Gerek sahip olduğumuz konum gereği, gerekse konuya olan duyarlılığımızdan dolayı patlamaya müsait bir ortam oluşturduğu için cezaevleri konusunda yetkilileri sürekli olarak uyarma görevi üstlendik ve bu görevimizi de yaptık.
Dilerdik ki algılamalarımızda ve tespitlerimizde yanılalım ve bu işin sonucu bizim yanılgımız ve eksikliğimizle son bulsun ancak ne yazık ki böyle olmadı. Bütün uyarılara rağmen patlamalardan biri Şanlıurfa cezaevinde meydana geldi.
 Gazeteler burada meydana gelen olayı şu satırlarla dile getirdiler; “Önceki gece saat 22.45’te Şanlıurfa E Tipi Kapalı ve Açık Cezaevi’nin C-15 koğuşunda 13 cana mal olan isyanın nedeni belli oldu: Yatak, sıcak ve vantilatör kavgası. İki gruba ayrılan ve daha önce de kavga eden tutuklu ve hükümlüler yatakları ateşe verdi, koğuş kapısını ranzalarla tıkadı. İtfaiye, polisin yardımıyla alevlerin diğer koğuşlara sıçramasını güçlükle önledi.
ŞANLIURFA E Tipi Kapalı ve Açık Cezaevi’nin C-15 koğuşundaki isyanın yatacak yer yokluğu ve vantilatör kavgası yüzünden çıktığı anlaşıldı. Şanlıurfa E Tipi Kapalı ve Açık Cezaevi’nin yoğunluk şikayeti üzerine birkaç yıl önce kapasitesi 264’ten 350’ye çıkarılmasına karşın, 1057 tutuklu ve hükümlünün kalması da tartışmalara neden oldu.”
 
Ancak olay bu kadar basit değil. Bu ölümler göz göre göre geliyorum diyen ölümler. Şu anda Türkiye geneli Cezaevlerinin toplamının kapasitesi 110 bin civarında cezaevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklu sayısı ise 120 civarında. Yani Türkiye genelindeki bütün hapishaneleri bir araya getirdiğinizde de kapasitenin 10–15 bin üzerinde tutuklu ve hükümlü bulunmakta. Ancak pratikte durum bu orandan çok farklı.
Yenipazar cezaevi gibi küçük bazı yerleşim yerlerindeki cezaevleri kişiye özel bir durum örneği oluştursa bile genelde cezaevleri kapasitelerinin iki katından fazla doluluk oranına sahiptir. Haberde de geçtiği gibi Olay çıkan cezaevinin kapasitesi 350 kişi iken içerde bulunanların sayısı 1057 kişi. Yani her yatağa iki kişi sığdırsanız bile sığmaz. Kışın soğuğunda yazın sıcağında üst üste konmuş insanların cezalarının infazı gerçekleştiriliyor.
Cezaevi yönetimlerinin ve bakanlığın savunması elde hazır.”Kesinlikle suçlu tutuklu ve hükümlülerdirler ve zaten hükümlü veya tutukluları nakletmeye çalıştığımızda istenmiyor ve itirazlar yapılıyor” diyecekler. Diyecekler demesine de bunu kabul edebilecek kimse var mı bilmiyorum.
Biz İnsan Hakları Aktivistleri ile çıktığımız alanlarda defalarca yöneticileri uyarmaya çalıştık. Basın açıklamalarıyla, yazdıklarımızla cezaevlerinin durumunu hatırlatmaya çalıştık ve bu konunun ihmale getirilemeyecek kadar önemli olduğunu söyledik ama dinleyen olmadı. Netice 13 insanımız cezaevinde yanarak, dumandan boğularak can verdi. Can kaybının daha fazla olmamasına elbette sevinmemiz gerekiyor çünkü göz göre göre gerçekleşen bu olayda da görüldüğü gibi sergilenen tavır insana hayrete düşürecek nitelikte.
Daha evvel de hatırlatmıştık şimdi tekrar hatırlatalım. Türkiye’de cezaevlerindeki sorun bir zihniyet sorunudur. Daha çok cezaevi yapmak ve içeriye daha fazla insan tıkmak yerine insanların cezaevlerine girişini engellemek, önlemeye çalışmak gerekiyor. Toplum olarak bunu gerçekleştirmek zorundayız. Evet, uzun tutukluluk süreleri, fazla tutuklamaların büyük bir bölümü yasal düzenlemelerden kaynaklanıyor olabilir. Bu yasaların değişmesi gerektiği açıkça görülmektedir. Ancak bu yasalar bilindiğine göre insanların da bu yasal müeyyidelerle karşı karşıya kalmamak için biraz çaba göstermeleri gerekiyor.
Bu meselenin cezaevlerindeki kötü ortamın gerekçesi olamayacağı açık. Buna rağmen içeriyi bir nebze rahatlatacağı da bir gerçek.
Sonuç olarak Adalet Bakanlığının cezaevlerindeki sorunun giderilmesi için ve böyle kötü örneklerin meydana gelmemesi için gerekli önlemi almak durumunda olduğunu hatırlatmak gerekiyor.
Batman Cezaevinde de kapasite 360 kişi olmasına rağmen 700 civarında tutuklu ve hükümlü bulunduğunu belirtmek gerekiyor. Yazın 40 dereceyi geçen sıcağında beton blokların kavurucu sıcağında insanların sinir sistemlerini gelebileceği düzeyi unutmamak gerekiyor. Bu sıcaklıkların aleve dönüşmemesi için gerekli önlemlerin alınması talebimiz ve önerimizdir.
Cezaevlerindeki sorunların sadece yer sıkıntısından ibaret olmadığı özellikle siyasi tutuklu ve hükümlüler konusunda bazı cezaevleri yönetimlerin özel yöntemler uygulamaya çalıştıkları bilinmektedir. Ölümü bekleyen 200’ün üzerinde hasta mahpusun bulunduğu ve son nefeslerini dışarıda vermek için cumhurbaşkanı ile hükümetten düzenleme beklediklerini de ekleyelim. Daha büyük felaketler yaşanmaması dileği ile…