Bu ülkede tuhaf şeyler olmaya devam ediyor. Cumhuriyet, rejim ve laiklik tanımlamalarla uygulamalarla yeniden yapılandırılmaya çalışılıyor. Demokrasi kavramı siyasal algılara göre şekillendirilip iktidarın algısı ile yaşatılmaya çalışılıyor. Söylem ve hareket birbirini tutmuyor.
 
Yeryüzünde her şeyin bir yaşamsal döngüsü var. Doğar, gelişir, eskir ve yok olur. Bu anlayış canlı varlıklar için geçerli bir süreçtir. Ancak bazen sistemler de aynı döngünün içindeki yerlerini korurlar. Devletler gibi, siyasal sistemler gibi, teknolojik ürünler gibi…
 
Son günlerde kamuoyunun tartışma konularından birisi de ne yazık ki rejim meselesinde yoğunlaşıyor. İktidar partisi milletvekilleri katıldıkları toplantılarda, yayımladıkları sosyal mesajlarda rejim ile ilgili algılarını topluma sunmaya devam ediyorlar. Bir milletvekili çıkıp partisinin kongresinde başı örtülü memurların olmasının, imam hatip sayısındaki artışların varlığından ve çoğalmasından meyhaneye gidenlerin sayısının artışından yola çıkarak laiklik tanımlaması yapıyor ve her iki artışı laiklik olarak sunuyor. Bu yaklaşım tarzına bakılırsa laiklik isteyenler içki içenlerden ibaret öte yanda da din eğitimine ağırlık verenler var. Yani laiklik dinin sevmediklerini yapanların istediği bir şey gibi algılatılmaya çalışılıyor. Kısaca “bakın meyhaneye gidenler artıyor o zaman korkmaya gerek yok laiklik var” demeye getiriyor.
 
Oysa laiklikten anlaşılması gereken şeyin meyhaneye gitmek, içki içmek olmadığını herkes çok iyi biliyor.
 
Mesele sadece bu kadar değil. AKP milletvekili Tülay Babuşçu facebook hesabında yaptığı paylaşımda;"Bu resim okunması gereken bir resim. Filistin'i vermediği bahanesiyle yıkılan Osmanlı İmparatorluğu ve Filistin Devlet Başkanı'yla Cumhurbaşkanı'mızın arka plan görüntüsü. Muhteşem bir zeka. Tabi ki Sn Cumhurbaşkanı'mızın zekası. 600 yıllık İmparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi" demişti.
 
Yani sayın milletvekiline göre 90 yıldır binbir emekle oturtulmaya çalışılan demokrasi ve cumhuriyet rejimi bir ara rejim ve reklam dönemi.
 
Saltanatın kaldırılması,
 
Halifeliğin kaldırılması,
 
Kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesi- ki sayın milletvekili bu sayede millet meclisinde bulunuyor-
 
Harf devriminin yapılması,
 
Çok partili sistem,
 
Meclisin varlığı bunların tamamı bir reklamdan ibaret.
 
Bunu söyleyip yerinde saydığını düşünüyorsanız yanılırsanız çünkü sayın vekil daha sonra da; 'Arkadaşlar reklam arası bitti, film başladı ve isteseniz de istemeseniz de 2023'te vizyona girecek' dedi.
 
“isteseniz de istemeseniz de vizyona girecek!” ne kadar demokratik, ne kadar insan haklarına uygun, ne kadar da paylaşımcı ve ikna edici bir söylem değil mi?
 
Bu sözü duyup gördüğümüzde rahmetli Erbakan’ın ünlü sözünü hatırladık hani “kanlı mı olacak kansız mı?” söylemi vardı ya!
 
Bu ülkede herkes taleplerini ve isteklerini özgürce söyleyebilme hakkına sahip olmalıdır. Çünkü fikir ve düşünce özgürlüğü bunu gerektiriyor. Fikir ve düşünce özgürlüğünü sağlayan olgu ise cumhuriyet, demokrasi, insan hakları ve serbest seçme ve seçilme haklarının kullanılabilmesinden geçer.
 
Cumhuriyeti kaldırırsanız,
 
Demokrasiyi kaldırırsanız,
 
Seçme ve seçilme hakkını kaldırırsanız o rejimin adını ne koyarsanız?
 
Cumhuriyetin değerlerini dillerinden düşürmeyip bu değerlerin altına dinamit sokmaya çalışanların artık ne söylediklerine dikkat etmeleri gerekiyor. Tamam Osmanlı döneminin tarihsel mirasına sahip çıkmak, oradaki iyi uygulamaları, faydalı uygulamaları alıp yaşama geçirmeye çalışmak doğru bir yaklaşım olarak kabul edilebilir.
 
Ancak bu ülkenin başına bir padişah getirmeye çalışanlar, kendilerini de feda ederek parlamentoyu danışma meclisi haline getirmeye çalışanlar iyi ve doğru yolda olmadıklarını görmelidirler.
 
Çünkü ne dünya Osmanlının üç kıtaya hükmettiği bir dünyadır ne de Türkiye cumhuriyeti rejimi sanıldığı kadar zayıf bir cumhuriyet kültürüne sahiptir.Bu rejimin kurum ve kuruluşları demokrasinin gereği olarak siyasal iradeye saygıda kusur etmiyorlarsa bu onların köküne dinamit koyma karşısında da sessiz kalacaklarını göstermez.Hepsinden önemlisi Türkiye halkları demokratik yönetim tarzı dışında bir yönetim modelini kabul etmez.
 
Çünkü demokrasi ve cumhuriyet modeli öylesine güzel bir modeldir ki kendini yok sayanları bile değerli görüp insanlık onuruna yakışır bir seviyeye getirmek için çabalar. İnsanları eşit görür ve haklarına saygı gösterir. Kimseyi padişah yerine koymaz kimseyi de köle durumuna düşürmez. Bunu yapanları ilkelerine karşı çıkmış olarak kabul eder. B,u nedenle tarihsel, mirasa sahip çıkmak ile rejim taleplerini karıştırmamak çok önemlidir.