk faturalarını birinci dünya savaşından sonra bu topraklarda yaşayan halklar çok iyi ödediler. Kendini yenileyemeyen, halkının sesini duymayan varsa yoksa saray ve devlet anlayışı olarak kendini dayatan rejimin sonucu kala kala Anadolu sınırlarına sığan bir devlet oldu. Gerçi o da kalmayacaktı ama halkın omuz omuza vermesi sayesinde bu gerçekleşti ve yeni kurulan ülkenin adı Türkiye oldu. Bu acı deneyim ve dünyadaki gelişmeler bu ülkenin artık aileler tarafından yönetilmemesi gerektiği gerçeğini ortaya koydu. Osmanlı hanedanlığı ve onun emrindeki dini müesseseye dönüşen hilafet kaldırıldı.
29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edildiğinde cumhuriyet karşıtları öyle bir propoğanda ile ortaya çıkmışlardı ki cumhurun kendisi bile kendine verilen yetkiye karşı çıkacak kadar yönlendirilmişti. Kurtuluş savaşı dönemindeki ayaklanmaları buna örnek göstermek mümkün.
Bu ülke Anadolu’nun doğu yakasındaki destek ve birliktelik ile yeniden inşa edildi ve küllerden Türkiye cumhuriyeti devleti yeniden diriltilerek tarihteki yerine konuldu. Anadolu’nun bütün zenginlik ve çeşitliliğinin katıldığı bir birliktelik ile kurulan yeni bir devlet. Ancak sonraki dönemlerde yakalanan bu birlikteliğin içinin doldurulamadığı yeni bir ırk yaratma çabalarının baskın çıktığını gözlemliyoruz. Bu tavır ve davranıştır ki ülkemizde bugün kan akmaya neden olmuştur. Herkesin var olması ve söz sahibi olması için kurulan yeni rejim ne yazık ki herkesi yok sayma ve tekçil bir yapıyı dayatma olarak halkların önüne çıkarıldı.
29 Ekim törenlerinde bir konuşma yapan İlimiz valisi Yılmaz Arslan ülkenin ekonomi alanında yapmış olduğu ilerlemeleri belirterek cumhuriyetin kuruluşundan bu yana geldiğimiz noktayı vurguladı. Bu başarının yaşamın bütün alanlarını yansıması için de birlik ve dayanışmanın gerekliliğini vurguladı ve cumhuriyetin 90. Kuruluş yıldönümünde daha güçlü bir katılımla bayram kutlama umudunu dile getirdi. Kaybedersek sığınacak bir yer bulamayacağımızı, kaybedersek tümden kaybedeceğimizi güçlü bir şekilde vurguladı. Talep ve isteklerin meşru yollardan ve siyasi temsilliyetle dile getirilmesini çözüm yeri olarak da TBMM’nin adres olması gerektiğini hatırlattı.
Sayın valimizin tespitlerinin yerinde tespitler olduğunu belirtmek gerekir. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki doğru tespitler yapmak ne yazık ki yetmemektedir. Bu ve buna benzer tespitleri yıllardır ortaya koyuyor ve siyasi mekanizmalara, devlet yönetimine sunmaya çalışıyoruz. Biz her koşulda siyaseti ve TBMM’yi ön planda tutmaya çalışırken ne yazık ki siyasi mekanizmanın iktidarında bulunanlar da muhalefetinde bulunanlar da siyasi kaygıları nedeniyle ülkenin temel sorunlarını çözme noktasında çekingen davranıyorlar. Konuşma yerine çatışmayı, barışta muhataplaşma yerine çatışmada muhataplaşmayı yeğliyorlar.
89. Yılını kutladığımız cumhuriyetimizin yasalarına hala bu ülkede yaşayan halkların varlığını yerleştirmekten yoksunuz. Hala bu ülkede anadil ile ilgili sıkıntıların aşılması için cezaevlerinde yüzlerce yurttaşımız sayın valimizin de “artık bitirin” dediği açlık grevlerinde bulunuyor.
Cumhuriyet rejimi halkın totaliter rejimlere artık yer yok dediği rejimin adıdır. Ancak ne yazık ki gelinen koşullarda cumhuriyet rejiminin kuruluş bayramları bile salonlara sığdırılmak isteniyor. Cumhuriyet ve demokrasi sayesinde ülkenin yönetimine gelenler bile bu rejimin ne büyük imkânlarla dolu olduğunu görmekten ise bu imkânları kendi düşüncelerine göre yönlendirme çabasına yöneliyorlar.
Birlikte ve alanları doldurarak cumhuriyet bayramları ve bütün bayramları kutlamak elbette en güzel istek ve arzu. Bunu gerçekleştirecek güç ve istek de var. Koşullar yaratılırsa eminiz ki bunun gerçekleşmemesi için hiçbir neden olmayacak.