Başbakan Ahmet Davutoğlu 1 Kasımda yapılacak olan seçim çalışmaları nedeniyle Van’da yaptığı konuşmada vatandaşın dikkatini çekmek için bir örnek verdi. Eğer sağlıklı bir karar verilmez ise buraların ya “terörün” etkisine girecek ya da “beyaz Torosların” dolaştığı bir alan olacak dedi.

Ne gibi sorusunun cevabını da ihmal etmedi.

Eskiden olduğu gibi!

Yaşı küçük olanlar veya o dönemi bilmeyenler bu konuşmanın ne anlama geldiğini tam olarak anlamamış olabilirler. Her ne kadar Sayın Davutoğlu daha sonra yaptığı değerlendirmede o ortamı ortadan kaldıran partinin AKP olduğunu belirtmek için bu tabirleri kullandığını belirtmiş olsa da gerçeklerin bilinmesinde fayda var.

Sayın Başbakan tam olarak şunu söylüyor. Eğer siz geçen dönemler gibi AKP’ye oy vermezseniz PKK ile devletin çatışması arasında kalacaksınız ve rahatsız olacaksınız. Bu kadar da değil aynı zamanda “derinlerin” devreye girerek Beyaz renkli Toros otomobillerle tekrar insanları kaçırıp öldürüp asit kuyularına attıkları, Köprü altında boğdukları, ortadan kaldırdıkları ortam ile karşı karşıya kalırsınız. Başka bir deyişle o zamanın politikacılarının dedikleri gibi ; “ya devlet başa ya kuzgun leşe” politikası.

Aslında sayın başbakan tespitini yaparken doğru bir tanımlamada bulunuyor. Gerçekten de özellikle 1990-1996 tarihleri arasında bu ülkede çok korkunç olaylar gerçekleşti/gerçekleştirildi. Özellikle bölgemizde yaklaşık 40 bin civarında insan yaşamını yitirdi ve 17.500 civarında da faili meçhul cinayet işlendi. İnsan Hakları Derneği halen bölgemizde Diyarbakır ve Batman başta olmak üzere değişik yerlerde o yıllarda kaçırılıp kaybedilen insanların kemiklerinin bulunması için “kayıplar bulunsun failler yargılansın” eylemleri gerçekleştiriyor. Peki bu dosyalar neden zaman aşımına uğratıldı veya sonuçlandırılmadı?

Belirleme doğru doğru olmasına da  o dönemdeki bu olayların tamamı sayın başbakanın başbakanlık yaptığı Türkiye cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde gerçekleştirildi ve failler hala bulunamıyor. Üstelik failler nerede sorusunun sorulduğu son 13 yıllık dönemde sayın başbakanın partisi iktidarda bulunmaktadır ve bu parti Kürtlerden büyük destek alan bir parti.

Evet, bölgemizde Kürt sorununun demokratik yollarla çözümlenmemesinden ve işin silahlı yöntemlerle çözülmek istenmesinden kaynaklı olarak büyük olaylar oldu.

İnsanlarımız bahsi geçen dönemde büyük haksızlıklara uğradılar.

Yaklaşık 4 bin civarında köyümüz boşaltıldı, yakıldı, yıkıldı, bombalandı. Geri kalanlar ya korucu olmak ya da bölge dışına çıkmak durumunda kaldı.

İnsanlar tavuk kesilir gibi cadde ortalarında satırlarla doğrandı, başlarına silah sıkıldı ve evlerinin veya işyerlerinin önünden kaçırıldı, kaybedildi.

Silopi deki asit kuyuları kaçırılıp kaybedilen insanların mezarı oldu. Gözaltılar, işkenceler, tutuklanmalar, sürgünler, açlık, sefalet, imkânsızlıklar insanların yaşamlarında derin izler bıraktı. Ve o tablo unutulmadı.

İşte bu unutulmama ve bu olayların tekrarlanmaması için Kürtler ve bölge insanları AKP’ye inanılmaz bir umut bağladılar ve destek verdiler. Hayata ve devlete küsmüş olan bu insanlar, beyaz Toroslarla çocukları kaçırılıp, öldürülüp, köprü altına atılan bu insanlar, bu acılar tekrar yaşanmasın diye AKP’ye yıllardır arka çıkıyor ve sorunun çözümünü bekliyorlardı. Eğer Dolmabahçe mutabakatı süreci devam etseydi AKP’de Türkiye de bugünkü durumda olmayacaktı. Çünkü Kürt vatandaşların talebi iktidar olmak değil sorunun ve akan kanın durmasıdır. Kardeşliğin tekrar tesisi ve doğuştan gelen hakların teslimidir.

Anadilin ana sütü kadar helal ve hak olduğunu söyleyen zihniyetin bunu yaşamda da gerçekleştirmesini beklediler. Ama ne oldu?

 Çözüm buzdolabına, çocuk cenazeleri buzluğa gönderildi. Susmuş olan silahlar tekrar devreye sokuldu. Durmuş olan toplu cinayetler tekrar başladı.

Peki neden?

Bölge insanı ve Kürtler “Beyaz Torosların” (Renault marka otomobiller) ne manaya geldiğini çok iyi biliyorlar. Bu nedenle bu aralar bölgede gezinmekte olduğu iddia edilen  “plakasız beyaz arabaları” çok hassas bir şekilde takip ediyorlar!

Bu ülkenin huzur ve istikrarını düşünen liderlerin konuşurken ne dediklerine dikkat etmeleri gerekmektedir. Kendi iktidarını gerçekleştirmek için vatandaşlarını geçmiş iktidarların yanlışları ile tehdit eden bakış açısı doğru bir bakış açısı değildir, olamaz.

Tansu Çiler hükümetleri başta olmak üzere 1990-1996 dönemlerinde yok etme uygulamaları gerçekleştiren yönetimlerin icraatlarının doğru olmadığını bu ülkede herkes kabul etmektedir. Eğer o politikalar doğru olsaydı ve sonuç alıcı bir noktaya varabilseydi bu gün yaşadıklarımızı yaşamıyor olmamız gerekmez miydi?

Bu nedenle kimsenin bölge halkına beyaz Torosları hatırlatmasına gerek yok. Çünkü bölge halkı o araçların kimler tarafından kullanıldığını, neye hizmet ettiğini, ne tür haksızlıklara neden olduklarını çok iyi biliyor. Ve bilmem dikkatinizi çekiyor mu ama bölgede kimse bu araçları kullanmıyor. Beyaz Torosları sivil hayatta da kullananlara iyi bakılmıyor. Çünkü her ne kadar renkleri beyaz olsa da o Torosların kanlı ve katil olduklarını herkes biliyor. Tıpkı o dönemde onları kirli emelleri için kullanan kullanıcıları gibi…