Bir insan için en zor şeylerden birisi de yerinden yurdundan olmaktır. Doğduğu topraklarda sığınacak bir dam, karnını doyuracak bir lokma ekmek bulan bir insanın koşullar ne olursa olsun kolay kolay yerini terk etmeyeceği bir gerçek.
Denilebilir ki yaşam koşullarını iyileştirmek için yer değiştirenler yok mu? Elbette var ancak biz bunlardan ziyade bulundukları yaşam alanlarından zorla veya zorluklar nedeniyle ayrılmak zorunda kalanları kast ederek işe başlamak istiyoruz.
İltica, Göç, Yer değiştirme, sürülme gibi konularda yaşamımın ilk bilgileri çocukluğumdan kalma. Televizyonun henüz siyah beyaz olduğu yıllarda izlediğimiz kovboy filmleri ve diğer filmlerde Kızılderililer (yerliler) ve Beyaz adamlar (soluk benizliler) hep çatışıyorlardı. Biz nedenini bilmeden beyaz adamlar tarafındandık oysa bulunduğumuz taraf haksız taraftı.
Sonraki dönemde ilk göç ve mülteci akını ile gerçek yaşamda karşılaştık.1990’lı yıllarda Saddam zulmünden kaçan Kürt kardeşlerimiz günlerce dağ başlarındaki soğukta bekletildikten sonra başka çarelerin kalmayınca sınırdan geçmeye çalışmış ve hükümet onları almayı kabul etmişti. Bir andan binlerce insan her tarafa yayılarak iş arama ve ekmek bulma derdine düşmüştü. Başta Diyarbakır’daki toplama merkezi olmak üzere her tarafta onlara rastlamak mümkündü.
Sonraki dönemlerde gittikçe bilgi dağarcığım arttı. Dünyanın değişik bölgelerinde aynı durumlarla karşı karşıya kalan insanların varlığı, ilticalar ve mülteciler konusunun dünyadaki belirgin sorunlardan biri olduğunu da anlamam mümkün oldu.
Değişik nedenlerle (Dini, Etnik, kuraklık, baskı vb.) yerlerinden ayrılmak durumunda kalan insanlar komşu devletlere veya uzak diyarlara yaşamlarını riske ederek sığınmakta ya da sınırları yasadışı yollarla geçerek iltica talebinde bulunmaktalar.
Yakın tarihte bize de gelen ve bizden gidenler var. Mesela Kürdistan federe devletinde bulunan Mahmur kampının sakinleri Türkiye’den kaçan veya göçen Kürtlerden oluşmakta. Buna karşın Afganistan, Kuzey ve orta Afrika ülkeleri ve son olarak da Suriye’den ülkemize gelen yüz binlerce sığınmacı var. Her sığınmacının kendi sorununu kendi varlığı ile birlikte sığındığı ülkeye taşıdığını da unutmamak gerekir.
Bu yazının amacı son dönemde ilimiz Batmana yönelen sığınmacı akını. Başta Afganistan uyruklu insanlar olmak üzere Suriye uyruklu insanların da ilimize gelmekte olduğunu belirtmek gerekir. Afganistan uyrukluların ilimize kadar gelmeleri veya gelebilmeleri aslında yolda görülmemelerinden değil yapılacak başka bir şey olmamasından kaynaklanıyor.
Bilindiği üzere daha evvel BM’ye bağlı olarak ya da kontrolünde Van ilimizde bir mülteci kampı bulunmaktaydı. Doğu tarafından gelen sığınmacılar bu kampta toplanmakta ve gerekli işlemleri yapılmaktaydı. Bu şekilde hem sayıları ve durumları kontrol altında tutulabilmekte hem de daha düzenli bir yardım sunulabilmekteydi ancak Van depreminden sonra bu kamp kapanınca gelen sığınmacılar da ülkenin iç bölgelerine doğru ötelenmek durumunda kalındı. Bu durumun önüne geçmek için yapılması gereken ya adı geçen kampın tekrar acilen açılması ya da Diyarbakır, Batman, Mardin gibi illerimizde yeni kamp ya da toplama merkezlerinin oluşturulmasıdır. Aksi durumda istenilmeyen yeni konularla karşılaşmak mümkün. Yer, Yurt bilmeyen bu insanları toplumun içine aç ve açık bir şekilde bırakmak doğru bir yaklaşım değil.
Suriyede gelenlerin çoğunun bu bölgede akrabalarının ya da tanıdıklarının bulunması ve Kürt kökenli olmaları nedeniyle dil sorunu yaşamamaları bir avantaj olarak görülse de bu olayın vahametini ortadan kaldırmıyor. Bayramda aldığım bir telefon hem konu ile daha yakından ilgilenmemi hem de bu yazıyı yazmamı sağladı. Suriye’den Batmana gelen bir Ekrem adlı kişi ailesi ile kenar mahallelerden birinde yaşıyordu. Elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışmıştık ancak görünmüştü ki yetmemiş ve bayramda aradığında bayram kutlamasından sonra ilimizden ayrıldığını söyledi. Başta bir ilde iş bulmuş ailesi ile birlikte çalışıyorlarmış. Gerekçesi çok netti;”Kalsaydık açlıktan ölecektik!” bu aslında her şeyi ifade eden bir cümle oldu.
Mültecilerin durumlarını anlamak için aslında mülteci olmaya gerek yok. Allah kimseyi mülteci yapmasın ama olur da mülteci durumuna düşerseniz o zaman sıkıntıları anlamak mümkün olabilir.
Devletten beklenti acilen BM kontrolünde Mülteci kampları açması,
Halktan beklenti sadakaları ile bile olsa mültecilere sahip çıkması
Dileriz kimse mülteci olmak zorunda kalmaz. Olanlar da tez elden yurtlarına kavuşurlar.