Sabahları beklide kahvaltıdan önce yapmayı düşündüğümüz ilk iş haberlere bir göz atmaktır. Ülkede, bölgede, ilde, ilçelerde neler olup bittiğini öğrenmezsek içimize dert olur. Memleketin bütün sorunlarını bilmezsek sanki kıyamet koparmışçasına davranırız. Sorunları çözeceğimizden değil elbette beklide bilinçaltımıza yerleşen korkudan.

Ne korkusu diye düşünebilirsiniz? Doğru yorumu sunamamanın korkusu, memlekette işler ters gidere olabileceklerin korkusu diyelim.

Bu memlekette bir tek biz yaşamıyoruz biliyoruz bunu. Ancak bildiğimiz başka şeyler de var. İşlerin doğru gitmediğinde oluşan sonuçların daha sonra düzeltilemediğini. Bizim öyle tankımızı. Topumuz, tabancamız falan yok. Bir kalemimiz var bir de gövdemizin üzerinde duran ufak bir başımız. Çalıştırabildiğimiz kadar iyi yönde çalıştırmaya çalışıyoruz.

Dünyaya bakış tarzımız belli. Ben merkezli değil biz merkezli. Çünkü çok iyi biliyoruz ki “Bizler” kurtulmadıkça “Benlerin” kurtulması imkânsızdır.

Bu iş bir türlü diş ağrısı gibi acısından dayanamadığınız ama bir türlü ağzınızdan çıkarıp atamadığınız bir diş. “Çekkurtulu” olmayan bir anlayış. Tedavi et yerinde sağlam kalsın yöntemi. Acılara rağmen.

Geçen sabah gazeteleri gözden geçirirken gözüme bir karikatür takıldı. Bir cezaevi havalandırması olsa gerek. Tutsaklar ellerinde tevbihler volta atıyorlar. Pala bıyıklı iki adamdan bir yanında volta atana hitaben şunu söylüyor, göz ucuyla yan taraflarında volta atan diğer tutsağı işaret ederek;” Davası ağırdır. Bizim gibi öldürmeden değil. Ona karşı kusur işleme.”

Öbür köşede yalnız başına volta atan bir tutsak var. Arkasına bağladığı ellerinde kocaman taneli bir tesbih var. Ya sabır çekilen cinsten değil. Bütün siniri yüzünden okunuyor. Durmazsa duvarı delip geçeceğini düşünürsünüz. Öfkeli, sinirli, gururlu. Herkes havalandırmayı uzunluğuna kullanırken o genişliğine kullanmayı kafasına takmış. Cezaevini racon kesme timsali gibi. 11–12 yaşlarında bir çocuk.

Bu karikatürden etkilendim. Bu çocuk bu sinirli haliyle cezaevinde volta mı atmalıydı? Biliyorum kendisini devlet görenler o çocuğun anne ve babası sorumluluklarını yerine getirmemiştir diyecekler.

Yine biliyorum anneler ve Babalar çocuk cezaevine atılır mı diyecekler? Bizim çocuktan haberimiz bile yoktu diyecekler.

Kendi açılarından ikisi de haklı gibi görünüyor ise de işin doğrusu öyle değil hiçbiri haklı değil.

O çocukların cezaevlerine atılmasının ortamını onlar değil biz büyükleri hazırladık. Eğer onların da dâhil oldukları çatışma ortamı yerine uzlaşı ortamlarını yaratabilseydik. Sorunların çözüm yöntemini imha. İnkâr ve yok etmekte ısrar olarak görmeseydik bunlar olmazdı.

Binlerce çocuğu binlerce yıllık cezalar vererek içeri tıktığınızda sorunları çözdüğünüzü mü zan edeceksiniz! Hayır, sorun çözülmüyor bu şekilde tam aksine iyi bir gelecekten koparılmış olan bu çocuklar ileride daha büyük sorunlar yaratarak daha farklı isyan şekilleri geliştirerek toplumdan hesap sormaya kalkışacaklar. Toplumsal düzeni sağlama, geleceğe sahip çıkma öyle sanıldığı gibi ceza kanunlarında ceza oranların artırarak gerçekleşmiyor işte. Görünen köy kılavuz istemez.

Artık on yaşın altındaki çocuklarımız siyasi tutsak olarak cezaevlerini koğuşlarında yatıyor, havalandırmalarında volta atıyor.

Demokratik açılımın gereklerini hızlı bir şekilde temelden başlayarak yerine getirmek lazımdır. Temel derken cezaevlerindeki çocuklardan başlayın demek istiyorum. Bu manzara hiçte sağlıklı bir manzara değildir. Bu iş öyle şu severlerlikle, bu severlikle alakalı değil. Seven acı da olsa doğruları aktarmayı görev bilir.

Binlerce çocuğun cezaevlerinde bulunduğu bir ülkede demokratik açılımdan söz ederseniz kusura bakmayın ama insanlar bıyık altından gülmeye devam ederler.

Olay karikatürlere kadar indi. Gazete köşelerinden yayınlanmaya devam ediyor. Bu ülkede çocuklar hala eziyet görüyor. Dövülüyor, tutuklanıyor, öldürülüyor.

Söylermisiniz Allah aşkına bu manzaranın vatanseverlikle. Devleti korumakla ne alakası var?

Bu çocukların cezaevlerinde ne işi var. Eklemeyi unutmadan belirtelim bu çocukların sokaklarda ellerinde taşlarla sağa sola saldırmalarının da akılla, mantıkla bir alakası yok elbette.

Bu çocukların iyi ve kaliteli okullara ihtiyacı var cezaevlerine değil.

Bu çocuklara evde sahip çıkmak lazım cezaevlerini kapılarında değil.